Sen bizi anlayamazsın arkadaş

Zeynep ZÂHİDE

Zeynep ZÂHİDE

25 Mar 2017 14:11
  • Her şeyi maddede arıyorsun. Akıl gözüne inmiş. Göz ise manada kördür. Körlere fili tarif ettirseler ne kadar tarif edebilirlerse, bizim de sana söyleyeceklerimiz seni ancak o kadar tatmin eder. Bakmak için göz gerekse de görmek için basiret gerektiğini, basiret olmayana ise nasıl izah edebiliriz ki. Sen bizi anlayamazsın arkadaş.


    Uğruna feda edemeyeceğin hiç bir şeyin olmayan dünyanın bizim nazarımızda; değil dünya, cennet için bile Yunus gibi “İsteyene ver onu bana seni gerek seni” mülahazalarımızı hiç bir zaman anlayamayacaksın arkadaş.


    Senin, gördüğünde ağzının suları akan dünya nimetleri gayemiz olsaydı, biz de senin gibi devrin Yezid’ine “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde taşıyan bir dünya lideri” der; bulunduğumuz şehirden birinci sıra milletvekili seçilir, bölgemizde en yağlı ihaleleri biz kapardık. Veya “O Bizim için ikini bir peygamber gibi” der; Masum insanların alın teriyle kazandıkları mallarına haydutlukla el koyup dudak uçuklatan maaşlarla kayım atanırdık. Sen bizi anlayamazsın arkadaş.


    Biz de senin gibi Kur’an’dan Sünnetten habersiz olsaydık, din ile dünya avlamaya kalksaydık “Mekke nasıl mübarek bir şehirse liderimizin doğduğu şehir ve milletvekili seçildiği şehir de o kadar mübarektir” der. Ondan sonra Kur’anla dalga geçer, bir iki de çanak yaladı mı yolsuzluğumuza rağmen yüce divanda yargılanmaktan peşinde kuyruk salladığımız liderimizin talimatıyla kurtulurduk. Sen bizi anlayamazsın arkadaş.


    Biz de senin gibi olsaydık; elli yıldır göz önünde olan bakıldığında Allah’ın hatırlandığı, hatta; dünyaca ünlü bir sosyoloji profesörünün (Aynı zamanda rahip olan) “Ben milyonlarca insanın arasından Hizmet hareketine mensup olan birini tanırım” dediği gibi; aslında senin de gördüğünde bu insanların üzerinde Allah’ın Vudud ismi şerifinin nasıl tecelli ettiğini hemen fark etmene rağmen ve bu insanlara atılan iftiralara inanmadığın halde, “Rızkı verenin Allah olduğunu unutup” “Amaan neme lazım” diyerek, sırf “Ekmeğimden olurum” mülahazasıyla, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olur, iki şak şak da biz çalar, zindanlarda işkenceler yerine, bir elimiz yağda bir elimiz balda yaşar giderdik. Sen bizi anlayamazsın arkadaş.


    İslamın en küçük bir meselesinin bile ihmali karşısında devrin zalimine stop çektiğimizde “Hakkın hatırı âlidir” deyip kaybedeceğimiz dünya makamları için zerrece ehemmiyet vermediğimizi ve bu makamları kaybetmekle kalmayıp bu arkadaşlarımızın, kiminin hicret etmek zorunda bırakılarak; yeni doğmuş bebeklerini görememesi mi dersiniz, yeni doğum yapmış eşlerini hastanelerden alınıp, yeni doğan bebeğine günlerce süt verilmemesini mi dersiniz, bu kardeşlerimiz çocuklarına veremedikleri sütleri lavabolara dökmek zorunda kalmalarını mı dersiniz ve daha sayamadığımız ve saymaya haya ettiğimiz işkence metotlarıyla arkadaşlarımıza ölümü hayata bin defa tercih ettiren muameleleri göze alarak, başımıza gelecekleri bile bile hiç bir zaman “Kele sırma saçlı, köre şehla bakışlı” demedik demeyeceğiz. ve sen “Gelene ağam gidene paşam” diyen fıtratınla bizi hiçbir zaman anlayamayacaksın.


    Sen! “Ya benimsin ya kara toprağın” diyerek, İnsanların ancak senin taraftarın olduğunda kabul edilebilirliğini nefsine inandırmış marazlı halinle, senin dediklerine “He” demeyenleri ötekileştirerek ademe mahkum ederken; biz, bize reva gördüğünüz insanı insanlığından utandıran muamelelerinize rağmen Nâili-i Kâdim’in dediği gibi;


    “Yıkanlar hâtır-ı nâşâdımı yâ Rab şâd olsun  

    Benimçün nâmurâd olsun diyenler bermurâd olsun” diyebilen, sinesinde Hz. Adem’in bütün çocuklarına ayakta kalmayacak şekilde yer veren, Rahmetenlil âlemin bir Peygamberi tam anlamaya çalışan ve anladıklarını hayatlarına tatbik edenleri anlayamazsın arkadaş.


    Siz bizi anlasaydınız arkadaş, Cüneyd-i Bağdadi’yi anlayacaktınız. O ki Cennet için ibadet edenlere “Abdul cenne” cehennem korkusu için ibadet edenlere “Abdun nar” ibadetlerden haz almak için ibadet edenlere “Abdul lezze” demişti. Bizim gayemiz cennet olsaydı çekilirdik inzivaya derviş olurduk. Ama bizim başımızdaki büyüğümüz bize “Cennetin sekiz kapısı açılsa teşrifatçılar iltifatlarla sizi buyur etseler, siz; yine onlardan müsaade isteyip “Şurada iman hakikatlerini anlatacağımız iki kişi daha var, olur ki hidayet nasip olur onlara da anlatıp onlarla beraber girmek isteriz” diyeceksiniz” diyen bir insana tabi olmayanlar bizi anlayamaz arkadaş.


    O ki bu dersini “Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım” diyen Pir-i Mugan’ından almıştır. O da “Allah’ım vücudumu öyle büyüt öyle büyüt ki cehennemi sadece ben doldurayım istemem başka kulların yanmasın” diyen hasbiliğin zirvesi Peygamberin sadık yâranı Sıddık-ı Ekber Hz. Ebu Bekir'den almıştır. Onun için bizi anlamanız için Peygamber-i Zişân’ı, Peygamber-i Zişân’ı anlamak için Hz Ebu Bekir’i Hz. Ebu Bekir’ anlamak için sahabiyi, sahabiyi anlamak için Bediüzzamanları ve Bediüzzamanları anlamak için asrımızın “Güneşin doğup battığı her yerde Nam-ı Celili Muhammediyi anlatma” derdine düşmüş, elest bezminde Rahman’ın fıtratını merhamet ve muhabbet üzere şekillendirdiği şefkât ülkesinin müşfik hakanı Fethullah GÜLEN’İ anlamanız lazım. Ama sizin derdiniz anlamak olmadığı için hiç bir zaman anlayamayacaksınız. Haa bir gün anlayacaksınız ama o gün anlamanızın hiç bir faydası olamayacak.


    Zeynep ZÂHİDE

    [email protected]


    25 Mar 2017 14:11
    YAZARIN SON YAZILARI