Yurt
dışında Hizmet Hareketi'ne ait okullardan birinde görev
yapan kardeşlerimizden biri bana mail göndermiş.
İsmi bende saklı bu kardeşimin mektubununun, bir kaç imla
hatasını düzeltip ve konunun daha iyi anlaşılması için
bir kaç kelime ekleyerek sizinle paylaşıyorum.
Yurtdışındaki okullarımızda öğretmenlik yapmaya çalışan sıradan biriyim. Gecenin saat 01:30 sularında uyumaya çalışırken 3 yaşındaki oğlum uykudan uyanıp "Annee geel" diye iç yakan bir ağlama ile uyandı. Sanırım kötü bir rüya görmüştü. Oğlumun korkup ağlayarak uyanması aylardır annesiz babasız kimi çocuk esirgeme kurumlarında (Adı her ne kadar çocuk esirgeme kurumu olsa da çocukları ne kadar esirgediği tartışılır) kimi yaşlı ve hasta dede ne nenelerinin yanında kalan, her gün her kapı çalışında “Annem geldi” veya “Babam geldi” diye kapıya koşan, gelmediklerini görünce hayata küsüp yemek yemeyen geç saatlere kadar “Annem gelecek babam gelecek” diye uyumayan, kimisi babasının kimisi annesinin hırkasına sarılıp uyuyan oğlum yaşlarında hiçbir şeyden habersiz masumları aklıma getirdi.
Geçenlerde Abdullah AYMAZ Abi'nin “Fetih Suresi ve gerçekleşen rüya” başlıklı yazısını okuyunca; gerçekleşmesi gereken fetihlerin bizim dualardaki ihmalkârlığımızdan ertelendiğine kanaat getirdim. Tabi ki bu düşünce kendi adıma. Tarih boyunca belki de hiç görülmedik zulümlere maruz kalan o elleri öpülesi insanlardan ve ailelerinden helallik istiyorum. Bizleri affedin. Sizlere yeteri kadar dua etmeyen, edemeyen benim gibi hala mes'elenin vehametini idrak edemeyen insanları affedin ne olur. Lütfen bu fakire de varsa eğer benim gibi olanlara da lütfen hakkınızı helal edin.
Oysa böyle olmamalıydı. En başta bize peygamberi bir metotla hizmet etmeyi öğreten Muhterem Fethullah GÜLEN Hocaefendi yıllardır “Hayati riski sizin dualarınızla atlatabilecek en yakınınızın başında nasıl dua edilmesi gerekse öyle dua edin” demesine rağmen, ben kendi adıma söyleyeyim bu mes'ele içinde maalesef duanın hakkını veremedim. Şimdi; üç yaşındaki oğlumun gece yarısı korkuyla uyanmasıyla adeta beni de gafletten uyardı sanki.
Kendi kendime söz verdim. Hakkıyla dua etmediğim veya edemediğim için, bu KHK saçmalıkları, olağanüstü hâl zırvaları bitene kadar, zulüm bitip zalim derbeder perişan olana kadar söz verdim Rabbim’e Davudi oruç tutmaya. Günde her namazdan sonra ellerimi açıp en az yirmi dakika dünyada ne kadar mağdur ve mazlum varsa, hasseten Hizmet Hareketi'ne mensup gönül dünyalarında tek geçerli değerin sevgi olduğu bu güzide insanlara dua etmeye, onların yaşadıkları zulmü her gün hatırımda tutup unutmamaya çalışacağıma söz verdim.
Söz verdim Rabbim’e. Kazancımın hatırı sayılır bir miktarını şu anda hapishanede olan, ihraç edildiği için iş verilmeyip açlığa terk edilen, bu milletin nesli için; hatta tüm insanlığın nesli için, dünyanın yüz yetmiş küsur ülkesinde, iman hakikatlerini yaşayarak anlatıp, Kur’an ve peygamber ahlakıyla yetiştirip, dünya ve ahiret saadeti için kendilerini feda eden, Elest bezminde fıtratları şekillenirken mayalarına muhabbet katılan bu insanların derdiyle dertlenmeye söz verdim. Tabi bu şahsi bir mülahaza. Kimseden böyle birşey isteyemem. Elimden gelen az da olsa, cüz'i bir manevi yardım bu vardı. Onu da yapmaya çalışacağım. İnşallah kabul edilir de en hayırlı ve kısa zamanda bu zulümleri irtikap edenler tepetaklak olur baş aşağı gelirler.
Geçenlerde içimi burkan bir hadise daha yaşadım. Bizim yaşadığımız ülkeye cebri hicret etmiş, aylardır ailelerinden uzakta onlara kavuşma ümitlerini kaybetmeden günlerini saymakta olan arkadaşlardan biri; havaalanını tabelasını göstererek “Allah’ım ailemize karşılamak için buraya ne zaman gelmek nasip olacak?" deyip derin bir iç geçirince gözyaşlarıma hakim olamadım. Zira benim ailem yanımda. Akşamları eşim kapıyı tebessümle açıp beni karşılayabiliyor. Çocuklarımla oynayıp günün kasavetini atıp yorgunluğumu alıyorlar. Onların ailelerinden uzakta ve her gün onlar adına endişe ile günlerini geçirmeleri beni çok sarstı. Ne kadar az dua ettiğimin farkına varıp utandım ve kendimi ayıplayıp bundan sonra o arkadaşlarımın yanında çocuklarımı okşayıp öpmemeye söz verdim. Eşimle alış verişe çıkınca muhacir kardeşlerimizin bizi öyle görüp üzülmesin diye eşimin koluma girmesine müsaade etmeyeceğim.
Evet. Bu duygu ve düşünceleri taşıyanların sayısı hiç de az değil. Allah cümlesinden razı olsun. Biz biliyoruz ki zulümle abad olunmaz. Ve buna yürekten inanıyoruz ki zulmün ömrü her zaman kısa olmuştur. Zira göndermişse zalim belaya selam, onun için sözler israfı kelam. Kaderin hükmü var akıbet belli. Bizimkisi sade malumu ilam. Ey zalim! Yarın alkışlar kesilip artar sövenin. Sarsılır itimad kalmaz güvenin. Tümseği aşınca patlak tekerin. Dibi seni bekler … derenin. Günahın kabardı. Sarstın itimadı yıktın güveni. Düşürdün bir birine oğlu yeğeni. Şimdi var git sen belanı Allah'ından bul.
Zeynep Zahide