Bugünler, hani Anadolu'da; insanın çaresizliğini, dertlerin en gaddar müfrezeleriyle hücuma geçtiği anları ifade ederken kullanılan “Hangi derdime yanayım” sözünün halimizi ifadede bile yetersiz kaldığı günler.
Yazdıklarımızın; güdülmeye müsait, vicdanları dumura uğramış yığınlar tarafından okunmayacağını, okunsa da rızkı, Rezzak-ı Kerim’den değil de iktidar sahiplerince verildiğini düşünen, iman özürlü gafillerce kâle alınmayacağını biliyoruz. Biliyoruz ki bu gafiller yarın devran döndüğünde “Bilmiyorduk. Kimse bize bir şey anlatmadı” bahanelerine sığınacak; biz yine, Elest bezminde Rabbimizin fıtratı şekillenirken, mayasına merhamet ve muhabbet kattığı büyüğümüzün tavsiyesine uyacak, her şeyi madde de arayan, hayatı dünyadan ibaret sayan bu zavallıları affedeceğiz.
Belki bazıları şimdi bana içinden “Kendi hesabına konuş ben asla affetmem” diyor olabilir. Yerden göğe kadar haklıdırlar. Haklıdırlar zira yapılan zulümler affedilecek gibi değildir. Hangi birini affedelim ki?
Daha evvel; % 98 özürlü, tek başına yemek yeme, ve tuvalete gitme de dahil bir çok doğal ihtiyaçlarını karşılayamayan eski bomba imha uzmanı
Bilal KONAKÇI; 2009 yılında İzmir'de bomba imha ederken bombanın elinde patlamasıyla dünyası kararmış bir kahraman darbe suçlamasıyla göz altına alınmış, tutuklanıp hapishaneye gönderilmişti. Eşi Özlem KONAKÇI’nın Yeni Çağ Gazetesi yazarı Ahmet TAKAN’a gönderdiği bir mektupla feryadını duyurmuş, Samanyolu Haber yazarı Ercümend PERVER’in de
“Eserinizle öğünün” başlıklı yazısıyla bu meseleyi dile getirdiği, bir milletvekilinin de Mecliste gündeme getirmesiyle Bilal Konakçı tahliye edilmişti.
Tahliye edilmesi, Bilal KONAKÇI’ya bu zulmü reva görenleri rahatsız etmiş olacak ki geçenlerde Eşi Özlem KONAKÇI Hanımı gözaltına almışlar. Bilal KONAKÇI bu milletin selameti için iki gözünü kaybetmiş, yüzü tanınmayacak hale gelmiş ve yukarıda da ifade edildiği gibi % 98 özürlü hale gelmiş bir kahramandı.
Bu nasıl bir paranoya ki 2009’dan beri % 98 özürlü eski bir bomba uzmanı darbe yapmakla suçlanıyor ve hapsediliyor. Kamuoyu tepkisi gelince de tahliye ediliyor bu sefer de eşi gözaltına alınıyor. Yani her halukârda Bilal KONAKÇI’nın tek desteği olan eşini alarak yine Bilal KONAKÇI’ya zulümden geri kalmıyorlar.
Nurhayat YILDIZ 28 yaşında bir ev hanımıydı. Evliliğinin üçüncü yılında hamile kalmıştı. İkiz bebekleri olacaktı. Sinop'taki köylerinden doktor kontrolüne giderken gözaltına alındı. Hayatı boyunca şiddet, terör ve kanunsuzlukla hiçbir işi olamamıştı. Tutuklu yargılanmak üzere Sinop E Tipi cezaevine gönderildi. Sekiz yataklı koğuşta 28 kişi kalıyordu. Hijyen ve oksijen sıkıntısı vardı. İkiz bebeler bu ağır şartlara dayanamadı. Nurhayat hanım cezaevine girdikten sonra düşük yaptı. Yıllardır hayalini kurduğu yavrularını kaybetti. Annenin hastanede tedavi edilmesine izin verilmedi. AİLE BEBEKLERİN CENAZESİNİ DE ALAMADI. Psikolojik ve fiziksel olarak çöken Nurhayat hanım, on aydır ısrarla hapishanede tutuluyor. İntihar riski söz konusu.
Ne yapmış olabilir ki bir ev hanımı devrin zaliminin böyle hışmına uğramış. İnsan tutuklanma gerekçelerini duyunca “Yok daha neler” türünden tepki vermekten kendini alamıyor. Sanırım bu paranoyanın sonu bir gün bu zulme sebep olanların en yakınlarını; sırf hasedinden dolayı Hizmet hareketini kast ederek imanı tehlikeye atan o malum dört harfli kelimeyi kullanarak ihbar ettiğinde bizzat kendi öz evlatlarını bile ateşe atacak kadar gözü dönmüştür bu zavallının. İşte Nurhayat hanım da, bilmiyoruz hangi hasedin iftira ve ihbarıyla böyle gözaltına alınıp sorgusuz sualsiz tutuklandığını. Acı olan da Nurhayat hanım gibi binlerce masum insan tutuklandığında “Suçu olmasa tutuklanmazdı bir suçu var ki tutuklamışlar. Beni niye tutuklamıyorlar" diyen gerzeklerin olması. İşte bu lafı söyleyenler bugün tutuklanan bu insanların masum olduğunu kendileri ve en yakınları tutuklandığında anlayacaklar
Geçenlerde bir kardeşimiz “Ebu Cehiller bile Ramazanda ve haram aylarda zulme ara verirlerdi” diye bir twit atmıştı. Ve tarihin en zalim ve gaddarları bile masum kadın ve çocuklara hele hele yeni doğum yapmış ve hamile bayanlara bu kadar musallat olmamıştı.
Siz ey! Bir delinin paranoyalarına sessiz kalan zavallılar. Yarın onunla O HAL üzere haşr olacaksınız. Şimdi size dokunmuyor o yılan ama, o yılanın yaşamaya devam etmesi için sürekli birilerini sokarak şehvetini tatmin etmesi gerekiyor. Bebeklerin, masum kadın ve çocukların hayatına mâl olan bu sürecin olumsuzlukları size yansımaya başladığı gün, bırakın size destek verecek birinin bulunması, halinize acıyacak birini bile bulamayacaksınız.
Bir kardeşimiz hapishane ziyareti sırasında şahit olduğu bir manzarayı nakletti. “Babaları aylardır tutuklu olan üç kardeşi babaanneleri açık görüşe getirmiş. Çünkü anneleri de bir ay önce tutuklanmış. Çocuklardan ikisi 13 - 14 yaşlarında. Diğeri en fazla iki yaşında bir kız bebek. Annesinden koparılan bu yavrucak abisine bağlanmış. Kimseye gitmiyor. Sürekli onun kucağında. Çünkü daha önce sarılıp uyuduğu annesi akşam eve geldiğinde kucağından hiç inmediği babasını koparmışlar yavrucaktan. Şimdi abisini de kaybetme korkusuyla sürekli kucağında. Cezaevinde üst araması yapacak görevliler yavrucağı abisinden ayırmak istiyorlar. Fakat yavrucak abisini bırakmak istemiyor. Çığlık çığlığa ağlıyor. Yavrucağın çığlığı salonları inletiyor ama görevlilerin taşlaşmış kalplerini yumuşatmaya yetmiyor. Görevliler yavrucağı ağlata ağlata abisinden ayırıp babaannesine vererek abiyi arama kabinine sokuyorlar. Bu manzara karşısında diğer ziyaretçiler de gözyaşlarına boğuluyorlar. Herkes ağlıyor orada ama cezaevi yönetiminin tavrında bir değişiklik olmuyor.
Ey! Ağlatarak gülmeye çalışan talihsizler. Ağlattığınız gibi ağlayacaksınız. Bugün üç günlük dünyalıklar hatrına sizin zulümlerinize sessiz kalanlar, sizin tökezlediğinizi gördüklerinde çoktan sıvışmış olacaklar kuytulara.
Ve ey! Şimdi ağlayanlar ve ağlayanların haline ağlayarak dua edenler. Beşerin hatrına ve havsalasına bile gelmeyen sürpriz lütufların arefesinde, sıkıp dişinizi sabırla huzur iftarını bekleyin.
Zeynep ZAHİDE