Kadir Gürcan / samanyoluhaber.com
Yedeği var mı? Elbette ki!
Çin'in zulmünden kaçıp Amerika'ya sığınan Budist Lider Dalai Lama 1935 doğumlu. Yaşayan Budist geleneğin önemli bir figürü olan dini lider, kendince sağlıklı ve uzun bir ömrün şifrelerini keşfetmiş olmasına rağmen yaşının ilerlemesine mani olamıyor.
Faydasına inandığımız diyet formüllerine şöyle ya da böyle kulak kabarttığımızı ifade etmekten çekinmeyelim. Uzun yıllar ABD'de sürgünde yaşayan Dalai Lama, dünya barışı açısından önemli bir figür olarak kabul ediliyor ve bu konuda Nobel Barış ödülü sahiplerinden. ABD Hükümetleri böylesine nüfuzlu bir dini liderin kendi ülkelerinde yaşamasından rahatsız değiller. Toplum mühendisleri, Budist liderin yaşının ilerlediğini dolayısıyla yerine birisini düşünmek zorunda olduklarının da farkındalar. Gelişmiş ülkelerin önemli özelliklerinden birisi de yedekli çalışmak. Dalai Lama hala hayatta ama, insan bu. Ya aniden ölürse ne olacak?
Ortadoğu ülkelerinde liderlerin karizmasını korumak önemli milli görevlerden. Osmanlı Devleti Döneminde, ülke sınırları dışında vefat eden Kanuni Sultan Süleyman'ın, vefat haberi gizlenmiş ve payitahta gelene kadar herkes, Hünkar'ın ordunun başında Serdar-ı Ekrem olarak bulunduğunu düşünmüş. O günün şartlarından çok ama çok uzak olduğumuz için hangi stratejik inceliğin hesap edildiği konusunda gıl u gış ya da kıyl u kal etmekten uzak durmamız gerekiyor. Kim bilir belki de, Muhteşem Süleyman'ın vefatını hazmetmek için böylesine bir tedbir zorunluydu. Halbuki ondan sonra da çok Süleyman'lar geldi geçti.
İmparatorluk ve devletin sahibi olma insiyatifleri çok geride kalırken, parti liderlerinin karizmalarını her ne pahasına olursa olsun yaşatma ideali, yarı meczup parti taraftarlarına kaldı. Erzel-i ömrün günlerini sayan parti liderleri de kendilerine giydirilen bu aşırı hüsn-ü zannın altında ezilmiş durumdalar. Allah uzun ömürler versin, ölsün diye kimsenin gözünün içine baktığımız yok. Sadece, insanın faniliği noktasındaki realiteyi ıskalamayalım.
İktidarın koltuk değneği milliyetçi yöneliş son bir senedir, hayata zor tutunan liderleri hakkında derin endişe taşıyorlar. Hazret'in yakından takibe alınan sağlık kontrolleri, artık rutin olmaktan çıktı. Hastahane ziyaretleri 'Acil' kapısından yapılıyor. Koskoca partinin lideri, piyasadan üç hafta kaybolunca parti militanlarının pimpiriklenmesi gayet normal. Olmadık yerde emr-i Hakk vaki olursa, partinin hali nice olur?
Milliyetçi düşüncenin lider sıkıntısı çekeceğini düşünmüyoruz. Rahmetli Türkeş'ten sonra, en az Yalova Kaymakamı kadar meçhul olan Sayın Bahçeli bir anda milliyetçi düşüncenin lideri oluverdi! Üç hafta ortadan kaybolunca, koltuğunu devredeceği adayın hazır olduğu bile konuşuldu. Demek onun da yedeği varmış!
Tabii ki, kasap et derdinde, koyun da can derdinde. Mevcut iktidarın son on yılında sürekli yaslandığı koltuk değneği bir anda kayarsa bütün hesaplar ters dönebilir. Erzel-i ömrün ağırlığı yüzüne çökmüş olan Milliyetçi hareket liderinin yerine geçecek olan genç adayın kamuoyunda tanınabilmesi için en az dört yıl lazım. İktidarın buna vakti yok. Milliyetçi hareket içinden ayrıldığını iddia eden ama, gözü hala aynı çöplükte olan Hanımefendi'nin Saray hayranlığı artık sır değil. İktidar ve Saray'ın göz kırpmaları karşılıksız kalmıyor. Şu an iş sadece “Sen gel!” işaretine bakıyor. Cumhurbaşkanı, nezaket gereği, hala nekahet dönemini üzerinden atamayan yorgun ve bitkin Bahçeli'yi ziyaret etti ama, yedekli çalıştığını cümle alem biliyor. Milliyetçi düşünce, inşallah, yorgun liderlerine, şiirlerinde Muhibbi mahlasını kullanan Kanuni Sultan Süleyman'a yapılan zulmü reva görmezler.
Suriye Operasyonunda “işgal ve savaş suçlusu” töhmeti ile anılan iktidar ve Saray'ın ateşkesten sonra işleri daha zor olacak gibi. Rusya ile girilen bu romantik ilişkinin Türkiye için elbetteki yeni sonuçları kaçınılmaz. Bir kaç gün önce NATO, Suriye meselesini görüşmek için acil toplantı yaptı. Havuz medyası, Avrupa'nın Suriye konusunda elinin kolunun bağlı olduğunu iddia ediyor. Aynı iddiayı, İngiltere'nin Brexit konundaki diklenmesinde de dile getirmişlerdi. Ancak sonraki gelişmeler, İngiltere'nin ağır bir kriz ile karşı karşıya kalmasına sebep oldu. İngiliz Hanedanı başlarına musallat olan yarı deli Başbakan ile Brexit için ek süre arayışında. İngiltere'ye kapıları kapatan Avrupa'nın Türkiye için yeni bir strateji belirlemesi uzak bir ihtimal değil.
Suriye Meselesi soğumaya başladıktan sonra Türkiye'de yeni bir erken seçim konuşulmaya başlar. Kehanet bu ya; Saray'ın tehditlerinden bıkan ve Rusya'nın ikinci bir Ukrayna'sı haline gelen Saray için Avrupa'nın yedek bir planı olmasın?
Ortadoğu'daki olaylara ilgisiz kalamayan ABD'de Trump'ın Yüce Divan'a sevk edilmesi dış siyaseti ikinci plana itti. Hillary Clinton, demokrat başkan adaylarından biri olan Tulsi Gabbard'ın Rusya ve Trump'a olan ilgisine dikkat çekti. Tecrübeli bir siyasetçi olan Hillary Rusya'nın 2020 seçimlerinde favori adayının Gabbard olacağında ısrarlı. Yanlış duymadınız, Rusya bu kez Demokrat bir adaya oynamayı düşünüyor! Sadece o mu? Başkan Trump'ın dengesizliğinden iyice bunalan ve Yüce Divan'a sevk edilmesi durumunda kendilerini garantiye almak isteyen Cumhuriyetçiler de gözlerini, genç ve bir o kadar da güzel Demokrat Aday Tulsi Gabbard'a dikmiş durumdalar. Aşırı elit ve mızmız Demokratlar 2020 için adam gibi bir aday bulamadılar ama, hem Rusya'nın hem de Cumhuriyetçilerin yedek adayları hazır.
Yaşlı Osmanlı Hünkarı Kanuni'nin yorgun cesedini ta Avrupa içlerinden sürüye sürüye payitahta getirmektense, sürekli yedekli çalışmak daha insani ve pratik görünüyor. ABD'nin toplum mühendisleri Budist Lider Dalai Lama'ya şimdiden bir veliaht düşünürken, başlarına bela olan Trump için de çareler düşünmeye başlamışlar. İşte ben demokrasinin bu tarafını seviyorum; Mükemmeli değil, mevcut alternatiflerden en uygununu tercih etme insiyatifi. Mükemmel için beklemeye kimsenin sabrı yok.