Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Artı TV canlı yayınında politikadaki gelişmeleri değerlendirdi.
Gazete Duvar'da yer alan habere göre, Karamollaoğlu’nun açıklamalarının ilgili bölümü şöyle:
Yeni parti arayışları olduğu söyleniyor, Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu’nun. Sizin bir ilişkiniz var mı, böyle bir partileşme olursa siyasette şansı olur mu?
Bu konuyla ilgili duyum dışında, söylenenlerin dışında hiçbir bilgim yok. Ne sayın Abdullah Gül’le, ne Davutoğlu ile hiçbir istişaremiz olmadı. Gül’le, Davutoğlu ile de görüşürüm, Sayın Babacan ile bir iki defa görüştüm. Babacan aynı zamanda ekonomist, ama bir siyasi oluşum gündeme hiç gelmedi. Duyuyorum, ben Türkiye siyasetinin böyle bir girişime ihtiyaç duyduğu kanaatinde değilim. Ama toplum için kendilerinin belki bir ümit olabileceğini düşünürler. Buna diyeceğimiz yok. Ama ben şunu söyledim, biz Saadet Partisi’yiz, Milli Görüş’çüyüz. Bizim fikirlerimizi paylaşan, bizimle birlikte siyaset yapmak isteyenlere kapımız açık, ama yok başka bir şey yapacağız diyorlarsa söyleyecek bir şey yok. AK Parti dağılmaya başlarsa bu oylar nereye gider, bunları toparlamak için bir girişim olabilir. Ama AK Parti yüzde 20 civarında Milli Görüş’ten tabanı vardı, geriye kalan farklı görüşlerden. Belki bunların bir kısmının güvenini kazanabiliriz diye düşünebilirler. Ama parti kurmak kolay değil. Biz zorluk çekiyoruz, mali yönden zorluk çekiyoruz mesela. Böyle bir girişimin başarılı olacağı kanaatinde değilim.
Türkiye’nin kentlerine nasıl bir model öneriyorsunuz? AKP’nin büyük kentleri kaybedeceğini düşünüyor musunuz?
Kaybedeceğini düşünüyorum. Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul belediye başkanı seçildiğinde ilk söylediği şey, ‘İstanbul o kadar kalabalıklaştı ki pasaportla girmek gerekir’ olmuştu. Ama unuttu. Zaten olacak değildi ama İstanbul için birinci şart göçü durdurmak. Bunun için Anadolu’yu ayağa kaldırmak gerekir. İşsizlik Anadolu’da ayağa kalkacak, şehirler güzelleşecek. İnsanların huzur duyacağı kentlere ihtiyacımız var. Bu yüksek binalarla kesinlikle sağlanmaz. O ilin kültürel değerleriyle bağdaşık bir imara ihtiyacı var.
Geçmiş dönemde kayyum uygulamaları oldu. Cumhurbaşkanı Yozgat’ta da kayyum atamaların devam edeceğini söyledi. Kayyum uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir yerde bir insan suç işlemişse otomatikman adli merciler devreye girer, o insan görevden alınır, bakan da emniyet müdürü de belediye başkanı da olsa. Tabiri caizse ben senin yürüyüşünden hoşlanmıyorum diyerek görevden almaya kalkarsanız bu gayri hukuki olur. ‘Teröre bulaştığını zannediyorum, adamı görevden alıyorum.’ Mahkemede beraat ediyor, adamı göreve iade etmiyor. Bu haksızlık. Bir insan suçlu ise o insanı görevden almazsa kendisi suçlu olur. Bir barış süreci yaşadık. Bu barış sürecinde ekipler oluşturuldu. Akil insanlar toplumu gezdi. Şimdi yanına yaklaşanı terör ile tehdit ediyor ama o zaman İmralı’nın kapıları herkese açıldı, görüşmeler yapıldı, görüşmeler birden bire bıçakla kesilir gibi kesildi. Hatta dağdakiler insin denildi. Görüşmeler kesildikten sonra sokakların altı dinamitlerle donatılmış ve bu yapılırken bunu herkes görmüş. Devlet var, vali var, emniyet müdürü jandarma var. Sokakların altı dinamitle donatılırken görmediyseniz, gördünüz de izin verdiyseniz siz de mesulsünüz. Nasıl izin verisiniz. Arkasından o şehirler yerle bir edildi. Hükümetler eğer bu bir komplo ise kendi halkına karşı komplo kurmaz. Ben birçok yerde biliyorum. Yani bunlardan bir tanesi Batman’da idi. PKK’yı kendi bölgesine kesinlikle yaklaştırmamış, hiçbir sokağının dinamitlenmesine de izin vermemiş, onu da aldılar görevden.
Kazandığımız belediyelere kayyum atanırsa diye kaygınız var mı?
Ben yaşamıyorum, alırsa alır yapacak bir şey yok. Zalime zalim olma demenin faydası yok. Ondan korkarak yola çıkarsanız problem orda. AK Parti içinde itirazı olup da susanlar, korkunun ecele faydası yok. Şimdi sesinizi çıkarmazsanız yarın iş işten geçtikten sonra vay canına bu yapılmamalıydı demenin faydası yok. Şimdi konuşma vakti.
Kampanyalarınız sürekli engelleniyor. Bu süreçte neler yaşadınız?
3-5 gün yayınlandı o film, yayınlandığı gün veya bir gün sonra bakanlardan birisi o sinemaya gidiyor, tam filmden önce bizim filmi görünce, ‘nerden çıktı’ demiş, ‘kaldırın bunu.’ Reklam ajansı bunu kaldıramayız demiş. Sonunda biz de baktık ki iş tatsız bir noktaya gidiyoruz, yeni bir film yaptık. Sülün Osman filmine o itiraz gelene kadar 900 bin kişi izlenmiş, sonra 12 milyona çıktı. Birçok il ve ilçede afişlerimiz, pankartlarımız polis tarafından kaldırılıyor ve hiç çekinmeden kendi posterlerini asıyor. Ama toplumda böyle de yapılır mı diyenlerin adedi her geçen gün artıyor. İnsanımız bir değişiklik istiyor. Bizi önleme çabaları da bizim propagandamızı yüz misli arttırıyor.
Güneydoğu’da HDP ile ya da HDP tabanı ile bir ilişkiniz var mı?
Biz kendiliğimizden oradayız. İttifaka gerek yok, baraj yok. Bütün seçim bölgelerinde seçime gireriz. Aynı şehir içindesiniz başka partiler de var, sadece İYİ Parti, CHP değil, AK Parti’den de destek verenler var. Kim destek veriyor? Halk, oranın seçmeni. Bundan daha tabi bir şey olamaz ki. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamını kucaklamakla kararlıyız.
Adıyaman’da diğer partiler aday çıkarmadı, Ahmet Faruk Ünsal’ı mı destekleyecek?
Çıkabilir de çıkmayabilir de deniliyordu. Urfa’da da çıkabilir de çıkmayabilir de deniliyordu. Biz seçimi bunun üzerine inşa etmedik. Orada yaşayanlar elbette birbirleriyle temas ederler. Ben iki yeri özellikle gündeme getirmeyi doğru bulmuyorum.