BURSA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstikrarı
bozmak, hükümetlerin yıpratılmasına çalışmak, aynı zamanda ekonominin de ayağına
kurşun sıkmaktır. Dolayısıyla ülkenin önünü tıkayacak, yine karanlık bulutları
havamıza çekecek hareketlere hiçbir zaman izin vermemeliyiz dedi.
Arınç, Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliğinin (UTİB), Bursa Ticaret ve
Sanayi Odasının (BTSO) desteğiyle Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezinde
bu yıl 5incisini düzenlediği Türkiye Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe
Uluslararası Ar-Ge Proje Pazarı Zirvesinin ödül töreninde yaptığı konuşmada,
Ar-Genin Türkiye için önemli olduğunu söyledi.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK), AK Parti
hükümetlerinin destekleriyle büyük bir kaynağa kavuştuğunu belirten Arınç, şöyle
devam etti:
Bugün bu kurumun bütçesi 1,5 katrilyon civarındadır. Sağladığı desteklerle
10 katrilyon civarında Ar-Ge konusunda hem üniversitelere hem özel sektöre hem de
bu konuyu kendi gündemine alan kurumlara destekte bulunmaktadır. Bunu rahatlıkla
ifade ediyorum. Çok şükür ki gayri safi yurt içi hasıla hemen hemen şu anda bizim
geldiğimiz nokta itibarıyla Çinden sonra ikinci artışı gösterdi. Yani gayri safi
yurt içi hasıladan Ar-Geye ayrılan oran binde 5ten binde 9a yükseldi. Bu
artışla Çinden sonra Ar-Ge desteğinde ikinci sıradayız. Bunu Türkiye için çok
önemli görüyorum. Geçmişte 300-400 milyon ile başladı. Şimdi artık katrilyonu
telaffuz edebilecek bir noktada olduğumuzu sevinerek söyleyebilirim.
Arınç, tekstil ile hazır giyim ve konfeksiyon sektörlerinin önemine işaret
ederek, Bursalı sanayicilerin Ar-Geyi, inovasyonu hiç ihmal etmediğini, bundan
dolayı ihracat ve üretim kapasitelerinin arttığını dile getirdi.
ABDde 2008 yılında başlayan ve Avrupayı da kapsayan küresel ekonomik
buhrandan en az etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Arınç, 152 milyar
dolara ihracatımızın yükseldiğini biliyorum ama bir gerçek daha var; Avrupa
pazarında daralma oldu değerlendirmesinde bulundu. Arınç, bu daralma nedeniyle
azalma beklenen ihracatın, pazarların, Afrika, Amerika, Uzakdoğu, Ortadoğu
ülkeleriyle çeşitlendirilmesinden dolayı fazlasıyla katlandığını belirtti.
Türkiyenin yıllık ihracatının 152 milyar dolar olduğunu hatırlatan Arınç,
bunun 10 yıl sonra 500 milyar dolara ulaşmasının beklendiğine dikkati çekti.
-Bazı Avrupa ülkelerinde yaşanan ekonomik ve siyasal sorunlar-
Arınç, geçmişte yıkılmış, harap olmuş, ekonomide çöküntüye uğramış bir
Türkiyeden, bugün bütün makro ekonomik göstergelerde başarılı rakamların
telaffuz edildiği bir ülke konumuna gelindiğini anlattı.
Ağır krizlerin faturalarının ödendiğini ve şu anda işleyen, ileriye giden,
güçlenen bir ekonominin varlığını hiç kimsenin inkar edemeyeceğini söyleyen
Arınç, şunları kaydetti:
Büyüme 2012 rakamları 2,2 olarak ortaya çıktı. Bilelim ki eksi 4lerdeydi
Avrupada. Hala daralma sürüyor. Artılara geçememiş durumdalar. Avro bölgesinde
ve Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde siyaseti de etkiledi bu küresel ekonomik
buhran. Bazılarında, zannediyorum 7 tanesinde hükümetler değişti. Şu anda 3
tanesinde henüz hükümetler bile kurulamadı, iktidarlar el değiştirdi. Sosyal
patlamalara, buhranlara yol açabilecek pek çok gösteriler yapıldı. En yakınımızda
Güney Kıbrıs Rum bölgesine, biraz ötemizde Yunanistana, batının en ucunda
okyanusa açılan kapıda Portekizde olanlara, İspanyada olanlara, İrlandada,
İzlandada olanlara bakarsak Türkiye yine büyüme hızıyla çok şükür büyük
başarılar gösteriyor. Bugün üretimimizin, ihracatımızın, büyümenin, enflasyonun
rakamları gurur verecek düzeyde. Bu, Türkiyenin istikrarlı, yani stabil bir
şekilde ekonomide varlığını ortaya koyuyor.
Ekonomide geçmişle bugün arasında görülen ciddi iyileşme ve farkların,
siyasi istikrarın varlığını sürdürmesinden kaynaklandığını vurgulayan Arınç,
ekonomik istikrar ile siyasi istikrarın siyam ikizleri gibi birbirinden
ayrılmayan unsurlar olduğunu bildirdi.
Arınç, siyasi istikrar varsa geleceğin daha iyi görülebileceğini dile
getirerek, Rahmetli Sakıp Sabancıyı hatırlıyorum şimdi. Geçmişte derdi ki,
Penceremi açıyorum ama bugünden ötesini göremiyorum. Bir dönem geldi ki,
Penceremi açıyorum, 3 yıl sonrasını görebiliyorum dedi. Bu dönem yaşasaydı,
Penceremi açıyorum, 50 yıl sonrasını görebiliyorum diyecekti ifadesini
kullandı.
-Türkiyenin koalisyon hükümetleriyle yönetildiği yıllar-
Arınç, geçmişte siyasi istikrar olmadığı için kimsenin, geleceği
göremediğini ancak şimdi durumun tersine döndüğünü ifade etti.
Eskiden hükümetlerin ortalama bir yıl iki ay ömre sahip olduğunu, 38
bakanlık bulunduğunu ve 20sinin sadece devlet bakanlığı niteliğiyle hizmet
verdiğini, neredeyse her genel müdürlüğün sorumluluğunun ayrı bakanlıklara
verildiğini anımsatan Arınç, şöyle konuştu:
Bankalardan sorumlu bakanlar bile vardı. Türkiye böyle bir garabeti yaşadı
ve sadece bunlarla değil şüphesiz, istikrarsızlıklar, yolsuzluklar, çekişmeler,
çekememezlikler, birbirleri hakkında her gün yalan dolanla hareket edenler,
Türkiyeye çok şey kaybettirdi. Ekonomi bundan etkilendi ve dar boğazlardan bir
türlü çıkamadı. Siyasi istikrarı, sadece bugünkü hükümetin devamı anlamında
konuşmuyorum. Bu basit bir partizanlık olur ama Türkiye, hangisi olacaksa olsun,
mutlaka güçlü hükümetler tarafından yönetilmeli. Arkasına baktığı zaman, şüphe ve
karanlık görmemeli insanlar. Güçlü bir hükümet var, güçlü kararlar alıyor ve bu
kararları büyük bir cesaretle uyguluyor diyebilmeli. 3, 4 partili ve dışarıdan
destekli koalisyon dönemlerini unutmayın. Biz Batı gibi değiliz. Batıda koalisyon
kültürü var. Birbirleriyle anlaşıp güzel işler yapabiliyorlar. Ne hikmetse bizde
iki partiliden 4 partiliye kadar koalisyon hükümetleri, sadece bakanlık sayısını,
bürokrasiyi artırmış ve iç çekişmeler sebebiyle Türkiyeye adım attırmamıştır. O
yüzden kim gelecekse güçlü gelmeli, tek başına iktidar olmalı ve Türkiyenin
önünü her zaman açık tutmalı. İstikrarı bozmak, hükümetlerin yıpratılmasına
çalışmak, aynı zamanda ekonominin de ayağına kurşun sıkmaktır. Dolayısıyla
ülkenin önünü tıkayacak, yine karanlık bulutları havamıza çekecek hareketlere
hiçbir zaman izin vermemeliyiz.
(Bitti)
Muhabir: Haluk Yüksel
Yayıncı: Sedat Gök