DİYARBAKIR (A.A) - Meral Özdemir/Ümit Özdal - Diyarbakır Müzesi
başkanlığında yürütülen Ziyarettepe kazısında bulunan bilinmeyen bir dile ait
tableti ilk kez Anadolu Ajansı görüntüledi.
Ilısu Baraj Gölü Altında Kalacak Kültür Varlıklarının Kurtarılması
projesi kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve DSİnin işbirliğiyle,
Diyarbakır Müze Müdürlüğü başkanlığında, 2000 yılından bu yana Bismil ilçesinde
devam eden kurtarma kazıları, Anadolunun zengin kültürel birikimini gün yüzüne
çıkarmaya devam ediyor. Ziyarettepede milattan önce 8. yüzyıla tarihlenen ve
bilinmeyen bir dilin varlığını ortaya çıkaran tablet bilim dünyasında heyecan
yaratmıştı.
ABD Akron Üniversitesinden Prof. Dr. Timothy Matneyin bilimsel
danışmanlığında, Almanya Mainz Üniversitesinden Dr. Dirk Wicke, İngiltere
Cambridgeden Dr. John MacGinnis ile Marmara Üniversitesinden Prof. Dr.
Kemalettin Köroğlu denetimindeki uluslararası ekip tarafından yürütülen kazılarda
daha önce bulunan, ancak çözümlemesi yeni yapılan tableti Diyarbakır Müze
Müdürlüğünde ilk kez AA ekibi görüntüledi.
Müze Müdürü Nevin Soyukaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2000 yılından
itibaren Ilısu Barajı HES Projesi kapsamında kurtarma kazılarının yürütüldüğünü
anımsattı.
Ilısu Barajı göl alanın Diyarbakırın Bismil ilçesine kadar uzandığını
Diyarbakır Müzesi Başkanlığında ilçe sınırları içerisinde çalışmaların devam
ettiğini belirten Soyukaya, Ziyarettepe kazılarının da Ilısu Barajı Kurtarma
Kazıları kapsamında Akron Üniversitesinden Prof. Dr. Timothy Matneyin bilimsel
danışmanlığında yürütüldüğünü söyledi.
Ziyarettepe kazısının başladığından bugüne kadar çok önemli bilgileri gün
ışığına çıkardığını ifade eden Soyukaya, Bölgede çalışma yapan bilim
insanlarının da söylediği gibi her kazı sezonu sonrasında insanlık tarihi adeta
yeniden yazılıyor. Bölge böylesine önemli bilgiler veriyor ve bu önemli bulguları
Diyarbakır Müzesine kazandırıyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Ziyarettepede bulunan tablet çok önemli. Tablet ile ilgili ilk tespitler,
çevirisinin yapıldığı İngilterede kısa bir şekilde yapılmıştı. Ancak ilk kez
Türkiyede, ilk açıklamalar müzemizde yapılıyor. Ve böylesine önemli buluntuyu AA
aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıyoruz dedi.
-Asur eyalet merkezi Tuşhan
Prof. Dr. Matney ise Ziyarettepenin Dicle Nehri kıyısında, yaklaşık 32
hektar genişliğinde önemli bir eski kent yerleşimi olduğunu ifade ederek,
buradaki yerleşmenin milattan önce 3. bin yılda başladığını, milattan önce 7.
yüzyıla kadar kesintisiz devam ettiğini söyledi.
Ziyarettepenin bu uzun tarihi dönemde genel olarak küçük bir yerleşme
olduğunu ancak Asur döneminde oldukça büyük bir yerleşme haline geldiğini, 32
hektarlık alanın tümünün bu dönemde iskan edildiğini anlatan Matney, Burası
Asurlular için önemli bir merkezdi. Asur ordusunun konaklama ve eyalet
merkezlerinden biriydi. Dolayısıyla burada höyüğün üzerinde eyalet yöneticisinin
oturduğu büyük bir saray vardı. Bunu açığa çıkardık. Tablet ise Asur eyalet
merkezi Tuşhandaki saraydaki taht odasında yanmış bir taban üzerinde bulundu
dedi.
-Bilinmeyen dile ait 2 olasılık-
Tabletin çevirisini yapan Dr. MacGinnis de İngilterede çalıştığı sırada
telefonla tabletin bulunduğu haberini aldığını, müthiş heyecanlandığını
belirterek, bulduğu ilk uçakla Türkiyeye geldiğini söyledi.
Tabletin bulunmasının bütün arkeologlar, tarihçiler için çok önemli olduğunu
anlatan MacGinnis, tabletin Asur çivi yazısıyla yazıldığını bildirdi.
MacGinnis, Anadolunun kültürel mirası açısından buluntunun önemli olduğunu,
Türkiyede geniş bir Hitit arşivi olmasına rağmen az sayıda Asur arşivi
bilindiğini söz konusu tabletin de bu sürece katkı olarak
değerlendirilebileceğini belirtti.
Tabletin çevirisinin oldukça uzun zaman aldığını anlatan MacGinnis şöyle
konuştu:
En sonunda bunun bir kadın isimlerinin listesi olduğu anladık. Bunlar
büyük olasılıkla Tuşhanda çalışan görevlendirilmiş kadınların isimleri. Bizim
için büyük sürpriz olan konu; bu tablette geçen isimlerin Asurca olmamasıydı.
Tabii bunu anlamak için bir çok uzman arkadaşımızla görüştük ve Ortadoğudaki bir
çok dille karşılaştırdık. Ama bunlar bizim dillerden değil dediler. Örneğin eski
Persçe, Elam, Mısır, Arapça, İbranice veya Aramice değil. Bir veya ikisi Asurca,
Luwice ve Hurrice gibi dönemin diğer bilinen dillerine ait iken büyük çoğunluğu
bilinmeyen bir dile aittir. Bütün bu sürecin sonunda fark ettik ki bu çok önemli
tablet, bize hiç bilinmeyen bir dile ait isimleri veriyor. Bu isimlerin
Diyarbakır bölgesine gelmiş olmasıyla ilgili 2 olasılık var.
Birinci olasılık, bu isimlerin Şubriyalılara ait olabileceği. Şubriya;
Asurlular gelmeden önce, bu bölgenin isimlerinden bir tanesi idi. Diğer olasılık
ise bu kadınların Irak-İran sınır bölgesinde Zagros Dağlarından tehcir yoluyla
buraya getirilmiş olabileceğidir. Tablet çok önemli. Çünkü yeni bir dil bulduk.
Tablet üzerinde yer alan Impane, Ninuaya, Sasimi, Bisunume, Malinayasi ve Pinda
gibi kadın isimleri günümüze kadar bilinmeyen bir dilde yazılmıştır. Bölgedeki
çalışmalarımız bu konuda yeni veriler sağlayacaktır. Bütün bu buluntular
Ziyarettepenin eski Tuşhan adıyla bilinen eyalet merkezinin dönemine işaret
etmektedir. Biz biliyoruz ki Asurlular tehcir uygulamasını çok sık kullandılar ve
bu tür tehcirleri gerçekleştirdiler. Bu aşama ve tabletin bu şekilde çözümlenmesi
bizi, meslektaşlarımızı heyecanlandırdı. Ziyarettepede daha büyük keşifler
yapacağımıza inanıyoruz. 2008 yılında taht odasının tabanında ilk parçası bulunan
2009da tamamlanan tablet, milattan önce 8. yüzyılın ortalarına tarihleniyor.
-3 milyonun üzerinde insan başka yere nakledildi-
Prof. Dr. Köroğlu da tablette otaya çıkan isimlerin, büyük olasılıkla
Zagroslardan veya Asurlular gelmeden önce Şubriyalılar olarak bilinen
topluma ait olabileceğinin tahmin edildiğini söyledi.
Şubriyalıların dilinin net olarak bilinmediğini, yazıya geçirilmediğini,
dolayısıyla tehcir yoluyla bu bölgeye gelen insanlara ait bir grup kadının Asur
sarayında çalıştırıldığını düşündüklerini belirten Köroğlu, bu uygulamanın
milattan önce 9 yüzyıldan itibaren genişleyen imparatorluğu yöneten kralların
başvurduğu standart uygulamalardan biri olduğunu söyledi.
Asurluların 300 yılda milattan önce 10. yüzyıldan 7. yüzyılın sonuna kadar
Yakındoğuda yaklaşık 3 milyonun üzerinde insanı tehcir yoluyla bir başka yere
naklettikleri bilgisini veren Köroğlu, şunları kaydetti:
Devletin güçlü varlığını bu programla yürüttüler. Yukarı Dicle kısmında
yani Ziyarettepenin bulunduğu bölgede de bu programı yaptıklarını anlıyoruz.
Asur sarayında kadınlar çalışıyordu, onların diğer aile bireyleri de saray için
çalışıyordu. Söz konusu kadınların böyle büyük bir programın parçası olduğu
ortaya çıktı. Bu türde genel olarak rastlanmayan özel ayrıntılar içeren metinler
çok az bulunuyor. Burada karşımıza çıkan 60 tane kadın adı bunların Asur sarayı
için çalışıyor olması başka bir yerden tehcir yoluyla nakledilmiş olabilecekleri
ve hiç bilinmeyen bir dilde isimlerinin olması özellikleri nedeniyle bilim
dünyasında gerçekten önemli bir ilgi uyandırdı.
Yayıncı: İrfan Cemiloğlu