MUŞ (A.A) - Araştırmacı-Yazar Müfit Yüksel, Bugün maalesef
dini ilimler ve alanı açıkçası yerlerde sürünüyor. Bunun tekrar ayağa kalkması
için sağlıklı din alimlerinin yetiştirilmesi lazım dedi.
Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesince düzenlenen Medrese
Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler sempozyumu, yurt içi ve yurt
dışından katılan çok sayıda akademisyenin sunumlarıyla devam ediyor.
Sempozyumun ikinci gününde sunum yapan araştırmacı-yazar Yüksel, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, medreselerin dini eğitim açısından ülkede yaklaşık
90 yıllık bir boşluğu doldurduğunu söyledi.
Medreselerin yasaklanması nedeniyle din adamı ve söz sahibi insanların
yetiştirileceği müesseselerin kalmadığını savunan Yüksel, yasağa rağmen gizli de
olsa faaliyetlerini yürüten bazı medreselerin varlığına dikkati çekti.
Batı bölgelerindeki medreselerin 1940lı ve 1950li yıllara kadar varlığını
sürdürdüğünü ifade eden Yüksel, şunları kaydetti:
O medreselerin hocaları vefat edince yerlerine geçecek kimse kalmadı. Doğu
ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise bazı medreseler yaşamını sürdürmeye devam
etti. Bölgenin insanı, Nizamiye medreselerinden bu yana inatla bu medreselere
olan güvenini ve inancını sürdürdü. Hatta medreseliler bile umutlarını
yitirmişti. Başka taraflara yönelmişlerdi ama halk umudunu yitirmediği için
yaklaşık 60 medrese ayakta kalarak günümüze kadar gelebildi diye konuştu.
Ayakta kalan medreselerin üzerine yeni bir şey inşa edilebilir mi-
konusunu gündeme getirmediklerini anlatan Yüksek, Bediüzzaman Said Nursinin
1910lu yıllardaki yaklaşımına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Yüksel, Bediüzzamanın çok dar alana hapsolan Osmanlı medreseleri ile
İstanbulda yeni açılan modern mekteplerin,pozitivizmin aşırı etkisiyle dinden ve
imandan uzak nesillerin yetişmesine sebebiyet verdiğini görünce yeni bir yapı
inşa etmek istediğini anımsatarak, Bediüzzamanın bu inşayı, bu bölgede yapmak
istediğine dikkati çekti.
Bugünün şartlarında var olan medrese geleneğini geliştirmenin tartışılması
gerektiğini anlatan Yüksel, Bugün maalesef dini ilimler ve alanı açıkçası
yerlerde sürünüyor. Bunun tekrar ayağa kalkması için sağlıklı din alimlerinin
yetiştirilmesi lazım. Bölge bu konuda öncülük yapabilir. Medreselerde bunun
kıvılcımı olacak ifadelerini kullandı.
-Prof. Dr. Kurt-
Malezya Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Kurt ise
kendisinin medrese kökenli olduğunu, icazet aldıktan sonra Mısırdaki El-Ezher
Üniversitesindeki eğitiminden sonra Malezyada çalışmaya başladığını söyledi.
Malezyadaki medreselerin devlet tarafından tanındığını ifade eden Kurt,
devlet tarafından desteklendikleri için de ciddi bir ilginin olduğunu belirtti.
Malezyadaki din adamlarının kendine has gelir kaynakları olduğu için
devletin etkisinde olmadığını anlatan Kurt, din adamının özgür olmasının,
öğretmek istediği ilimleri daha rahat anlatmasına imkan tanıdığını dile getirdi.
-Medreseler resmi statüye kavuşturulmalı-
Vanda bir medresede müderrislik yapan Raşit Dündar da medreselerin, Hz.
Muhammedin kurduğu Darül-Erkamın bir uzantısı olduğunu anımsatarak,
Nizamül-mülk döneminde medreselerin kurulmasıyla gerçek manada İslamın
anlatıldığını kaydetti.
İlahiyat fakülteleri ile medreseler arasında köprü kurulması durumunda eksik
olan şeylerin giderilmiş olacağını anlatan Dündar, medreselerde şu anda 4-5 ilim
alanında dersler verildiğini ifade etti.
Medreselerin resmi statüye kavuşturulması gerektiğini savunan Dündar,
medreselerin resmi statüleri olmayınca mezun olan talebelerinin de kariyer sahibi
olamadığını bildirdi.
Muhabir: Özkan Ergün
Yayıncı: Levent Harman