ADANA (A.A) - Zekeriya Kaya - Ormanda ağaç keserek geçimlerini
sağlayan, çalıştıkları yerlere kurdukları çadırlarda yaşayan tahtacılar,
kadınıyla erkeğiyle omuz omuza verip yaşama tutunmaya çalışıyor.
Adlarını yüzlerce yıldır sürdürdükleri orman işçiliğinden alan tahtacılar,
dedelerinden sadece mesleklerini değil, çileli bir yaşamı da miras almışlar.
Tahtacılar, belgeselci Süha Arının 33 yıl önce çektiği Tahtacı Fatma
belgeselinde anlatılan yaşam tarzlarını, değişen yaşam koşullarına rağmen bugün
de devam ettiriyor.
Tahtacı kadınlar hem ev işlerini yapıyor hem de erkekler gibi ormandaki ağır
işlerde çalışıyor. Aradan geçen zaman ne zorlu yaşam koşullarını değiştirmiş ne
de Tahtacı Fatmaların yüzündeki hüznü alıp götürmüş.
Adananın Pozantı ilçesindeki ormanlarda ağaç kesimi yapan Tahtacılar,
yaşamlarını AA muhabirine anlattı.
Geçimlerini sağlamak ve çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak için ormanda
çalıştıklarını ifade eden Ayşe Kesen (45), kocasına yardımcı olup işi bir an önce
bitirmek için hem baltayla ağaç soyduğunu hem de motorlu testere kullandığını
söyledi.
Kesen, yaptıkları işin çok zor olduğunu ve bir çok tehlikesi bulunduğunu
belirterek, Bu işin acıları çok. Ormanda çalışırken üzerine kestiği ağacın
düşmesiyle ölen ağabeyim daha 2 yıllık evliydi. Eşi de hamileydi. Benim de daha
önce belim kırıldı ama yine çalışıyorum, çalışmak zorundayım. En kötü tarafı da
bu işte sigorta olmaması. Ne maaşımız var ne sigortamız, çalıştığımız kadar
kazanıyoruz. Bizim yaşımız ilerledi ancak çocuklarımızın bizim çektiğimiz
sıkıntıları çekmesini istemiyoruz dedi.
Nerede iş bulurlarsa oraya göç ettiklerini, bu işte kadın olmanın ayır bir
zorluğu bulunduğunu dile getiren Kesen, Çadırdaki çamaşır, yemek, bulaşık gibi
gündelik işlerin hepsi bize bakıyor. Sonra da erkeklerle beraber ormanda
çalışıyoruz. O yüzden bu işte kadın olmak daha zor diye konuştu.
Ayşe Kesenin eşi Mehmet Kesen (52) ise, tahtacıların Orta Asyadan gelen
Türkmenler olduğunu ifade ederek, Türkiyenin dört bir yanında asırlardır
yaptıkları bu mesleğin çok cana mal olduğunu savundu.
Kesen, şunları anlattı:
Her yıl çevremizden bir çok insan ya traktörün altında kalarak ya da
üzerine ağaç devrilerek ölüyor. Nişanlı olduğum zamanlarda ormanda çalışırken
yüzümü hızar kesti. Bu işin güvencesi yok, kaza geçirip sakat kaldığında işin
biter. Eşin dostun yardım ederse geçinirsin, yoksa acından ölüp gidersin.
Tahtacı Zeynep Güleç (40) de, daha önce ayağını hızarla kestiğini, kısa bir
süre dinlendikten sonra tekrar ormandaki işine döndüğünü ifade etti.
Biz Tahtacıyız, kaderimiz bu diyen Güleç, Ben de şehirde yaşamak,
çocuklarıma bakmak isterdim, kocamın düzenli bir geliri olsun isterdim. Ama
maalesef şehirdeki kadınların piknik yapmaya bile katlanamayacağı bu dağ başında,
çadırda yaşayarak orman işçiliği yapıyorum dedi.
Yayıncı: Şükran Yücel