Uludağ Ekonomi Zirvesi

Uludağ Ekonomi Zirvesi -Başbakan Yardımcısı Babacan: (4) -Ortak ekonomik çıkar zemini zayıflayınca siyasi birliğin de geleceği, kuşkusuz artık tartışılabilir hale geliyor. Halbuki AB, ortak değerler etrafında aynı zamanda olu


BURSA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ortak ekonomik çıkar zemini zayıflayınca siyasi birliğin de geleceği, kuşkusuz artık tartışılabilir hale geliyor. Halbuki AB, ortak değerler etrafında aynı zamanda oluşmuş bir birlik. Bunun hiç unutulmaması gerekiyor dedi.
     Babacan, Bursa Valiliği ile Capital ve Ekonomist dergilerinin iş birliğiyle düzenlenen, Anadolu Ajansının ana yayın sponsoru olduğu Uludağ Ekonomi Zirvesinde yaptığı konuşmada, bugün pek çok Merkez Bankasının, bankalar batmasın, sisteme zarar gelmesin diye, trilyonlarca dolar, avro, yen karşılıksız para bastığını, hatta yenden konuşulduğunda yüzlerce trilyon karşılıksız para basıldığının söylenebileceğini belirtti.
     Ekonomiye can suyu olsun diye büyük bütçe açıkları verildiğini, devletlerin ekonomiyi canlandırmak adına gelirinden çok daha fazla harcama yaptığını ifade eden Babacan, Fakat ne devletin fazla harcadığı para ne merkez bankalarının fazla bastığı para, pek çok ülkede henüz işe yarayabilmiş değil. Çünkü atılan adımların yanında bakıyorsunuz öyle şeyler söyleniyor ki, siyasi tablo öyle karışık ki o kadar çapraz mesajlar geliyor ki ülke ülke içinde güveni oluşturamıyoruz ve vatandaşlar gelecekten korktuğu zaman, para harcamak konusunda tereddütlü davranıyorlar ifadelerini kullandı.
     Şirketler güven olmayınca, yatırım kararlarını erteliyorlar diyen Babacan, şöyle konuştu:
     Finans sektörü, güven olmayınca kredi konusunda daha tutuk davranıyor. Şu son birkaç yıldır Avrupa Merkez Bankasının yaptığı likidite operasyonlarına bakın çok enteresandır. Piyasaya sürdüğü likiditenin yarısı, aşağı yukarı yarısı ertesi akşam yine Avrupa Merkez Bankasına geliyor. Bankalar birbirine güvenmediği için paraya ihtiyacı olan gidiyor merkez bankasından likidite çekiyor, fazla parası olan da yine gidiyor tekrar merkez bankasına park ediyor. Bankalar arası güven olmayınca, bankalar piyasaya güvenmeyince yine büyüme bir türlü gerçekleştirilemiyor. İşte geçen sene avro bölgesindeki 17 ülkenin toplamında ekonomi küçüldü, bu sene belki küçük bir büyüme olacağını bekliyorlardı, son yayınlanan projeksiyonlarda, tahminlerde 17 ülkenin toplamında yine büyüme değil, tam tersine küçülme meydana gelecek.
    
     -Hani Bric diyoruz ya...-
    
     Babacan, gelişmekte olan ülkelerin bazılarında da problemler olduğunu belirterek, Hindistandaki ciddi kamu açıkları ve altyapıyla ilgili kısıtlamaların, bu ülkenin büyüme rakamlarını her sene aşağıya doğru çekmeye başladığını söyledi. Brezilyada da büyümenin artık durduğunu, bu ülkenin yüzde sıfır mı yüzde 0,25 mi büyüyeceğiz noktasına geldiğini vurgulayan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
     Hani Bric diyoruz ya; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin. Bricin şu anda Bsi ve İsi ciddi ölçüde, o büyüme dinamizmini kaybetmiş durumda. Çinin kendine özel durumu var, Rusya da petrol fiyatları 100 doların üzerinde olduğu sürece şimdilik ekonomisi rayında bir ülke. Biz G-20 üyesi olarak ki ben kasım 2002den bu yana, neredeyse 11 yıldır G-20de Türkiyeyi temsil ettim, bakanlar toplantısında. Son yıllarda biliyorsunuz zirveler yapılıyor, sayın Başbakanımızla birlikte iştirak ediyoruz ve orada tabii bütün büyük ekonomilerden olan dostlarımızla da sık sık sohbet ediyoruz ve bir bakıma G-20 ülkeleri birbirlerine tavsiyelerde bulunuyor. Tavsiyelerin çoğunu da yazılı hale getiriyoruz ve yayınlıyoruz. Bizim G-20 dokümanlarına özellikle yazılmasını istediğimiz en önemli konulardan bir tanesi, artık gelişmiş ülkelerin de bir an önce orta vadeli güvenilir programlarını ortaya koymaları. Belki diyeceksiniz ki bu zaten yok mudur- Maalesef yok. Bugün ABDnin bu yıl ki bütçe hedefinin ne olacağı hala belli değil, bakın mart ayı bitiyor, nisan ayına giriyoruz. Nasıl bir maliye politikası uygulanacak belli değil. Çünkü henüz üzerinde uzlaştıkları bir çerçeve yok. Mali uçurumla ilgili, işin bir kısmı üzerinde uzlaşmaya vardılar, fakat daha büyük kısmı mayıs haziran ayına kadar ertelendi, şimdi göreceğiz, uzlaşma nerede nasıl sağlanacak. İnsanların her gün gazetelerde mali uçurum, mali uçurum diye haber okuduğu ülkede siz diyorsunuz ki, hadi büyüyelim hadi canlandıralım, herkes korkuyor bu uçurum ne ki acaba, ben de düşer miyim aşağıya- diye akla geliyor açıkçası. Son G-20 toplantısında da söyledim açıkça, bütçe açığı yüzde 6 mı 7 mi olmuş, siz bunu 6 aydır bir senedir tartışacağınıza, 6,5 diyin, bir şey diyin, ama bir şey diyerek uzlaşın, hiç olmazsa bu tartışmalar bitsin, biraz insanların geleceğe güveni olsun Amerikada.
    
     -Sayın Obamanın güzel fikirleri var-
    
     Babacan, bu güven unsurunun çok önemli olduğunu, hele Avrupada yapısal reformların gerçekleştirilememesinin çok ciddi bir problem yarattığını vurgulayarak, şöyle devam etti.
     Rekabet gücü hızla Avrupada geri düşüyor. Yeni nesilde o heyecan, girişimcilik ruhu eskisi kadar maalesef yüksek değil. Özellikle Avrupadaki o her her ülkenin bir bakıma kompartıman kompartıman oluşu ve pek çok ülkede farklı kültürlere, farklı bekraundu olan insan kaynaklarına olan farklı tutum, bu rekabetçiliğini ABnin çok kötü vuruyor. Bir yandan yaşlanan nüfus, pek çok ülke göç konusunda ciddi bir fobi içinde. Bakın bugün ABDnin nüfusu artıyorsa göçle artıyor. Eğer ABD bundan 20-30 sene önce, göçü kapatsaydı, sınırlarını kapatsaydı, nüfusu yerinde sayıyordu, belki geriye gidiyordu. Ama yeni gelen dinamik nüfusla biraz da bu gelişmiş ülkelerde ancak kalkınma, büyüme sağlanabiliyor. İşte yeni bir göç yasası üzerinde Sayın Obama çalışıyor. Sayın Obamanın güzel fikirleri var; bizdekine benzer bir sağlık reformu yapmaya çalışıyor, engelliyorlar. Bakalım bu göç reformu konusunda ne kadar başarılı olabilecek ve bence başarılı olabildiği ölçüde de Amerikayı başarıya götürecek.
     Avrupanın içine kapalı tutumunun yine popülist siyasetten kaynaklandığını ifade eden Babacan, Problemler yaşandığında suçu dışarıda aramak çok kolay. Biz bu problemi yaşıyoruz, çünkü ülkemizde yabancılar var, o yabancı işçiler bakın sizin işinizi elinizden alıyor. Tipik, kısa vadeli popülist Avrupalı politikacı söylemi bu. Korumacılık, kendini içe kapatmak ve bu birbirini besleyen bir sürece giriyor. İçlerine kapandıkça sıkıntı büyüyor, verim, üretkenlik düşüyor diye konuştu.
    
     -AB bizim için önemli-
    
     Babacan, ABnin Türkiye açısından önemine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
     AB tabii bizim için önemli, AB önemli bir barış projesi. Gerçekten 2. Dünya Savaşından sonra Avrupadaki istikrarın, barışın en önemli koruyucusu bu kuvvetli siyasi birlik. Ama unutulmaması lazım ki bu birlik ortak ekonomik çıkarlar üzerine inşa edilmiş bir birlik. İlk, çünkü kömür-çelikten başlıyor, ondan sonra ortak pazar oluyor, ondan sonra Avrupa Ekonomik Topluluğu oluyor, sonra Avrupa Topluluğu ve Avrupa Birliği. Şimdi ortak ekonomik çıkar zemini zayıflayınca siyasi birliğin de geleceği, kuşkusuz artık tartışılabilir hale geliyor. Halbuki AB, ortak değerler etrafında aynı zamanda oluşmuş bir birlik. Bunun hiç unutulmaması gerekiyor. Biz Avrupalı dostlarımıza bunu çok sık hatırlatıyoruz. Temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü, iyi işleyen bir demokrasi, bunlar şu anda 27 ülkede de uygulanan değerler. Bu evrensel değerlerin bu krize kurban edilmemesi gerekiyor. AB bir barış projesi, Avrupa için bir barış projesi, fakat biz inanıyoruz ki Türkiye de inşallah bir gün üye olduğunda bu bir küresel barış projesi haline gelecek. Biz eğer hala AB, AB diyorsak ki bugünlerde Türkiye-de de çıkıp bunu açık yüreklilikle söylemek o kadar kolay bir iş değil.
     AB üzerinden de Türkiyede iç siyasette tartışmaların bazen enteresan boyutlara ulaşabildiğini aktaran Babacan, Ama mutlaka o vizyonumuzu kaybetmememiz gerekiyor. Çünkü Türkiyenin AB üyeliği, sadece AB için değil, sadece Türkiye için değil çok daha geniş bir coğrafya için çok önemli bir projedir dedi. Babacan, şunları söyledi:
     Bakın bugün, Kuzey Afrikada, Orta Doğuda pek çok ülkede dönüşüm süreci başladı ve bu dönüşüm sürecinin en önemli sebebi, Türkiye olarak gösterildi. Nüfusunun önemli bir çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede eğer demokrasi iyi işleyebiliyorsa, eğer temel hak ve özgürlükler konusunda çok daha ileri uygulamalar yapılabiliyorsa ve bu ülke ekonomik olarak da başarı örneği oluyorsa, pek çok ülkede gençler soruyor; Türkiyenin yaptığını biz niye yapmıyoruz- diye. İşte bugün baktığınızda Tunusta, Mısırda, Libyada, Yemende, hatta Suriyede bütün bu dönüşümün, çabanın, bütün bu zor geçiş süreçlerinin arkasında bir bakıma işte bu aynı değerlerin arayışı var. Biz kuvvetle inanıyoruz ki Türkiyenin kendi içinde daha kuvvetli yaşattığı bu evrensel değerler, pek çok ülke tarafından ileride benimsenebilir, uygulanabilir.
     (Bitti)
    
     Muhabir: Haluk Yüksel
     Yayıncı: Doğan Sarıtaş
<< Önceki Haber Uludağ Ekonomi Zirvesi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER