DİYARBAKIR (A.A) - Avukat Göktan Koçyıldırım, Çocuk Hakları
Sözleşmesinin çocuk adalet sistemine odaklı 40. maddesinin; saygınlığa,
değerlere, yaş durumuna uygun ve topluma yeniden kazandırmak için yargılama
yapılması gerektiğini belirttiğini söyledi.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezince Adliye Sarayı Baro Salonunda
düzenlenen Ulusal ve Uluslararası Mevzuatta Çocuk Hakları panelinde konuşan
Koçyıldırım, dünyada çocukların özel durumları ve ihtiyaçları göz önüne alınarak,
temel hak ve özgürlüklerin geniş bir yelpazede ele alındığını ve uluslararası
alanda çocuk hukukunun bağımsız olarak düzenlenmesi yoluna gidildiğini belirtti.
1400-1500lü yıllarda çocukların cinsel olarak istismar edildiğini, sanayi
devrimi ile çocukların iş gücünden faydalanılmaya başlandığını ifade eden
Koçyıldırım şöyle dedi:
1800lü yılların sonunda hak kavramları gelişmeye başladı ve 1921 yılında
Uluslararası Çocuk Koruma Birliği kuruldu. 1924te Cenevre Çocuk Hakları
Beyannamesi hazırlandı. 1959 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları
Bildirisini yayınladı. 1979da Uluslararası Çocuk Yılı ilan edildi. 20 Kasım
1989da Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul ediliyor. Taraf olan tüm ülkeler
sözleşmedeki asgari hakları sağlamak noktasında bir taahhüt verdi. Türkiye
açısından bu sözleşme, 4 Mayıs 1995te yürürlüğe girdi.
İnsan hakları sözleşmelerin hiçbiri kendisinden daha ileri hüküm getiren bir
başka insan hakları hükmüne karşı çıkmazlar. Ancak bir uluslararası sözleşmenin
uygulanıp uygulanmadığı denetlenmezse bu sözleşme bir temenni olarak kalır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin dilimizden düşmemesinin nedeni ağır yaptırım
mekanizması olduğu içindir. Sözleşmeye uyulmadığı takdirde ağır tazminata mahkum
olursunuz. İnsan hakları alanında mahkemesi bulunan tek sözleşme. Bu nedenle
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi biraz daha temenni niteliğinde kalır
çünkü, denetim periyodik olarak rapor vermekten ibarettir.
-Türkiyede çocuk haklarında gelinen durum-
Koçyıldırım, Çocuk Hakları Sözleşmesinin uygunluğun denetiminin BM Çocuk
Hakları Komitesince yapıldığını ifade ederek, Türkiyeye ilişkin olarak 2012de
yayınlanan son sonuç gözlemlerinde bazı konularda ciddi eleştiriler bulunduğunu
belirtti.
Komitenin sözleşme onaylandıktan sonra 2 yıl içerisinde, sonrasında da her 5
yılda bir düzenli rapor istediğini hatırlatarak, Türkiye 1995te yürürlüğe
giren bu sözleşmenin ilk raporunu 1999da verdi. Komite de 2001de ilk rapor
gözlemini yayınlandı. Türkiye 2. ve 3. raporu bir arada 2009da göndermiş.
Haziran 2012de Cenevrede düzenlenen toplantıda Türkiye çocuk hakları konusunda
ülkede yaşanan ilerlemeyi komiteye anlattı. Türkiyenin yayınladığı Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının internet sitesinde Türkçesi yayınlanan sonuç
gözlemi önümüzdeki 5 yıl boyunca baro olarak politika yaratmadaki temel bir
enstrüman olarak kullanılabilir. Komite gözleminde Türkiyenin çocuk adalet
sistemini ilerlettiğini ancak personel sayısının yetersiz olduğunu, davalara
atanan avukatlara yeterli ücretin ödenmediğini, tutuklu çocuk sayısının da
azaltılması gerektiğini belirtiyor diye konuştu.
-Yargılamaya müdahale-
Koçyıldırım, bazen belli grupların hak kavramını sadece bir boyuta
odaklanarak sanki başka hak gruplarının hiçbir önemi yokmuş gibi davranabildiğini
belirterek, hukukçuların böyle düşünme lüksünün olmadığını söyledi.
Hiçbir hak grubunun insan hakları bağlamında bir diğerine göre daha
dezavantajlı veya avantajlı olarak yorumlanamayacağına dikkati çeken Koçyıldırım,
şunları kaydetti:
Çocuk Hakları Sözleşmesinin çocuk adalet sistemine odaklı 40. maddesi
saygınlığa, değerlere, yaş durumuna uygun ve topluma yeniden kazandırmak için
yargılama yapılmasını belirtiyor. Örneğin taş atan çocuklar diye
nitelendirilen, izinsiz gösteriye katıldığı için terör örgütü üyesi olmakla
suçlanarak özel mahkemelerde yargılanan çocuklar vardı. Bu konuda ciddi bir
çalışma yapıldı ve ciddi bir farkındalık oluştu. Çocuklar özel yetkili
mahkemelerde yargılanamaz denildi. Hrant Dinkin o dönem 17 yaşında olan katil
zanlısı da özel yetkili mahkemeden normal mahkemeye gitti. Kafası kesilerek
konteynıra bırakılan kız çocuğunun katil zanlısı da çocuk yargılamasına tabi
tutuldu. Bu iki olayda bazı kadın ve insan hakları örgütleri tepki göstererek,
bu da çocuk mu- yönünde çıkış yaptı. Bu, hak kavramının yanlış anlaşılmasının
yaratabileceği tehlikeyi gösteriyor. Bazen çocuk ve kadın lehine pozitif
ayrımcılık yapabilir ama adil yargılama, özgürlük, güvenlik ve yaşam hakkı söz
konusu olduğunda bir insan hakları örgütünün çıkıp da burada çocuk yargılaması
yapılmasın demesi o güne kadar insan haklarından hiçbir şey anlamadığının
göstergesidir. Bir kadın hakları örgütü yargılamanın doğru yapılıp
yapılmadığının, delillerin karartılıp karartılmadığını, yargı organınca pozitif
şekilde sanığın korunup korunmadığının takipçisi olabilir ama çocuk yargılaması
yapmayın denmesi yanlış bir yaklaşımdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi de, suç şu
kişiye veya şu gruba karşı işlenirse bu kuralları uygulamayın demez, sözleşme
hükümleri tüm çocuklar için geçerli olan bir argümandır.
Muhabir: Sema Kaplan - Cihan Eser
Yayıncı: İrfan Cemiloğlu