Yeni Anayasa Sempozyumu

Yeni Anayasa Sempozyumu -Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç: (2) Barış için gerekli olan iklimi oluşturmadan güce dayalı yapılacak anayasal düzenlemeler ben yaptım oldu anayasası olur. Bu yaklaşım toplum barışının en büyük


KAYSERİ (A.A) - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Barış için gerekli olan iklimi oluşturmadan güce dayalı yapılacak anayasal düzenlemeler ben yaptım oldu anayasası olur. Bu yaklaşım toplum barışının en büyük tehdidi olmak yanında, sorunları büyütmekten başka sonuç doğurmaz dedi.
     Kılıç, Erciyes Üniversitesi ve Kayseri Barosu tarafından İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Salonunda düzenlenen Yeni Anayasa konulu sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, doğal farklılıkların yoğun olduğu bir ülkede ve dünyada yaşadıklarını, insanlık tarihinin bu farklılıklardan kaynaklanan savaş ve yıkımların acı tecrübeleri ile dolu olduğunu söyledi.
     Din, mezhep, ırk ve ideolojik farklılıklardan kaynaklanan kavga ve çatışmaların telafisi imkansız sonuçlar doğurduğunu belirten Kılıç, farklılıkların barış ve hoşgörü kültürü üzerine inşa edilmediği takdirde, nefret söylemi ve nefret kültürünün hakimiyetinin kaçınılmaz olacağını ifade etti.
     Kılıç, böyle bir kültürün hakim olduğu siyasal iklimde sorunları çözme şansının zayıf olduğuna dikkati çekerek, nefret söyleminin yarattığı gerilim ortamında diyalog kültürünün ortadan kalktığını, sorunların çözümü için ihtiyaç duyulan müzakere imkanlarından mahrum kalındığını kaydetti.
     Barış için gerekli olan iklimi oluşturmadan güce dayalı yapılacak anayasal düzenlemeler ben yaptım oldu anayasası olur. Bu yaklaşım toplum barışının en büyük tehdidi olmak yanında, sorunları büyütmekten başka sonuç doğurmaz diyen Kılıç, bütün dinlerin ortak noktası olan Allah inancının da savaşın kazanılmasını değil, barışın sağlanmasını zafer olarak tanımladığının altını çizdi.
     Kılıç, sevginin, merhametin, hoşgörünün ve diyaloğun gücünü kullanarak farklılıkların kuşatılması gerektiğine işaret ederek, hak ihlallerinin öfkeyi, öfkenin nefreti, nefretin ise intikam duygularını beslediğini belirtti.
     Barıştan uzak, çatışma ortamlarında sorununu çözmek için isteklerini anayasaya taşıyabilen bir kesimin, hissettiği ya da hissettirdiği zafer kazanma duygusunun, karşı düşünce sahiplerinin milli, dini, etnik veya kültürel dünyalarında kırılmalara neden olacağını vurgulayan Kılıç, Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için gerginliğin, kavganın, terörün son bulması konusunda her bireyin, toplumun ya da tüm siyaset kurumlarının yapabileceği bir katkı vardır. Bu olumsuz iklimden herkes şikayetçi görünüyor ancak çözümü için kimse öneride bulunmuyor. Elini taşın altına sokanlar ise ihanetle suçlanıyor dedi.
    
     -Bu ateş sönmelidir-
    
     Kılıç, halkın yorgun düştüğü bu ortamdan süratle kurtulmak için ülkenin yeterli altyapıya sahip olduğunu bildirerek, şöyle konuştu:
     Bu toplum, kurduğu 90 yaşındaki cumhuriyetin 45 yılını terörle mücadele etmekle geçirdi. Yarım asırdır kaybettiğimiz ekonomik, sosyal, kültürel varlıklarımızı bir tarafa bırakırsak bu uğurda can verenlerin ana yüreklerinde bıraktığı ateş, bütün bir toplumu yakmaya yetecek güçtedir. Bu ateş sönmelidir. Zira kendi saadetini başkalarının felaketi üzerine kuranlar en çirkin zulmün uygulayıcısı olur. Bu sorun çözülmedikçe anayasa yapmanın güçlüğü ortadadır, yapılsa bile yeni sorunlar doğurmaya adaydır.
     Yeni anayasa sürecinde sorunların kaynağının ikiye ayrılarak değerlendirilmesi gerektiğine değinerek, Bunlardan birincisi anayasanın kendisinden kaynaklanan sorunlar, diğeri ise anayasayı uygulayanların sebep olduğu sorunlar. Anayasanın felsefesi, din-devlet-siyaset ilişkisi, sivil-asker-devlet ilişkisi, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma sebepleri, idari vesayet ve etnik konuların düzenlendiği maddeleri, anayasanın kendinden doğan sorunlara kaynaklık ettiğini söyleyebiliriz diye konuştu.
    
     -Hak ihlalleri toplumsal sorunların çözümünü çıkmaza sokmuştur-
    
     Bir türlü özgürleştirilemeyen dinsel ve etnik anlayış ile yorumların sorun doğurmaya devam ettiğini savunan Kılıç, şunları kaydetti:
     Laiklik kavramının evrensel anlayıştan koparılarak keyfi ve ideolojik yorumlara açık hale getirilmesi, mağdur ve mazlum bir kitlenin doğmasına yol açmıştır. Devletin tüm inançlar karşısında eşit uzaklıkta durmasını öngören laiklik anlayışı, toplumun birliğini sağlaması gerekirken bizdeki uygulama ile ayrışmaya ve çatışmaya ivme kazandıran bir fonksiyon üstlenmiştir.
     Devlete ait olan bir kavramla birey ahlakını laikleştirmeye ve dinsel duygularını kalplerine kilitleyerek hayatına etkili olmasına engel olmaya çalıştık. Başarısız olan bu uygulama kalp ve gönüllerde ayrılık dışında hiçbir kazanım sağlamadı. Aynı şekilde terör kavramının da muğlak ve belirsiz olması, uygulayıcıların farklı ve isabetsiz yorumlarının ortaya çıkmasına neden olmuş, neticede ciddi hak ihlalleri toplumsal sorunların çözümünü çıkmaza sokmuştur.
     Kılıç, insanlık onuruna saygının, insanların ne düşüneceğine, neye inanacağına ve nasıl bir hayat tarzı tercih edeceğine karar vermesini zorunlu kıldığını dile getirerek, Esasen hak ve özgürlükleri güvence altına alması gereken anayasaların meşruiyeti de bu temele dayanır. Zaten devletle birey arasında doğan sınır çatışmaları da bireylerin hak ve özgürlüklerine ilişkin sınırlamalar konusunda çıkıyor ifadelerini kullandı.
    
     -Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimine Almanya modeli-
    
     Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, haklara ilişkin sınırlama sebeplerinin genel olarak evrensel uygulamalarla aynı olduğuna dikkati çekerek, şöyle dedi:
     Ancak sorun daha çok yasama organının ya da idarenin takdir alanındaki yetkilerini özgürlükler aleyhine kullanmasından veya bunu denetleyen Anayasa Mahkemesinin özgürlükleri genişletici yorum tekniğini kullanmamasından kaynaklanıyor. Ne yazık ki hak ihlali nedeniyle sanığı devlet olan bir davayı çözecek makamda, devletin mensubu olan yargıçlar bulunmaktadır. Bu sakıncayı giderecek önerim açıktır. Söz konusu davalara bakmakta olan Anayasa Mahkemesinin tüm üyelerinin Almanyada olduğu gibi parlamento tarafından seçilmesi meşruiyet sorununu giderebilecek yegane demokratik yoldur.
     Anayasayı yorumlamakla görevli olanların, sorun çözme yerine sorun üreten bir merkez haline gelmesinin anayasayı sürekli değiştirme ihtiyacı doğurduğunu anlatan Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
     Yakın tarihimize baktığımız zaman darbelerin parmak izlerini sadece anayasalarda değil, mahkeme kararlarında da görebilirsiniz. Bu gerçek kamu gücünün ele geçirilmesi gereken bir silah olduğu düşüncesini kimilerinin akıllarına sokmuştur. Kimseyi suçlamaya hakkımız yok. Bu sonuca, vesayetçi elitlerin kendi hayat tarzlarını güvenceye almak için hak ve özgürlükleri halkın bir bölümünden kaçırmaları sebep olmuştur. Aktörler değişmiş olsa da bugün bu yanlış uygulamaya tersinden devam edenler varsa onların da sonu aynı olacaktır. Kim olursa olsun kendi saadetini başkalarının felaketi üzerine kuranları savunmak ne ahlaki ne de insanidir.
     Son sözüm şudur, eğer yaşadığınız bir özgürlük acınız varsa bunu saklayınız. Bir gün özgürlük dağıtan güce sahip olursanız, sakladığınız acıları hatırlayarak belki zulme engel olursunuz. Zira insan haklarını sadece insan olanlar savunabilir.
     (Bitti)
    
     Muhabir: Orhan Canbulatel / İsmail İçer
     Yayıncı: Levent Harman
<< Önceki Haber Yeni Anayasa Sempozyumu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER