BURSA (A.A) - Tarık Üzgün / Büşra Nur Özcan - Osmanlıda ilk
olarak Sultan 1. Ahmed döneminde Sultanahmet Camiine, veciz sözlerin yazılı
olduğu kandillerin asılmasıyla başlayan mahya geleneği, yaklaşık 450 yıldır her
ramazan ayında minareleri süslüyor.
Sultanahmet, Süleymaniye ve Eyüp Sultan camileri ile Edirne Selimiye Camii
ve Bursa Ulucaminin de aralarında bulunduğu birçok selatin caminin (Osmanlı
İmparatorluğu döneminde sultanların yaptırdıkları camilere verilen ad)
minarelerine mahyalar asan Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğüne
bağlı mahya ekibi, görsel şöleni yaşatmaya devam ediyor.
42 senedir Vakıflar Genel Müdürlüğünde çalışan ve 38 senedir mahya yapan,
mahya ekibinin baş ustası Kahraman Yıldız (57), Bursa Ulucaminin tek şerefeli
minarelerine mahya asmanın zor olduğunu söylese de iki minare arasına bu yılki
mahyayı astı.
-Fatih Talebe Yurdunun bahçesinde yeniden canlanan sanat-
Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mahya sanatını, 1970li yıllarda
Sultanahmet Camii baş müezzinlerinden Hacı Ali Ceyhandan öğrendiğini söyledi.
Çocukluğunda Üsküdardaki camilerin minarelerine asılan mahyaları
hatırladığını, ancak bir süre sonra mahyaların ortadan kalktığını anlatan Yıldız,
Fatih Talebe Yurdunun bahçesinde Ustası Hacı Ali Ceyhan ile camilerin mahya
takımlarını tamir ettiklerini, burada sanatı devam ettirmek üzere yeni bir ekip
kurduklarını hatırlattı.
-İki padişah döneminde mahyacılık yapan bir usta...-
Kahraman Yıldız, ustası Ceyhanın, iki padişah döneminde mahyacılık
yaptığını, selatin camilerde mahyalar kurduğunu ve yağ kandili ile yakılan
mahyanın, Cumhuriyet döneminde yağ sıkıntısından dolayı elektriğe çevrilmesinde
etkili olduğunu anlattı.
Mahya ile tanışmasının ise Vakıflar Genel Müdürlüğünde elektrik teknikeri
olarak çalışan Münir Can sayesinde olduğunu belirten Yıldız, şöyle konuştu:
Münir Can usta bir gün bizi topladı, Çocuklar gidiyoruz dedi. Dolmabahçe
Camiinin altındaki mahzene gittik. Orada bir yığın kablolar lambalar, duylar,
ipler, halatlar, kancalar vardı. Bize, bazı yerlere duy taktırdı, onları
topladık, arabaya doldurduk, Sultanahmet Camiine gittik. Karşıdan karşıya
halatlar atıldı, ipler çekildi, lambalar asıldı. Ne olduğunu tam anlayamadık.
Yaşım daha 15-16. O gece merak ettim, Sultanahmete gittim baktım. Fethin kutlu
olsun yazıyordu. O gün, İstanbulun fethinin yıl dönümüydü. Yani gökyüzüne
yıldızlardan bir kolye asmıştık. Ne mutlu ki o kolyenin ucundan ben de tuttum.
-Mahyanın 450 yılı-
Mahya sanatının, yaklaşık 450 yıllık bir Osmanlı sanatı olduğunu hatırlatan
Yıldız, mahya sanatının başlangıcına ilişkin şu bilgileri verdi:
Doğum yeri, Sultanahmet Camiidir. Sultan 1. Ahmed döneminde Fatih Camii
hafızlarından Ahmed Kefevi tarafından Sultanahmet Camiine bir kandil asılır.
Bundan sonra Sultan 3. Ahmet, selatin camilere mahya kurulması emrini verir. Sırf
mahya kurulsun diye Eyüp Sultan Camiinin boyu yükseltilir. Üsküdar Camii, tek
minareliyken, çift minareli hale getirilir. O günden bugüne, selatin camilere bu
mahyalar kurulur.
Yıldız, mahyanın, televizyonun, sinemanın, gazetenin olmadığı dönemde
insanları bilgilendirdiğini vurgulayarak, İnsanlar, cami cami gezerek bilgi
sahibi olmuşlardır. Mahyalar, insanlarda merak uyandırmıştır. Bu merak devam
ediyor. Bir kere Kadir gecesi için La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah
yazmıştım. Top patlayınca ezan okundu, mahya yandı, bütün herkes ayağa kalktı,
milletin yüzü camiye döndü, herkes fotoğraf çekti diye konuştu.
Önceki yıllarda mahya yazısını sadece ustaların bildiğini belirten Yıldız,
Yazı, ustaların cebinde dururdu, bize kesinlikle göstermezdi. Ne yazdığımızı
bilmezdik. Sadece numaraları söylerdi, sonra sonra anlardık ne yazdığımızı. Şimdi
ise yazacağımız sözleri, Din İşleri Yüksek Kurulunun verdiği veciz sözler
arasından seçip, camilerin büyüklüğüne ve günün önemine göre değiştirerek
yazıyoruz dedi.
-Bayrağı taşıyacak eleman-
Vakıflar bünyesinde 3 kişilik ekip olduklarını anlatan emektar usta, mahya
sanatını devam ettirecek gençlere ihtiyaç duyduklarına dikkati çekti. Yıldız,
şöyle konuştu:
Ramazanda yanımıza iki yardımcı alıyoruz. Bu işin tüm masrafları, Vakıflar
Genel Müdürlüğüne ait. Vakıflar Genel Müdürlüğü, mahya konusunda duyarlı. Bu
ekibi, gençleştirmek istiyor. Ben 57 yaşına geldim, artık bayrağı taşıyacak bir
eleman lazım. Sanat okulu mezunu ya da elektrik teknisyeni olabilir, genç, azimli
olacak tabii ki. 450 yıllık bu sanat devam etsin. En azından klasik olarak
selatin camilerde devam etsin.
Mahyaların asırlardan beri Vakıflar bünyesinde yapıldığını daha önceleri her
caminin ayrı mahyacısı olduğunu belirten Yıldız, eskiden mahyacılar arasında
çekişme, rekabet olduğunu şimdi ise başka mahya ekibi olmadığı için rekabetin de
olmadığını kaydetti.
El sanatının haricinde pano şeklinde, led ışıklarla hazırlanan mahyaların 90
derecelik açı dışına çıkıldığı zaman görülmediğine dikkati çeken Yıldız, Bunu
yapan arkadaşlara da mahya olayını sürdürmelerinden dolayı teşekkür ediyorum, ama
asıl klasik mahyanın devam etmesini istiyoruz. Bu sanatın sadeliği güzelliği
vardır, alışılagelmiş bir nostaljisi vardır. Selatin camilerde klasik mahyaların
olması lazım dedi.
Yayıncı: Kamuran Akkuş