BURSA (A.A) - Haluk Yüksel - Bursa Büyükşehir Belediyesince
başlatılan Muradiye Külliyesi restorasyon çalışmalarında, türbelerin kubbesinde
yer alan orijinal Osmanlı motiflerinin, 19. yüzyıl sonlarında yapılan bir
tadilatla sıva ile kapatıldığı ve üzerine barok desenler işlendiğinin ortaya
çıkarılması, tarihe yönelik yeni bilgilerin de kapısını araladı.
Barok desenler işlenmiş sıvaları özel yöntemlerle dilimler halinde kaldıran
uzmanlar, sıvanın altındaki Osmanlı tezyinatının (bezekler, süsler) yapısal
bütünlüğünün bozulmadığını, bilinenin aksine 1855 depreminin, türbelerin
kubbelerine yapısal bir zarar vermediğini belirledi.
Büyükşehir Belediyesinin, Uludağ Üniversitesi (UÜ) Fen Edebiyat Fakültesi
Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Doğan Yavaşın
danışmanlığında, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Merkez Laboratuvarı uzmanlarının da katılımıyla Muradiye Külliyesinde başlattığı
restorasyon çalışmaları sürüyor.
Külliyedeki 12 türbeden, II. Bayezidin eşi Gülruh Hatun Türbesi, oğlu
şehzade Mahmud Türbesinde devam eden restorasyon çalışmaları, sıvaların altında
hala bütün canlılığını koruyan tezyinatın dokularına zarar vermemek için bisturi
kullanılarak büyük bir titizle yürütülüyor.
-Burada öyle bir olay olmadığını gördük-
Restorasyon Uzmanı Sara Özçelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Muradiye
Külliyesindeki restorasyon çalışmalarında, başlangıçta sıvaların altında Osmanlı
tezyinatının bulunduğunun farkında olmadıklarını, ancak iskeleyi kurup,
türbelerin kubbe seviyesine çıktıklarında, sıvaya dokundukları sırada durumun
ortaya çıktığını söyledi.
Özçelik, sıvanın hareketli olduğunu ve altında boşluk bulunduğunu tespit
ettikten sonra, bu noktalarda sondajlar açmaya karar verdiklerini ifade ederek,
şu bilgileri verdi:
Bu alanlarda küçük küçük sondajlar açtığımızda, altta tezyinat olduğunu
fark ettik. Kayıtlardan da anlaşılacağı üzere biz hep şunu düşünürdük; 1855
depremi, kubbeleri de tahrip etmiştir, yıkmıştır, mantığı vardı. Oysa ki burada
öyle bir olay olmadığını gördük. Yani kubbeleri yapısal olarak yıkacak bir
şiddette olmamış burası için. Ulucamide tahribat var, 20 kubbeden 18i gitmiş
ama, burada öyle bir tahribat olmadığını gördük. Sadece dönemsel aşınmalardan
kaynaklanan tahribatlar var, küçük sıva kayıpları.
Osmanlının, 19. yüzyılda Avrupa resim ve sanatının etkisi altında
kaldığını, Barok sanatının buraya uyarlandığını anlatan Özçelik, şöyle devam
etti:
Sadece türbeler değil, camilerde de var bu, başka yapılarda da var.
Yabancı uzmanlar, götürü olarak almış, burada her tarafı sıvamış, bu tezyinatı
yapmış, geçmiş gitmiş yani. Böyle bir durum var. Ama biz tespitlerimizi yaptıktan
sonra, Anıtlar Kuruluna fotoğraflarla, raporlar halinde sunduk, onlar da bizden
8de 1ini korumamızı, kalan sıva tabakasının tamamını kaldırmamızı önerdiler.
Dönem ekini bir dilim pafta halinde gösterdik, kalanını raspaladık, kaldırdık.
Oradan aldığımız sıvaların da konservasyonu yapılacak, korunmaya alınıyor onlar
da.
Özçelik, şu ana kadar Şehzade Mahmud ve Gülruh Hatun Türbesinde bu durumla
karşılaştıklarını belirterek, aynı durumun diğer türbelerde de olabileceğini
tahmin ettiğini dile getirdi.
Bu tezyinatın 16. yüzyıla, yapıldığı döneme tekabül ettiğini vurgulayan
Özçelik, üzerine yapılan barok örnekleri ise 19. yüzyılın son çeyreğinde
yapıldığı belirtti. Özçelik, şunları dile getirdi:
(Barok desenler) Tamam dönem ekidir ama, çok özellikli bir yanı yok bu
tezyinatın ve kompozisyonun. Ama buradaki kompozisyon, tezyinat (Osmanlı
tezyinatı) sıvamızın altından hiç bozulmadan çıktı. Kırmızının, yeşilin, bir de
motiflerin kenar konturleri sağlıklı bir şekilde çıktı. Yani hiç deformasyon yok,
motif hakkında her şeyi verebiliyor. Atılan çentikler, sıva tutsun diye atına
çentikler bu dönem ekini yapmak için, ama çok sağlıklı çıktı, yani bu bize her
şeyi veriyor, buradaki tezyinat hakkında her şeyi veriyor.
-Bu izleri ortaya çıkarıyoruz-
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de Muradiye Külliyesinin, en
önemli kent ziynetlerinden birisi olduğunu hatırlattı.
Türbelerin kubbelerinin, Osmanlının el emeği göz nuruyla nakış gibi
işlendiğini, ancak üzerine 19uncu asrın ikinci yarısında barok mimari tarzında
sıva ve işlemeler yapıldığını ve 5,5 asırlık işlemelerin 150 yıl kapalı kaldığını
anlatan Altepe, şu bilgileri verdi:
Bu barok mimarisi 150 yıllık kaplama, kaldırıldıktan sonra arkasından
yaklaşık 550 yıl öncesinde yapılan bu eser ortaya çıkmış. O zamanlarda büyük bir
cüretle, üzerleri sıvayla kapatılabilmiş. Bu şekilde o zaman maalesef hoyratça
tahrip edilmiş. Şimdi tekrar orijinal haline getiriliyor. Gerçekten bu desenler
açıldığında, burada da var, diğer türbelerde de var. Canlı rengarenk, sanki
şurada birkaç yıl önce yapılmış da üzerinden bir işlem geçmiş gibi tam 5,5 asır
bunlar canlı kalabilmiş. Bu da o günkü sanatın özelliklerini, inceliği
gösteriyor. Bizler bu eserlerin hep ilk günkü halini, orijinal, özgün halini
ortaya çıkartma konusunda mücadele ediyoruz. Bu 5,5 asırdır bizi bekliyormuş, bu
tabii bizim işin büyük şeref.
-En önemli kimliği, Osmanlının ilk başkenti oluşu-
Bursanın en önemli kimliği, Osmanlının ilk başkenti oluşudur diyen
Altepe, şöyle devam etti:
İlk 6 padişah burada, Cem Sultan burada. İlk külliyeler, çarşılar, eserler
burada, bizim de en önemli birikimimiz burası ve Bursa bir tarih başkenti. Onun
için İngiltere Kraliçesi başta olmak üzere herkesin merak ettiği bir merkez
burası. Burada bu özellikleri sergileyecek olan yaşayan canlı bir tarih şehrinin
uygulamasının yapılabileceği, bir müze kent uygulamasının yapılabileceği en uygun
kent Bursa. Tüm tarihi eserler, tüm dönemlerin, sadece Osmanlı dönemi de değil,
ilk Cumhuriyet dönemi yapılarından Bitinya döneminin surlarından arkeolojik
bölgelere kadar tüm alanlarda Bursada tarih 8-10 yılda ayağa kalkmış oluyor.
Artık kültür turizmi de öne çıkmaya başladı, insanlar artık gittikleri yerlerin
kültürlerini, tarihlerini inceliyorlar, oradaki medeniyetlerin izlerini
araştırıyorlar, bizler de bu izleri ortaya çıkarıyoruz. Bu dönemde tarih
açısından altın bir dönem oldu aslında ve şuanda Bursada yapılan çalışmalar
dünyaya örnek çalışmalar.
-Muradiye Külliyesi-
Sultan 2. Murad tarafından 1425-1426 yılları arasında yaptırılan Muradiye
Külliyesi, Fatih Sultan Mehmedden itibaren 100 yılı aşkın bir dönem içinde
peyderpey yaptırılan 12 adet türbeden oluşuyor.
Külliyede Fatih Sultan Mehmedin annesi Hüma Hatun (Hatuniye) Türbesi, II.
Muradın oğlu şehzade Alaaddin Türbesi, şehzade Ahmet Türbesi, Fatihin oğlu
şehzade Mustafa (Cem Sultan) Türbesi, Kanuni Sultan Süleymanın oğlu şehzade
Mustafa Türbesi, Sultan II. Bayezidin eşi Şirin Hatun Türbesi, II. Bayezidin
diğer eşi Gülruh Hatun Türbesi, Fatih Sultanın ebesi Ebe Hatun (Gülbahar Hatun)
Türbesi, II. Bayezidin oğlu şehzade Mahmud Türbesi, II. Bayezidin gelini
Mükrime Hatun Türbesi, Fatih Sultanın eşlerinden Gülşah Hatun Türbesi ile Saraya
mensup kimselerin (Cariyelerin) gömülü olduğu Cariyeler/Saraylılar Türbesi
bulunuyor.
Yayıncı: Kamuran Akkuş