BURSA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, açlık
grevleriyle ilgili, Bu konuda sayın Adalet Bakanımızın geçmişte yaptığı bazı
temaslar, benim de dün kendilerinden gelen talep üzerine sayın Ahmet Türk ve
Selahattin Demirtaş ile görüşmelerimiz oldu. Ben düşüncelerimi aynen kendilerine
tekrar ettim. Onlar da bu konuda bize, anlayışla karşıladıklarını ifade ettiler.
Onlar da bir çaba içerisinde. Açlık grevlerini, sona erdirmek istiyorlar dedi.
Bülent Arınç, 27. Reform İzleme Grubu (RİG) Toplantısının ardından Avrupa
Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun da katılımıyla düzenlediği basın
toplantısında, ana dilde savunma, açlık grevleriyle ilgili soru üzerine, ana
dilde savunma konusunun, birilerinin anladığı gibi sadece ana dilde savunma
olmadığını söyledi.
Arınç, bir insanın kendi ana dilini, meramını ifade edecek ölçüde daha iyi
biliyor ve konuşuyorsa, mahkemelerdeki yargılamalar sırasında savunmasını o dilde
yapmak isteyebileceğini belirterek, şöyle konuştu:
Bu Ceza Muhakemesi Kanununun 202. maddesidir. Aslında geçtiğimiz
pazartesi günü Bakanlar Kurulunda son durum görüşüldükten sonra, bu konuda bir
açıklama da yapılmıştı tarafımdan. Yani 202. maddenin bir son fıkra ilavesiyle
karşımıza gelecek olan şekli şudur; mahkemelerde iddianame ve diğer konular
görüşüldükten ve esas hakkında mütalaa verildikten sonra bir şüpheli veya sanık,
ben savunmamı çok iyi bildiğim dilde yapmak istiyorum derse bugüne kadar
kendisine tanınmayan bu imkan hakim tarafından tanınacaktır. Artık yazılı hukuk,
bu hale gelmektedir. Biz bunu, savunma hakkının kutsallığı bakımından çok önemli
görüyoruz. Birileri kendi ana dilini bu konuda konuşabilir, birileri de çok iyi
bildiği dil hangisiyse o konuda kendisini savunmak isteyebilir. Bununla ilgili
süreç, bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi, yani tasarı haline gelmesi düşünülmüş ve
arzu edilmiştir. İmzalar tamamlanmak üzeredir ve süreç önümüzdeki günlerde,
meclis genel kurulunda sizin de takip ettiğiniz şekilde görüşülecektir.
Bunun cezaevindeki açlık grevleriyle ilişkisine de değinen Arınç, şöyle
devam etti:
Bunun cezaevlerinde grev yapan kişilerle ilgisi ne olabilir- O da şudur;
bildiğiniz gibi 12 Eylülden bu yana, yani 60 günü geçtiğini bildiğimiz bir süreç
içinde bazı hükümlüler ve tutuklular, bazı siyasi taleplerde bulunmak suretiyle,
birkaç konuyu gündeme getirdiler. Onlar bugün için istiyor düşüncesiyle biz bu
düzenlemeyi yapmıyoruz. Bizim geçmişte de savunma hakkına bir katkı sağlamak
amacıyla böyle bir değişikliği yapacağımızı ifade etmiştik. En sonunda sayın
Başbakanımız 30 Eylülde yapılan partimizin genel kongresinde Siyasi Vizyon
adıyla bir kitapçık olarak yayımlanan ve herkese dağıtılan belgede bu savunma
hakkına katkı yapılacağını ifade etmişti. Yani grev yapılsın yapılmasın, talep
edilsin edilmesin, bunu insanlık hakkı olarak, bir savunma hakkı olarak gördük ve
bu konuda sayın Adalet Bakanımız çok ciddi bir çalışma yaptı ve değişiklik
üzerindeki düşüncelerini Bakanlar Kurulunda ifade etti.
-Konuya demokratikleşme açısından bakıyoruz-
Arınç, açlık grevlerinin bitirilmesi noktasında gösterdikleri çabalara da
dikkati çekerek, pazartesi günkü konuşmasında da bu grevlerin bitmesi gerektiğini
söylediğini, çünkü kendileri ve cezaevleri koşullarıyla ilgili bir talepte
bulunmadıklarını, savunma hakkı ve diğer konularda bugüne kadar bilinen
hususların dile getirildiğini söylediğini hatırlattı.
Konuya demokratikleşme açısından baktıklarını vurgulayan Arınç, şunları
kaydetti:
Konuya demokratikleşme açısından bakıyoruz. AB süreci açısından bakıyoruz.
İnsan haklarıyla ilgili olarak görüyoruz. Dolayısıyla bir talep siyasi olabilir
veya olmayabilir. Ama her demokratik talebin hükümetimiz tarafından dikkate
alınacağını, konuşulacağını, tartışılacağını, parlamentonun bazı konularda karar
verme yetkisini üzerinde taşıdığını ifade etmiştik. Bu haklar elde edilene kadar
açlık grevine devam edeceğiz demenin hiçbir ahlaki, hiçbir mantıki, hiçbir
makul temeli yoktur. Dayanağı da yoktur. Bu talepler konuşulur, tartışılır,
baştan reddedilmez. Bizim hükümetimizin tavrı budur. Biz hiçbir şeyi reddetmek,
inkar etmek politikasını gütmedik. Olabilirliği konusunda, makuliyeti konusunda
hükümet üzerine düşeni yapar ve bu konuda açıklamasını geciktirmeksizin ortaya
koyar. Dolayısıyla biz, lütfen bu açlık grevlerine son verin, vücut bütünlüğünüz
ve hayati tehlikeniz bizim için çok önemlidir. Biz 75 milyon insanımızın sağlıklı
hayatını ve hayatına devam ediyor olmasını arzu ediyoruz demiştim.
-Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş ile görüşmelerimiz oldu-
Arınç, bu açıklamanın anlayışla ve taktirle karşılandığını bildiklerini
vurgulayarak, şöyle konuştu:
Ancak ne var ki açlık grevinden vazgeçmek yerine, yeni bazı kişilerin de
açlık grevine başlamış olmaları bizleri üzmüştür. Bu konuda sayın Adalet
Bakanımızın geçmişte yaptığı bazı temaslar, benim de dün kendilerinden gelen
talep üzerine sayın Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş ile görüşmelerimiz oldu.
Ben düşüncelerimi aynen kendilerine tekrar ettim. Onlar da bu konuda bize,
anlayışla karşıladıklarını ifade ettiler. Onlar da bir çaba içerisinde. Açlık
grevlerini, sona erdirmek istiyorlar. Hatta bu konudaki samimiyetlerini göstermek
için cezaevindekilere ilk başlayanlar vazgeçsin, dönülemez bir noktaya gelmeyin,
sizin yerinize biz açlık grevine başlayalım şeklinde teklifte bulunduklarını
ifade ettiler. Biz neler yapabileceğimizi, neler yapmayı arzu ettiğimizi yine
Bakanlar Kurulundan sonraki çerçeve içinde kendilerine ifade ettik. Ona da
teşekkür ettiler. Ben inanıyorum ki o arkadaşlarımızın da gayretleriyle bir
sonuca ulaşacağız.
-Umarım ki bugün, en geç yarın bu grevi bitirirler-
Açlık grevlerinde 60ıncı günün kritik olduğuna dikkati çeken Arınç,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
60ıncı günden sonra greve devam etmek isteyenlerin vücut bütünlüklerinde
hayati anlamda tehlikeler meydana gelebilir. Bunu hiçbir zaman arzu etmiyoruz.
Biz insancıl bir yaklaşım içindeyiz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düşüncesini
kendisine ilke edinmiş bir hükümetin, bir siyasi partinin açlık grevinde
bulunanların telef olması konusunda hiçbir düşüncesi ve öngörüsü olamaz. Umarım
ki bugün, en geç yarın bu grevi bitirirler. İfade etmek istedikleri hususları
biliyoruz. Bunların farkındayız. Bu konularda da Türkiye gerçeğini dikkate
alarak, demokratikleşme ve özgürlükler konusunda adım atacağımızı bütün
Türkiyenin bildiğini ifade etmek istiyorum.
Arınç, bir gazetecinin dün Selahattin Demirtaşın, meclisteki bütün
komisyonlardan çekilme kararı aldıkları yönündeki açıklamasını hatırlatması
üzerine, şunları söyledi:
Kendi düşünceleridir, biz parlamento çalışmalarının esas olduğuna
inanırız. Seçilerek gelmiş olan milletvekillerinin, parlamento çalışmalarını
boykot etmesi anlaşılır bir şey değil. Onlar da geçici bir süreyle bunu
düşündüklerini ifade ediyorlar. Sadece Genel Kurula katılacaklarını, komisyon
çalışmalarında bulunmayacaklarını ifade ediyorlar. Bu parlamentonun çalışmalarını
aksatmaz. Çünkü, BDPnin milletvekili sayısına bakıldığı zaman her komisyonda,
ancak 1 veya en fazla 2 üyesi bulunmaktadır. Ama bir partinin kendini inkarı
anlamına gelebilecek, bir parlamento çalışmasından el çekmesi, yanlış
anlaşılabilir, eleştirilebilir, ama kendi kararlarıdır. Benim başka bir takdirim
yok.
BDPnin bu kararının yeni anayasa çalışmalarını nasıl etkileyeceği yönündeki
bir soruyu ise Arınç, Sayın TBMM Başkanına bunu soracaksınız. Çünkü o
çalışmaları yürüten Meclis Başkanımızdır ve 4 siyasi parti bu çalışmalara devam
etmek ve masadan kalkmamak üzere söz vermişlerdir. Şimdi o sözlerin aksine bir
davranış içine girerlerse, diğer 3 siyasi partinin çalışmalara nasıl devam
edecektir konusunu herhalde meclis başkanımız güzel bir şekilde yanıtlar
şeklinde cevapladı.
(Bitti)
Muhabir: Haluk Yüksel
Yayıncı: Doğan Sarıtaş