BOLU (A.A) - Başbakanlık Başmüşaviri Prof. Dr. Bekir Karlığa,
Başbakan Erdoğanın açıklamalarında ABden uzaklaşmayı hedef alan bir nokta
yok. AByi reddetme gibi bir hedef de yok ama Avrupayı bir karar alma noktasına
çekme arzusu var dedi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfınca Abanttaki bir otelde düzenlenen 28. Abant
Platformunun AB Müzakere Süreci-Gelinen Noktalar başlıklı ikinci oturumunda
konuşan Karlığa, ABye üyelik sürecinde Fransanın eski Cumhurbaşkanı Nicolas
Sarkozy döneminde çok tatsız şeyler yaşandığını söyledi.
O dönemin Fransa Dışişleri Bakanı, Avrupa medeniyetinin İslam medeniyeti
ile hiçbir bağının olmadığını ve yabancı medeniyetlerle eşdeğer sayılamayacağını,
Avrupanın medeniyetinin diğer medeniyetlerle eşdeğer sayılamayacağını açıkça
belirtti diyen Karlığa, Avrupalı aydınların İslam karşıtı tavırlarının toplumda
büyük yankı uyandırdığını hatırlattı.
Avrupada İslama ve Türkiyeye karşı antipati uyandığını ifade eden
Karlığa, Türkiye, AB üyeliği yolunda hedeflerinden şaşmadan yürüyor.
Türkiyenin bu yolda alması gereken kararlar vardı, aldı, almaya çalışıyor. Ancak
Avrupanın bu ters tavrı ister istemez Türkiye üzerinde de etkisini gösterdi ve
yüzde 70lerdeki Avrupa taraftarı bugün yüzde 25lere kadar düştü şeklinde
konuştu.
Karlığa, şöyle devam etti:
Burada Sayın Başbakanın dile getirdiği 60 yıl kapıda bekletilmez,
verecekseniz bir karar verin, olmayacaksa olmasın tezi, bence artık bıçağı
kemiğe dayandığı noktaya getirdi. Başbakan Erdoğanın açıklamalarında ABden
uzaklaşmayı hedef alan bir nokta yok. AByi reddetme gibi bir hedef de yok ama
Avrupayı bir karar alma noktasına çekme arzusu var. Bu arzu zorunludur.
Avrupa, bir karar alma durumundadır. En azından Türkiye ile ilişkilerinde
birtakım hususları göz önünde bulundurmalıdır.
Türkiyenin AB üyeliği konusunda İslam dünyasının Katolikler gibi, zamanında
Haçlı Birliğine iştirak yorumunu yaptığını dile getiren Karlığa, Türkiyenin
AB ile ilişkilerinin hem Türkiye hem Avrupa hem de İslam dünyasının lehine
olduğunu gördüklerini söyledi.
Burada tek taraflı muhabbet olmaz diyen Karlığa, İki taraf gerekli
desteği ve üzerine düşen görevleri yerine getirmelidir. AB kendi değerleri ile
ters düşmekten çıkıp güncel anlayışı bir kenara bırakarak, Avrupayı bir değerler
sistemi haline getirmelidir. Bir Hristiyan birliği halinde bırakmamalıdır
ifadelerini kullandı.
-Gazeteci-yazar Abdülhamit Bilici-
Gazeteci-yazar Abdülhamit Bilici ise Türkiye Cumhuriyeti tarihinde AK Parti
hükümetlerinin AB reformları konusunda en fazla gayret gösteren ve çalışan
hükümetlerden olduğunu söyledi.
Reformlar karşısında çeşitli tıkanıklıklar yaşandığını ve çeşitli tepkiler
doğduğunu kaydeden Bilici, Bu anlamda Başbakanın tepkilerini haklı buluyorum.
2005te biz müzakerelere başladığımız zaman Hırvatistan da müzakerelere başladı.
Fakat onlar bu sene üye olacaklar, biz daha bir tane bile müzakere başlığını
kapatamadık şeklinde konuştu.
Türkiye-AB ilişkilerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Bilici, şöyle devam
etti:
ABnin Türkiyeye karşı izlemiş olduğu tavır kabul edilebilir olma
sınırlarını çoktan aşmış durumdadır. Türkiye gibi bir ülke bu kadar
süründürülmemeli, kapıda bekletilmemeli. Tabii bütün bunlar haklı olmakla
beraber, ABnin de Türkiye için önemi bence hala var. Ekonomik anlamda var.
Türkiye dış ticaretinin yarısını AB ile yapıyor. Birçok Avrupalı öğrenci
Türkiyeye geliyor, Türkiyeden giden birçok öğrenci var. Türkiyeye gelen
yabancı yatırımların önemli bir kısmı Avrupadan geliyor. Teknoloji
yatırımlarının büyük kısmı Avrupadan geliyor.
Dolayısı ile bütün bunlar ve 5 milyon vatandaşımız halen Avrupada yaşıyor.
Bütün bunlar Türkiye açısından AB olsa da olmasa da Avrupayı önemli kılıyor.
Türkiyenin dönüşümü, modernleşmesi, insan hakları konusunda gelişim
sağlaması için AB kriterlerinin önemli olduğunu aktaran Bilici, Türkiyenin de
çözülmemiş birçok sorunu bulunduğunu dile getirdi.
Bilici, Avrupanın Türkiyeye karşı yaptığı muamelenin çok hoş olmadığını,
mevcut tutumun siyasetin ortaya çıkardığı doğal bir sonuç olduğunu belirterek,
sözlerini şöyle tamamladı:
Avrupa, demokratik bir ülke, Türkiye de demokratik bir ülkedir. Avrupada
farklı liderler geliyor iktidara, onların Türkiye ilişkilerine bakışı farklı
olabiliyor. Bunları da biraz normal karşılamak lazım, benim kanaatim. Avrupadaki
liderlerin sözleri ya da A partisinin yaklaşımından ziyade Türkiyenin AB
standartlarına nasıl bir an önce kavuşabilirim noktasına odaklanması lazım.
Başbakanın Şhangay konusundaki çıkışına başka çıkışları da AB konusunu ve
diğerlerini birbirlerine alternatif olarak görmemek gerekir diye düşünüyorum.
Büyük bir ülkeyiz, dünyadaki ilk 20 ülke arasında ekonomisi itibarıyla 2023te
ilk 10a girmeyi hedefliyor. Bunlar güzel hedefler. Böyle bir ülkenin zaten bir
eksenle yetinmesi doğru değil.
Muhabir: Zafer Göder / Abdülhamid Hoşbaş
Yayıncı: Kemal Kaymak