ANTALYA (A.A) - -Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu
Ortadoğu Uzmanı Ali Hüssein Baker, Suriyede 900 bin ev ve okul gibi yerler ya
tamamen ya da kısmen tahrip oldu dedi.
Antalyada düzenlenen 4. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar
Sempozyumu kapsamında yapılan Bölgesel Sosyo-Politik Gelişmeler ve Güvenlik
konulu oturumda konuşan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Ortadoğu
Uzmanı Lübnanlı Ali Hüssein Bakeer, İranın Esedın zayıflamasından en çok fayda
görecek ülke olduğunu savundu.
Suriye devriminin çok küçük bir protesto gösteri ile başladığını, ardından
bütün ülkeye yayıldığını anlatan Bakeer, bu durumun jeopolitik açıdan İranın
dikkatini çektiğini dile getirdi.
İranın 2011 yılında Esed rejimine 3 milyar dolar destek verdiğini belirten
Bakeer, rejime karşı saldırıların artmasının ardından İrandan Esed rejimine 9
milyar dolar daha destek geldiğini, bu sayede Suriyenin uluslararası ekonomik
yaptırımların üstesinden geldiğini iddia etti.
Esed rejimine İranın para yardımının yanı sıra askeri düzeyde de yardımda
bulunduğunu savunan Bakeer, İran, Esed rejimine gelişmiş izleme cihazları
verdi. Bu sayede Esed rejimi, ülkedeki mobil telefonlar, e-postaları takip
edebildi. İran, Esed rejimine muharebe ekipmanları da gönderdi dedi.
Esed rejiminin elinde bulunan çok sayıdaki askeri üs, füze savunma
sistemlerinin muhaliflerce ele geçirildiğine dikkati çeken Bakeer, İranın bu
duruma rağmen kararını değiştirmediğini vurguladı. Bakeer, İranın Esed rejiminin
düşmesinden sonra jeopolitik açıdan zor duruma düşeceğini kaydetti.
Esedin düşmesinden sonra gelecek güçlerin çok büyük zorluklarla başa
çıkması gerektiğine işaret eden Bakeer, şunları söyledi:
Suriye, öncelikle ekonomi olarak batmış olacak. İnsani kriz yaşanacak.
Zaten mülteci krizi var. Düzenli ordu olmayacak. Devlet yapıları yerinde
olmayacak. Suriyede 900 bin ev ve okul gibi yerler ya tamamen ya da kısmen
tahrip oldu. Ülkede 3 milyon Suriyeli evlerinden oldu. Çok yakında 300 bin
mülteci daha Suriye dışına çıkacak. Suriye böyle bir senaryo içinde çetelerin,
radikallerin ve teröristlerin yuvası haline gelebilir. Etnik ve mezheple ilgili
çatışmalar artabilir. Bu da bazı grupların bağımsızlık ve özerklik ideallerine
uygun düşebilir. Böyle bir ortamda İran ayakta kalıyor ve gelişmeleri kendi
menfaatlerine göre kullanabiliyor.
İranın Suriyenin zayıflığını kullanarak nükleer programında zaman
kazandığını vurgulayan Bakeer, Suriyenin zayıf düşmesinin İranın İsraile karşı
milli güvenliği konusunda menfaat sağlaması anlamına geldiğini söyledi.
Suriyenin zayıf bir ülke olarak kalması, bölgedeki mezhepçilik, uyuşturucu
ve silah kaçakçılığına güç kazandıracağını belirten Bakeer, Suriyenin zayıf
olmasının İranın eline düşmanlarına karşı kullanacağı PKK gibi kartlar vermesine
neden olacağını söyledi.
-Ortadoğu bu süreçte daha da silahlanacak-
Georgetown Üniversitesinden Doç. Dr. Birol Başkan ise Körfez-İran
Gerginliği ve Bölgeye Etkisi konulu konuşmasında, Suriyedeki krizin
kilitlenmesinin en önemli nedeninin bölgedeki ülkelenin uluslararası
destekçilerini harekete geçirmeleri olduğunu kaydetti.
Körfez Bölgesinin askeri gücünün bulunmadığını, Birleşik Arap Emirlikleri,
Kuveyt, Bahreynin kendini savunamayacağını vurgulayan Başkan, askeri açıdan
zayıf olan ülkelerin her zaman koruyucu süper güç bir ülkesi olduğunu belirtti.
Başkan, şöyle konuştu:
Körfezin İranla arasındaki dengesizlik, Körfez tarihinde çözümü süper
güce dayanma, güvenlik satın alma şeklinde ortaya çıkmıştır. Önce İngiltereden
satın alınan bu güvenlik son dönemde Amerikaya geçti. Ortadoğu bu süreçte daha
da silahlanacak. İran-Körfez gerilimi nedeniyle her iki tarafından da silaha
yatırım yapmasına neden oluyor. Körfez ülkeleri savunma bütçelerini 100 milyar
dolara kadar çıkardıklarını açıkladı. Bu, Türkiyenin 7-8 katını oluşturuyor.
Ayrıca bölgede Körfez ülkeleri nükleer silahlanma programlarını açıkladı. Bu
durum da Ortadoğuda ciddi bir silahlanmayı getirebilir.
San Diego Üniversitesinden Doç. Dr. Katharine Petrich, Unutulan
köşelerdeki radikaller: Latin Amerikadaki Hizbullah neden bir küresel tehdit
oluşturmaktadır başlıklı konuşmasında, Hizbullah tarafından Latin Amerikada
başlayan Kolombiya kokainin en uç rotasının Türkiyede bulunduğunu iddia etti.
Kokainle mücadelede her iki uçtan da baskı uygulanması gerektiğini ifade
eden Petrich, Türkiyenin Kolombiya, Brezilya, Arjantin hükümetleriyle işbirliği
yaparak Hizbullahın tedarik zincirini kırma yoluna gitmesi gerektiğini dile
getirdi.
Hizbullahın 1980li yıllarda Lübnan diasporası sayesinde Latin Amerikaya
yerleştiğini kaydeden Petrich, dünyadaki en büyük gayrimeşru para ticaretinin
döndüğü Paraguay-Arjantin ve Brezilya sınır bölgesinde 6 ile 12 milyar dolar
arasında kara para aklandığını iddia etti.
Petrich, Hizbullahın bölgedeki uyuşturucu ticaretinin büyük miktarını
gerçekleştirdiğini ifade ederek, Hizbullahın gün geçtikçe Orta Amerikada kök
saldığını savundu.
Muhabir: Süleyman Elçin
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu