Ab Bölgeler Komitesi Türkiye İle Çalışmalar Grubu 11. Çalışma Toplantısı

Ab Bölgeler Komitesi Türkiye İle Çalışmalar Grubu 11. Çalışma Toplantısı

2011 – AB Bölgeler Komitesi Türkiye Çalışma Grubu'nun Fransız Başkanı Bernard Soulage, ''Fransızlar Türkiye'nin büyük bir Akdeniz ülkesi olduğunu kabullenmekte zorlanıyor ama Türkiye büyük bir Akdeniz ülkesi ve söz sahibi olmaya da devam edecek. Türkiye net bir şekilde Akdeniz'deki bu gelişmelerin kalbinde yer alacaktır'' dedi. Avrupa Birliği (AB) Bölgeler Komitesi Türkiye ile Çalışmalar Grubu'nun 11. Çalışma Toplantısı, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde başladı. AB Bölgeler Komitesi Türkiye ile Çalışma Grubu'nun Fransız Başkanı Bernard Soulage, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin zor ve ağır ilerlediğini vurgulayarak, bu çalışmalarla dostlukları pekiştirerek AB'nin güçlü ve bilinen taleplerini dile getireceklerini söyledi. AB'nin yerel özgürlükler ve ademi merkeziyetçiliğe her zaman bağlı olduğunu dile getiren Soulage, ''Bu AB'nin olmazsa olmaz koşuludur. Bölgeselleştirme topluluk müktesebatının bir parçasıdır ve ciddi oranda bu konuda ilerleme kaydetmek lazım. Türkiye'de bu konuda ilerleme yok değil ama geliştirilmesi gereken unsurlar var. Bizim amacımız müzakere sürecinin daha sağlıklı ilerlemesidir'' diye konuştu. -''AB'NİN DURUMU CAZİP DEĞİL''- AB'nin yerel özgürlükler ve ademi merkeziyetçiliğe her zaman bağlı olduğunu dile getiren Soulage, ''Bu AB'nin olmazsa olmaz koşuludur. Bölgeselleştirme topluluk müktesebatının bir parçasıdır ve ciddi oranda bu konuda ilerleme kaydetmek lazım. Türkiye'de bu konuda ilerleme yok değil ama geliştirilmesi gereken unsurlar var. Bizim amacımız müzakere sürecinin daha sağlıklı ilerlemesidir'' diye konuştu. Türk kamuoyunda AB üyeliği konusunda olumsuz bir dönüşüm olduğunu vurgulayarak, ''AB'nin durumu da açıkçası çok da cazip değil, ekonomik güçlükler yaşıyoruz. Liderlerin zaafı, kolektif şekilde krizden çıkma konusundaki yeteneksizliği nedeniyle AB'ye bakış bütün dünyada düşüşe geçti. AB eskiden çok daha az parlak bir görüntü arz ediyor'' diye konuştu. -''TÜRKİYE BÜYÜK BİR AKDENİZ ÜLKESİ''- Bu hafta Fransa'da Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile İngiltere Başbakanı David Cameron'un Libya'ya yaptığı ziyaret konuşulduğunu ancak Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Akdeniz ülkelerine yaptığı gezinin ana gündem maddesi olduğunu vurgulayan Soulage, şunları söyledi: ''Fransızlar Türkiye'nin büyük bir Akdeniz ülkesi olduğunu kabullenmekte zorlanıyor ama Türkiye büyük bir Akdeniz ülkesi ve söz sahibi olmaya da devam edecek. Türkiye net bir şekilde Akdeniz'deki bu gelişmelerin kalbinde yer alacaktır. AB-Türkiye ilişkilerini bu yeni bağlama da oturtmak lazım. AB'deki ekonomik krize baktığınız zaman Türkiye ekonomide büyük gelişme gösteriyor. Akdeniz'deki gelişmeler ve Türkiye'nin demografik ve ekonomik gelişmesine baktığımızda bizim kaderimiz birbirine bağlı. Denizle, tarihle, ekonomi ile bağlı. Türkiye'nin, Akdeniz ve Avrupa'nın kaderleri dünden çok daha fazla birbirine bağlıdır. Bizler mutlaka birlikte çalışmalıyız. Birbirimizi daha iyi tanımalı ve anlamalıyız.'' Akdeniz'in kırılgan bir yapıya sahip olduğunu kaydeden Soulage, tehlikeli yosunların çoğalması ve başka unsurların bölgenin kirlenme riskini arttırdığını söyledi. Soulage, ''Diğer Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de turizm gelişirken, ekolojinin korunması, Akdeniz'in korunma dengesinin iyi tartılması gerekiyor'' dedi. -AB BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDIMCISI- Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Yücel, yerel yöneticilerin AB-Türkiye ilişkilerini siyasi bir perspektifte değerlendirdiğini dile getirdi. Türkiye-AB ilişkilerinin birçok siyasi partinin iktidarı döneminde devam etmiş uzun bir süreç olduğuna dikkati çeken Yücel, AB projesinin siyasi partilerin ötesinde bir devlet politikası olduğunu söyledi. Yücel, AB müzakereleri çerçevesinde Türkiye'deki reform sürecinin devam ettiğini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Türkiye'nin müzakere sürecinde reformları gerçekleştirmediği, siyasi anlamda, demokrasi, fikir özgürlüğü anlamında geriye gittiğini söylemek büyük haksızlık olur. Bu Komisyona karşı da yapılan büyük haksızlıktır. Çünkü biz komisyonu eleştirirken Türkiye'deki olumlu gelişmelere yer vermedikleri için eleştiriyoruz. Komisyonun değerlendirmesi aslında çok daha pozitif, daha negatif yapılması yönünde görüşler ifade edildi. Zaten AB ile şu anda anlaşamadığımız konulardan bir tanesi maalesef teknik süreç olan müzakere sürecinin siyasi nedenlerden dolayı aksamasıdır. Siyasi kaygılarla bu sürecin engellenmemesi gerekiyor. Sayın Bakanımız da söyler, AB bizim için diyetisyendir ama diyetisyen kendi diyet programına uymamaktadır. Şu anda bazı AB ülkelerinin içinde bulunduğu durum budur.'' AB standartlarını, halkın hayat standardını yükselteceği anlayışıyla önemsediklerini vurgulayan Yücel, yapılan çalışmaların Türkiye için reform niteliğinde olduğunu kaydetti. AB'li dostlardan da aynı yaklaşımı beklediklerini belirten Yücel, ''(Gelin, sürecin önünü tıkamayın) diyoruz. Ekonomik olarak daha kalkınmış bir Türkiye AB'nin lehinedir'' dedi. Bazı ülkelerin ''kapıların açılması durumunda göçmen geleceği'' yönünde kaygı duyduğunu ifade eden Yücel, ekonomik olarak gelişmiş Türkiye'nin, böyle bir risk yaratmayacağını söyledi. Yücel, ''Gelin, ilgili fasılları müzakereye açalım. Türkiye, o alanlardaki çalışmalarını AB katkısı ile daha hızlı gerçekleştirsin'' diye konuştu. Son iki dönem herhangi bir faslın müzakereye açılmadığını vurgulayan Yücel, sürecin önündeki engellerin kaldırılmasını isteyerek şöyle devam etti: ''Siyasi sorunların çözümü teknik fasılları bloke etmekten geçmez. Ne borsada sarsılma oldu, ne TL'nin değeri düştü, ne ekonomik kriz yaşandı. Ama buna rağmen biz 'Türkiye ekonomik olarak gelişmiştir. Artık AB süreci bizim için önemli değildir' demiyoruz. Bunu söylemek doğru değildir. AB süreci bizim için önemlidir. Bu süreç Türkiye'nin kazanımlarını sağladığı bir süreçtir. Bu süreçte sadece Türkiye değil AB ülkeleri de kazanıyor. Bu nedenle AB'nin bu yaklaşımla hareket etmesi ve bazı ülkelerin siyasi kaygılarla tıkadığı sürecin önünü açması gerekiyor.'' -KIRSALA 1 MİLYAR 150 MİLYON AVRO'LUK KATKI- AB ile mali işbirliğine de değinen Yücel, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında mali kaynaklar sağlandığını belirtti. Yücel, bunlardan biri olan kırsal kalkınmaya yönelik mali yardımların kullanımına önümüzdeki dönem başlanacağını vurgulayarak, ''17 ilimiz bu konuda akredite edildi. 2012'de tüm kırsala yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. 2013'e kadar iç katkı ile birlikte 1 milyar 150 milyon avroyu, bu yıl harcamaya başlıyoruz'' dedi. -AB SÜRECİNE ELEŞTİRİ- CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ise, CHP'nin başından beri AB sürecini desteklediğini belirterek, ''Bizi en çok heyecanlandıran ileri demokrasi ve güçlü bir hukuk devletine sahip olmaktı'' dedi. Bugün gelinen noktanın, bulunulması gerekenden oldukça uzakta olduğunu savunan Oran, şunları söyledi: ''Fikir ve ifade hürriyeti, basın özgürlüğü, toplantı özgürlüğün de eskisinden daha kötü durumdayız. Adil yargılanma hakkı bakımdan içinde bulunduğumuz durum, tutukluluk ve yargılanma süresi üzücü durumda. Özel hayatın gizliliğinin korunması noktasında sıkıntılar var. Bugün herkesin telefonu dinleniyor, herkesin kasetleri çekiliyor ve bunlar seçimlerde, birtakım yerlerde kullanılıyor. İnternet özgürlüğünde de ciddi engelleyici uygulamalar gidiliyor. Algı ile gerçekler arasında fark var. Bunlar bizim gerçeğimiz. AB'li dostlarımızın bunu anlaması lazım.'' Yasa, yürütme, yargı üçgeninde yasamayı devre dışı bırakacak şekilde kanun hükmündeki kararnamelerle çalışılmaya başlandığını kaydeden Oran, ''Ancak gelişmemiş demokrasilerde görülecek şekilde medya ve sivil toplum örgütleri üzerinde yaratılan baskı mevcut yasaların uygulanmaması sonucu özel yetkili mahkemelerde yaşanan uygulamalar, yargının yürütmenin etkisi altında kaldığı izlenimini her geçen gün biraz daha fazla hissettirmektedir'' dedi. Oran, Türkiye'nin geleceği ile ilgili endişelerinin artmasına neden olacak düzenlemelere şahit olduklarını ileri sürdü. Müzakere sürecinde kilitlenme noktasına gelindiğini iddia eden Umut Oran, ''Görünürde bir kaç ülkenin iç politikalarına bağlı olarak uyguladıkları engeller, tüm süreci tıkamış durumdadır. Sorunlar olabilir ancak konuşup, tartışmadan çıkış yolu bulmamız mümkün değildir'' diye konuştu. AB'nin değerli bir ışığı temsil ettiğini kaydeden Oran, bütün eksikliklere rağmen Türkiye'nin bu ışığı daha da parlatacak ve göz ardı edilemeyecek bir ülke olduğunu dile getirdi. AB'nin, CHP'nin de vizyonu olan bir medeniyet projesi olduğunu dile getiren Oran, ''AB projesine baktığımız zaman AB değerlerini içerir. Mısır'da, 'Ben laik değilim' diyen ve partisi Anayasa Mahkemesi tarafından laiklik tehdidi odağı olduğu için kapatılması gündeme gelen ve kapatılmasa da cezalandırılan bir siyasi parti iktidarıyla AB sürecinin gerçekleşmesi maalesef bugün gelinen nokta gibi hayaldir'' diye konuştu. -BAŞKAN MUSTAFA AKAYDIN'IN ELEŞTİRİSİ- Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın da, demokratikleşme sürecinin rayından çıktığını iddia ederek, ''Kuvvetler ayrılığı ilkesi işlemez hale gelmiştir. 4. Kuvvet olan medya üzerinde sansür ve oto sansür uygulamaları artmıştır'' dedi. Haziran 2011 seçimi sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin de yok sayıldığına ve kamu yönetimindeki büyük çaplı değişiklikler dahil çok önemli düzenlemelerin yasalarla değil hükümet kararnameleri ile yapıldığına tanık olduklarını savunan Akaydın, ''Muhalif görüşlere sahip gazeteciler, bilim insanları, milletvekilleri, aydınlar ve yargı mensupları polis ve yargı tacizine maruz kalmaktadır'' diye konuştu. AB'nin Türkiye'de yaşanan demokrasi, hukuk ve insan hakları mücadelesini yakından izlemesini isteyen Akaydın, ''Doğal ve kültürel değerlerimizin rant baskısıyla her zamankinden daha çok karşı karşıya bulunduğu bu dönemde özgür medya, bilimsel kuruluşların özerkliği, sivil toplumun güçlendirilmesi ve yerelleşme arayışına güç katmalıdır'' dedi. -YABANCI KONUŞMACILAR- AB Türkiye Delegasyonu Ekonomi, Ticaret ve Tarım Bölümü Daire Başkanı Michele Villani, Türkiye'nin AB müzakerelerinin durduğunu söylerken, katılım sürecinin gerektirdiği ulusal reformların, Türk vatandaşlarının yaşam standardını AB ülkeleri vatandaşlarına yaklaştırdığını kaydetti. Villani, ''Müzakereler Türkiye'yi 10 yıl öncesine göre çok farklı noktaya getirdi'' dedi. Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, AB'nin çok da cazip olmayan bir hale geldiğini vurgularken, Türkiye'nin AB'nin sadakatsizliğini görünce farklı bir yöne yönlenebileceğini kaydetti. Helene Flautre, Türkiye'ye sırt çevrilmemesi gerektiğini vurgularken, ''Türkiye AB ile birlikte hareket edebilir, 21. yüzyılın önemli bir gücü olabilir'' diye konuştu. (VHD-FÜ-MVA)19.09.2011 15:54:56
<< Önceki Haber Ab Bölgeler Komitesi Türkiye İle Çalışmalar Grubu... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER