Sebahattin Metin -
Atatürk Havalimanı'ndaki çalışmaları ve olaylara yaklaşımıyla sıradışı bir görüntü çizen imam-hatip Mustafa
Coşkun, cemaatinin yanı sıra yolcuların da sevgisini kazandı.
AA muhabirine
Atatürk Havalimanı Camisi'ndeki çalışmaları ve mesleki hayatında karşılaştığı birbirinden ilginç anıları anlatan imam-hatip Mustafa Coşkun, imam olmaya ilkokul sıralarında güzel Kur'an-ı Kerim ve ezan okuyan büyüklerine duyduğu hayranlık üzerine karar verdiğini söyledi.
Nimet ismindeki öğretmeninin sınıftaki çocuklara 'Ne olmak istiyorsunuz'' dediğinde kendisinin ''imam'' cevabını verdiğini ve bunun üzerine tahtaya kaldırılarak ezan okutturulduğunu anlatan Coşkun, öğretmeninin ''Evladım sen imam olursun. Ama bizi de unutma'' sözlerini hatırından hiç çıkarmadığını ve kızına da Nimet ismini koyduğunu ifade etti.
Amasya İmam Hatip Lisesi'ni 1989 yılında bitirdikten sonra 21 yıldır görev yaptığını ve son 10 yıldır Atatürk Havalimanı Camisi'nde bulunduğunu anlatan Coşkun, mesleki çalışmaları nedeniyle aldığı onlarca takdirname ve teşekkür belgelerini gururla saklıyor.
Atatürk Havalimanı'ndaki bir camide görev yapmanın diğer camilere göre oldukça farklı ve sorumluluk istediğini belirten Coşkun, camiye ansızın gelen devlet
protokolü,
yerli ve
yabancı konuklar nedeniyle yaz-kış
takım elbise ile görev yapmak zorunda olduğunu ifade etti.
''
Cemaatimizden bazıları belki burada bir kez namaz kılıp uçup gidiyor. Bir daha gelmiyor. Burada anlatılanlar ve onun bizden aldığı elektrik çok önemli'' diyen Coşkun, bazı yabancı konukların ülkelerine döndüğünde camide karşılaştığı veya etkilendiği bir olayı anlattığını, bu nedenle adeta bir vitrin görevi gördüğünü kaydetti.
Coşkun, Atatürk Havalimanı Camisi'nin VIP protokol yolu üzerinde olması nedeniyl
e devlet erkanından bir çok ismin camisine gelerek vaazlarını dinlediğini anlatan Coşar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün
Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemde bir kaç kez kez, eski
Saadet Partisi Genel Başkanı Merhum Necmettin
Erbakan ile
Muhsin Yazıcıoğlu'nun,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
Adalet Bakanı Sadullah Ergin,
TBMM Başkanı
Cemil Çiçek ve
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş'ın ilk hatırladığı isimler olduğunu kaydetti. Coşkun, bu
röportaj yapılmadan az önce de Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıç'ın cuma namazı için camide bulunduğunu kaydetti.
İmam-hatiplik görevini yürütürken
Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde
sosyal bilimler üzerine 2 yıllık ön
lisans diploması aldığını ve halen aynı üniversitenin
işletme üçüncü sınıfında okuduğunu belirten Coşkun, ayrıca bir televizyon kanalında da ''Rağmen Çeşmesi'' adıyla dini bir program yaptığını ifade etti.
-''DİN GÖREVLİSİ CAMİDEN ÇIKAR EVE GİDEN TEZİNİ ÇÜRÜTTÜK...''
İlgi alanlarının içinde 8 yıldır yaptığı ve
siyah kuşak sahibi olduğu tekvandonun ayrı bir yeri bulunduğunu belirten Coşkun, halen
halı sahada
futbol oynadığını ve
gençlik yıllarında da güreş
sporu ile ilgilendiğini dile getirdi.
Dini ve güncel konulara ilişkin kitapları büyük bir dikkatle takip ettiğini
İncil ve Tevrat'ı da okuduğunu anlatan Coşkun, şöyle dedi:
''Okumanın yaşı yok. Bir din görevlisi olarak her alanda örnek olmamız lazım. Eskiden şu anlayış vardı; 'din görevlisi sadece camiden anlar, namazdan anlar. Camiden çıkar evine gider' yok... bu tezi biz çürüttük. Son zamanlarda
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çalışmalarıyla arkadaşlarımızın bir çoğunda bu özellikler çoğaldı. Bir din görevlisi siyasetten, futboldan, basketboldan, müzikten, sanattan anlamalı. Bu tür şeyler cemaatle ilişki kurmamızı kolaylaştırıyor. Cemaatimiz gündemi istiyor. Gündemi yakalamak ve takip etmek gerekiyor. Dini konuların yanında genel kültür olarak her şeyi okurum. Bazısı der ki 'şunu okuyun, bunu okumayın'. Okumak lazım. Artısı ile eksisi ile bir
emek verilmiş. İçindeki zararlı bilgiye de faydalı bilgiyi de ben ayırayım. Allah'ın verdiği bir
akıl var.''
-TEKNOLOJİ VE SOSYAL İLETİM AĞLARI İŞİNİN BİR PARÇASI-
Atatürk Havalimanı Camisi'nde 10 yıldır cuma namazlarındaki hutbelerde notebook kullandığını ve konuları slaytlar eşliğinde anlattığını belirten Coşar, bu yöntemin cemaat üzerinde daha etkili olduğunu ve söylenenlerin hatırda kaldığını kaydetti.
Coşkun, bir kaç yıl önce Kuş Gribi gündeme geldiğinde Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü Havalimanı
Sağlık Denetleme Merkezi Baştabibi Aykut Yener Kavak'a, cemaatini aydınlatması için cuma günü vaaz verdirdiğini ve sinevizyon eşliğinde anlatılan konunun, çok ilgi gördüğünü söyledi.
Cuma hutbelerinde güncel konulara değinmeye dikkat ettiğini ifade eden Coşkun, ''Peygamberimiz Medine'de Mescid-i Nebevi'yi zaten bunlar için kullanırdı. Toplumun gündelik işlerini yapmak için
mescitler vardır.
Nikah mescitte kıyılırdı. Yemeklerin çoğu mescitte verilir, savaş kararları burada alınırdı. Devletin işi mescitte görülürdü. Mescit en emin, en güvenilir yerdi. Mescitler toplumun her kesimindeki insanların problemlerini çözsün diye var. Buradaki cemaatle olan buluşmamızda gündelik olaylara değiniyorum. Örneğin kadına şiddet. Ben bunu kesinlikle tasvip etmiyorum. İslam'da şiddet yoktur. Hele hele kadınlara karşı ayyuka çıkmış bu şiddeti her vaazımda mutlaka bir yere sıkıştırırım'' şeklinde konuştu.
Cemaat ile kaynaşmak için
piknik gezileri düzenlediğini, twitter ve facebook gibi sosyal
iletişim ağlarını ve kişisel web sayfası ile onlara ulaştığını, bir camiye ilk kez anket forumları koyarak cemaatinin çeşitli konulardaki görüş ve önerilerini aldığını, cuma günkü vaazları soru-
cevap şeklinde yapmayı
tercih ettiğini belirten Coşar, ''Ben kendimin değil de cemaatimin istediğini anlatmayı tercih ediyorum. Vaazın bir şeylere etki etmesi. Cemaatin aklındaki soruları sormanın yeri olması lazım. Bilmediğimiz bir konu olursa olursa onu da da haftaya çıkar araştırıp söyleriz. Her şeyi bileceğiz diye bir şey yok. Kim, 'ben her şeyi biliyorum' derse o cahildir'' dedi.
Görev yaptığı camideki değişik etkinliklere de değinen Coşkun, Kutlu Doğum Haftası'nda
Sakal-ı Şerif'i Atatürk Havalimanı'na getirterek binlerce kişinin ziyaretine açtıklarını, güller dağıttıklarını ve yine 14
Şubat Sevgililer Günü'nde cemaatini evdeki eşlerine gül almaları için
teşvik ettiğini ve hanımlardan teşekkür aldığını söyledi.
İslamiyet'te hoş bakılmaz denilen bazı günlere farklı açılardan yaklaştığını ifade eden Coşkun, ''Toplumda böyle bir şey varsa bardağın dolu tarafından bakmak lazım.
Evlilik yıldönümlerinde, yaş günlerinde ceamatime eşlerine
çiçek vermelerini
tavsiye ederim. Bu tür şeyler
aile bağlarını güçlendirir'' ifadesini kullandı.
Coşkun, 2 erkek bir kız cocuğu sahibi olduğunu bir oğlunun Eskişehir Anadolu Üniversitesi'ni kızının ise
Marmara Üniversitesi'ni bitirdiğini diğer oğlunun da Anadolu Lisesi'nde okuduğunu söyledi.
-SOMALİ'YE YARDIM KAMPANYASI-
Somali'de
açlık çeken insanlara
yardım etmek için gösterdiği özel gayret ve yaptığı yardım
kampanyası çalışmalarıyla Atatürk Havalimanı'nda büyük takdir toplayan Coşar, konuya ilişkin düşüncelerini şöyle dile getirdi:
''Somali ayrı bir dert.
Ramazan-ı Şerif nasıl geçti anlamadım. İçimize sinmedi diyebilirim. Yediğimiz lokmalar boğazımıza dizildi. Bir lokma yediysek ikinci lokmada Somali'deki kardeşlerimiz aklımıza geldi. Onların bu durumu bizi gerçekten üzdü. Havalimanında görev yapmanın verdiği bir sorumlulukla (Biz de bu duruma ne yapabiliriz) diye düyündük. Burada çeşitli imkanlarımız var. Mülki İdare Amiri Ahmet Aydın'a konuyu açtım. Bu konuda neler yapabileceğimizi görüşmek üzere bir toplantı yaptık. Bir kampanya düzenlemeye karar verdik. Cemaatimizin ve havalimanları çalışanlarının yaptığı nakdi ve ayni bağışları ay sonunda bir uçakla Somali'deki kardeşlerimize göndereceğiz. Bazı esnaf kardeşlerimiz, kemer, cüzdan, takı gibi
eşyalar gönderdi. Camimizin önünde stant açarak bunları kermes gibi satıyor ve nakde çeviriyoruz. Bu konuda elbirliğiyle çalışıyoruz.''
''Bir işin kolaycılığına kaçmam. Benim felsefem sevdirmek ve kolaylaştırmak'' sözleriyle hayata ve mesleğine bakışını yansıtan Coşar, Atatürk Havalimanı'ndaki görevi sırasında birbirinden ilginç olaylarla da karşılaştığını ifade etti.
-YOLDA KALANLARA PARA, DÜNYA EVİNE GİRECEKLERE EŞYA-
Yolda kalmış yolculardan yuva kurmak isteyen insanların eşya talebine kadar bütün yardım çağrılarına büyük bir mutlulukla cevap veren Coşkun, Atatürk Havalimanı'nda sıkıntıya düşen yerli, yabancı herkesin kapısına geldiği, çare bekleklediği bir isim.
Coşkun, görevi sırasında yaşadığı bir anısını şöyle aktardı:
''Bir gün cuma namazına 1-2 saat kala ilan tahtasına
ayet yazıyorum. Gencin biri etrafımda dolaşıyor. (Bir şey mi diyeceksin?) diye sordum. Sıkılarak (Caminin hocasısınız galiba bir şey söyleyeceğim ama yanlış anlamanızdan korkuyorum) dedi. Gözleri dolarak (ben nişanlımı Hollanda'ya uğurladım. Bütün paramı burada harcadım. Bursa'ya memlekete gitmeye param kalmadı. Nişanlım bana giderken bana üzerinde paran var mı? diye sordu ama ben gururuma yediremediğim için var dedim. En son size geldim. Bana hiç değilse eve
telefon açacak kadar yardım edin. Evdekiler
havale gönderdiklerinde size veririm) dedi. Ben biraz tereddüt ederek o kişinin verdiği samimiyete de güvenerek cebimde ne kadar para varsa 'al delikanlı işini hallet' diyerek verdim. Sonra delikanlı gitti. Ben o parayı gelmez diye vermiştim. İkindiye doğru baktım ki o delikanlı içeri girdi. Gözleri
dolmuş. Elime ayağıma sarıldı. Hayırdır dedim. Delikanlı (param memleketten geldi. Verdiğiniz parayı getirdim) dedi. Ben de (evladım ben o parayı senden almak için vermedim. Bu para benden sana
harçlık olsun,
hediyem olsun) diye gönderdim. Çok zorlamasına rağmen bu parayı almadım ve delikanlı gitti. Bir kaç ay geçtikten sonra o delikanlı nişanlısını karşılamak için havalimanına tekrar gelmiş ve bindiği
taksici ile bana
selam gönderdi. Bu tür şeyler insana çok mutluluk veriyor''
Bu tür iyi niyetlerin suistimal edildiği olaylara da şahit olduğunu anlatan Çoşkun, ülkesine gitmek için parası olmadığını söyleyen bir Cezayirli yolcuya
bilet parası verdiklerini ve o kişiyi daha sonra bir başka camide para dilenirken gördüklerini söyledi.
Coşkun, bu tür olaylar bir daha yaşamamak için yolcunun biletini bizzat kendisinin aldığını ve uçağa bininceye kadar eşlik o kişiye edildiğini belirtti.
Çoşkun, kendisinde iz bırakan Avusturyalı bir grupla ilgili bir anısını da şöyle anlattı:
''Ramazan ayındaydık. Camide mukabele okuyoruz. Avusturyalı bir grup İstanbul'u gezdikten sonra buraya gelmiş caminin etrafını dolaşıyordu. Biri 'ben İslamiyet'i kabul edip
Müslüman olmak istiyorum. Ne yapmam lazım' dedi. Türkiye'yi çok beğendiğini söyledi. İçeriye aldım Kelime-i Şahadet getirttik. 'Bu kadar mı?' dedi. 'Evet bu kadar' dedim. Sonra kendisine bir tane
İngilizce Kur'an Meali hediye ettim. Kur'an okuyanları dinlesinler diye yanındaki erkek ve bayan grubunu da içeriye davet ettim. Biraz ürkerek içeriye girip oturdular. Çok sevindiler. Birinin Kur'an okunurken ağlayıp gözlerinden yaş geldiğini gördüm. Ben Kur'an'ın Müslüman olmayan kişiye bile kalbindeki sevgiyi ve merhameti gösterdiğine şahit oldum. Daha sonra onlara da birer Kur'an Meali hediye ettim ve gittiler. ''
Bir başka anısında da bir gün havalimanı çalışanlarından birinin ''Bir kardeşimiz var. Ancak evlenecek parası yok. Bunun için ne yapabiliriz hocam?' diyerek yardım talep ettiğini anlatan Coşkun, sosyal imkanların verdiği ölçüde dini sorumluluğun da gereği olarak, konuyu cuma hutbesinde cemaatine açtığını ve namazdan sonra bir çok hayırseverin o kişinin beyaz eşyasını ve
mobilya ihtiyacını karşıladığını ve dünya evine girmesine yardımcı olduklarını söyledi.
Yardım isteyen kişiye Müslüman-
Hristiyan ayrımı yapmaksızın yaklaştığını ifade eden Coşkun, ''İnsan olsun yeter. Merhamet duygusu milletimizin damarındaki kanda var''dedi.
Camilerin, toplumun her kesiminin sığınacak yeri olduğunu ve sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Coşkun, buna ilişkin bir anısını da şöyle paylaştı:
''Gece geç bir saatte Atatürk Havalimanı'ndan
misafirimi yolcu ettikten sonra camime uğramak istedim. Dolaşırken caminin dış bölümünde bir kişinin yattığını gördüm. Niye yatıyorsun diyerek o kişiyi kaldırdım. Ama her tarafı
alkol kokuyordu. bana dönerek 'sen kimsin?' diye sordu. Ben bu caminin hocası olduğumu söyleyince şöyle bir baktı ve 'Hoca efendi, hanım beni terk etti, kovdu.
Çocuklar eve koymuyor, kovdu. Allah'ın evinden de sen mi kovacaksın' dedi. Bu lafı söyleyince her şey orada bitti. 'Tamam yatmaya devam et' dedim. O alkollü kişi bile caminin kendisi için emin bir yer olduğunu biliyor ve sığınıyor.''
Cemaatini bir süredir DHMİ'ye ait bir depoda misafir eden İmam-hatip Mustafa Coşkun, Atatürk Havalimanı Camisi'nin ihtiyaca cevap veremediği için yıkıldığını ve yerine
Selçuklu mimarisi tarzında inşa edilen 2 bin kişilik caminin 6-7 ay sonra
hizmete açılacağını kaydetti.
Bundan sonra gerçekleştirmek istediği hedeflerin arasında caminin yanında çalışanların çocuklarını bırakabilecekleri bir çocuk parkı yapılması ve muhtaçların ihtiyaçlarının karşılanacağı bir yardım sandığının kurulması bulunduğunu belirten Coşkun, bütün bu hizmet ve yardımların cemaatinin, havalimanındaki kurum ve kişilerin sevgi ve muhabbeti ile yapılabildiğini, bu sevgi ve muhabbet olduğu sürece hizmetlerine devam edeceğini sözlerine ekledi.
(SM-KAF-ZG)16.09.2011 11:37:44