Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, cinsellik ve şiddet içeren yayıncılık anlayışının toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Kavaf, "İzlenme oranı daha yüksek diye tamamen sıra dışılığa, şiddete ve cinselliğe odaklanan bir yayıncılık anlayışı toplumsal yapıya olumsuz etkiler olarak yansımaktadır." diye konuştu. Fatih Üniversitesi Büyükçekmece Yerleşkesi'nde gerçekleştirilen 'Çocuk gelişimi eğitim günleri' başladı. 3 gün sürmesi beklenen etkinlikte 'medya ve çocuk', 'engelli ve çocuk', 'şiddet ve çocuk' konularında çeşitli oturumların yapılması planlanıyor. Etkinliğin açılışına Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, RTÜK Başkanı Prof.Dr.Davut Dursun, Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Şerif Ali Tekalan, üniversite öğrencileri ve bazı davetliler katıldı. Programın açılışında konuşan Rektör Tekalan, Fatih Üniversitesi'nin çalışmaları hakkında bilgi verdi. RTÜK Başkanı Davut Dursun ise konuşmasını sinevizyon eşliğinde gerçekleştirdi. Görsel medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinden söz eden Dursun, çocukları olumsuz yayınlardan korumak için mevzuatta yer alan bazı yasal düzenlemeleri hatırlattı. Çocukların bilinçlenmesi için çeşitli projeler hazırladıklarını belirten Dursun, "Akıllı işaretler sembol sistemini kurduk. Çocukları televizyon karşısında bilinçlendirmek için zaman zaman yarışmalar düzenliyoruz. RTÜK çocuk web sitesi kurduk. İyi uykular çocuklar projesi hazırladık. Medya okur yazarlığı projemiz sürüyor. Medyada sunulan programlar gerçek hayatın kendisi değildir. Bunun bir kurgu olduğunu çocuklara öğretebilmeliyiz. İzleyicinin programların bir kurgu olduğunu bilerek eleştirmesi gerekir." diye konuştu. Dursun, çocukları televizyonun olumsuz etkilerinden korumak için medya okuryazarlığı dersinin önemine vurgu yaptı. MEDYA GÜNÜMÜZDE TOPLUM MİMARLIĞI GÖREVİNİ ÜSTLENMİŞTİ Programda 'Aile, medya ve çocuk' başlıklı konuşma yapan Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, "Medya günümüzde toplum mimarlığı görevini üstlenmiştir. Medya izlenme oranlarını artırmak için sıra dışı olaylara yer vermektedir. Dizilerde olduğu gibi haberlerde de cinayetlerin toplumsal sapmaların münferit bir olay olarak değil, tekrar tekrar işlenerek dramatize edilerek sunuluyor olması sorunlu bir görüntü oluşturmaktadır. Bu tür konuların işlenme biçiminden görüntülerin sunumuna kullanılan müziğe kadar her şey kişilerin olayları algılama biçimini etkilemektedir."diye konuştu. Dizi programları ile ilgili yaptıkları bir araştırmada önemli sonuçlara ulaştıklarını dile getiren Kavaf, "Şiddet içeren görüntülerin ve münferit olayların daha yüksek reyting rakamlarına ulaşmak amacıyla tekrar tekrar işlenmesi toplumun ve çocukların normal algısını değiştirmektedir. 21 dizinin hikayesini inceleyen çalışma arkadaşlarım araştırma sonucunda şu verilere ulaştılar. 21 yerli dizinin 17'sinde evlilik dışı çocuk sahibi olmak evlilik dışı birliktelikler var. Daha da ilginci 13 dizi filmde kadınlar çocuklarını biyolojik babası olmayan kişileri ailelerine çevrelerine doğru ifade kullanmadan babasıymış gibi lanse etme görünümü içindeler. Bu tür olaylar günlük hayatta ender rastlanacak durumlardır. Sıra dışı olayların izlenme oranı daha yüksek diye tamamen sıra dışılığa şiddete ve cinselliğe odaklanan bir yayıncılık anlayışı toplumsal yapıya olumsuz etkiler olarak yansımaktadır. Elbette ki dizilerde yanlış olan fiiller de gösterilir. Ancak toplum tarafından olumsuz olarak görülen bu hareketlerin kahramanlar aracılığıyla işlenmesi olumsuzluğun bir çeşit meşrulaştırılması anlamına gelmektedir." şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından konuşmacılara üniversite yönetimi tarafından plaket armağan edildi.