Bilecik'te Tarih Ve Kültür Sohbetleri

Bilecik'te Tarih Ve Kültür Sohbetleri

İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mehmet Genç, Osmanlıdan daha büyük bir çeşitliliği barındıran bir siyasi sistemin şimdiye kadar keşfedilmediğini söyledi. Dr. Genç, Bilecik Üniversitesi (BÜ) Sürekli Eğitim Merkezi Salonu'nda düzenlenen ''Tarih ve Kültür Sohbetleri'' etkinliği kapsamında verdiği ''Osmanlı Nizamı ve Osmanlı Ekonomisi'' konulu konferansta, dünya tarihinde en geniş coğrafyaya hakim olmuş siyasi sistemin Osmanlı Devleti olduğunu belirtti. Osmanlıların 14. yüzyılda sistemlerini kurmaya başladıktan sonra 200 yıl sonra ilk defa kendilerine ''Devleti Aliye-i Ebet Müddet'' adını verdiklerini anlatan Dr. Genç, şöyle konuştu: ''Bu çok iddialı bir ifadedeydi. Yapılanlara bakıldığında ebediyen yaşayacak bir devlet sistemini kurmak için faaliyet gösterdikleri tahmin ediliyor. Sistemlerin unsurlarını kurarken deneme- yanılma metodu ile yavaş yavaş inşa ettiler. 15. yüzyılın sonunda vakıflar çok yaygın şekilde kullanılmaya başlandı. Osmanlı kurumları için başlangıcı ve sonucu belirlemek çok zordur. Osmanlıların en önemli formülleri, yenilikçi olmalarıdır. Herhangi bir yenilik karşısında atalarımız 'yapar mıydı, şeriatta yeri var mıydı' diye sormazlardı. Bu yenilik 'devletin lehine midir, işine yarar mı, yaramaz mı', ona karar verirlerdi. Onunla yetinmeyip devlet için iyi olanı yapmak yoktu, 'halkın lehine mi, değil mi' onu da düşünürlerdi. Onu da tespit ettikten sonra yine yapmazlardı, 'kimseye zararı var mı' diye de bakarlardı. Osmanlılar verdikleri kararlarda hep 'eskiden nasıldı ise öyle yapılsın' anlayışıyla, tecrübe edinmiş olan modele göre hareket etti. Sistemin ebedileşmesini sağlayan kurumları oluşurken aldıkları bu formel tavır içine baktığımız zaman Osmanlılar bir kere insanı kaliteye göre seçiyordu.'' -''SADECE ÖZEL SEKTÖRDE SERMAYE BİRİKİMİNE CİDDİ ENGEL KOYDULAR''- Dr. Genç, ''Osmanlıların yönetim elitine girecek olan insanları çok dikkatli seçtiğini kaydederek, ''Böylece zekaya çok duyarlı bir yönetim elitine sahip oldular. 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra zeki ve yetenekli gençleri toplama işine son verdi. Osmanlı yönetim eliti bu zeki insanlarla örgütlenmişti. Osmanlılar popülasyonun zeka potansiyelini bir nevi devletleştirdi'' dedi. Ekonomide mal ve hizmette kullanılan temel girdilerin, toprak, sermaye ve emek olduğunu ifade eden Genç, sözlerine şöyle devam etti: ''Osmanlılar üç faktörü de kontrol etmek için çok sistemli şekilde hareket etmişlerdir. Bu faktörleri başıboş bırakmamışlardır. Zirai topraklarda devlet, özel mülkiyeti kaldırıldı. Üretimin çok büyük bir bölümü ziraattan geliyor. Onun da temeli hububat üretimidir. Milli gelirin yüzde 90'ıdır. Çünkü sanayi, hizmet ve ticaret, ziraatın ürünleri üzerinden yapılıyordu. Onun dışında bir kaynağı yoktu. Toprağın milli gelire katkısı büyüktü. Bu toprakları Osmanlılar devletleştirdiler, özel mülkiyete bırakmadılar. Vergi konusunda Osmanlıların getirdiği çok önemli yenilikler oldu. Emek üzerindeki vergileri kaldırdılar, vergi oranlarını düşürdüler. Osmanlı Devleti bütün şehirlerde esnaf örgütleri meydana getirdi. Esnafın örgütlenmelerine sıcak baktı ve benimsedi. Ama empoze etmedi.'' Dr. Genç, 17. yüzyıldan sonra esnaflığın kapalı bir grup haline geldiğini, adeta babadan oğla intikal ettiğini anlatarak, şunları bildirdi: ''Babadan oğla aynı mesleği icra eden insanlar yaptıkları işi daha iyi ve yetkin bir şekilde yapmaya başardılar. Osmanlı dünyasında meslekler imparatorluktu. Osmanlılarda din, dil, ırk, mezhep, inanılmaz bir çeşitlilikti. Osmanlıdan daha büyük bir çeşitliliği barındıran bir siyasi sistem şimdiye kadar daha keşfedilmedi. Son üretim faktörü sermayeydi. Sermayeyi de devletleştirdiler. Faktörleri kontrol ederken sermayeyi devlet alacak diye bir şey yoktu. Sadece özel sektörde sermaye birikimine ciddi engel koydular. Esnaflık çok dallı, budaklı örgütlenmelerdi. Her esnaf başka bir esnafın alıcısı veya satıcısıydı. Bugünkü gibi entegrasyon yoktu. Devlet üretim faktörleri içinde toprağın tamamıyla maliki, sermayenin fiilen sahibi, emeği de büyük ölçüde kontrol ediliyor. Bu faktörleri kombine edip kendisi mal ve hizmet üretmiyordu. Devletin iktisadi faaliyet yapıp, oradan bir kar elde etme gibi bir düşüncesi yoktu.'' Konuşmanın ardından Bilecik Valisi H. İbrahim Akpınar ve BÜ Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, Dr. Genç'e üzerlerinde Osmanlı arması ile BÜ ambleminin bulunduğu birer tabak hediye etti. (MA-TAR-HH)02.06.2011 12:13:36
<< Önceki Haber Bilecik'te Tarih Ve Kültür Sohbetleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER