Bilim adamları,
Elbistan'ın da içerisinde bulunduğu
bölgede 500 yıldır ciddi bir sessizlik olduğunu belirterek, böyle bir
doğal afetin yıkıcılığından endişe duyulması gerektiğini belirtti.
Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi Elbistan
Meslek Yüksek Okulu tarafından, "Yaşanan depremler ve Elbistan'ın depremselliği" konulu bir konferans düzenlendi.
Konferansa konuşmacı olarak
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Elbistan Meslek Yüksek Okulu Müdürü Yard. Doç. Dr. Hanifi Binici ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Görevlisi Yard. Doç. Dr. Tamer Rızaoğlu katıldı.
Elbistan Meslek Yüksek Okulu (EMYO) konferans salonundaki organizasyonda konuşan Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Görevlisi Tamer Rızaoğlu, yüzyılın büyük depremlerinin analizini yaptı. Rızaoğlu, "
Japonya'da yaşanan deprem ile
Türkiye'nin etkilenip etkilenmeyeceği sürekli olarak konuşuldu. Japonya ile Türkiye arasında benzerlik olduğunu düşünmüyorum. Jeolojik yapımız aynı değil. Japonya'da bir levha başka bir levhanın altına girerken bizde yaşanan depremlerde yer altı levhalarımız ya yan etkileşimler içerisine giriyor ya da kırılma şeklinde oluyor. 17 Ağustos'ta Gölcük'te yaşanan depremde yer altı tabakaları arasında 5 metrelik bir kayma görülürken, Japonya'daki depremde 2 metrelik bir kayma görülüyor. Türkiye'nin jeolojik yapısı ile Japonya arasında büyük farklar var." dedi.
Büyük depremler neticesinde dünyanın ekseninde belirli bir oranda kayma olabildiğini aktaran Rızaoğlu, tarihsel süreçte bunun örneklerinin görüldüğünü bildirdi. Elbistan'ın depremselliği hakkında veriler ortaya koyan Rızaoğlu, "
Adıyaman,
Elazığ ve Kahramanmaraş'ın bulunduğu bölgede son 500 yıldır bir stres birikimi var. Oldukça rahat bir 5 asır geçmiş. Dolayısıyla bu bölgede yıkıcı bir deprem bekliyoruz. 1544'lü yıllarda bu bölgeyi de kapsayan şiddetli bir deprem tarihsel verilerde yer alıyor bu büyük
depremin kaynağı Ziytun (Zeytinli kaplıcaları) olarak belirtilmektedir. Başka bir kaynakta ise 1513 yılında yaşanan çok büyük bir depremde Doğu
Anadolu Bölgesi ile Kahramanmaraş, Adıyaman,
Harran ve Elbistan'ın da etkilendiği ve Kahire'nin bile etkilendiği görülmektedir. Doğu Anadolu
Fay hattı bizim için deprem üreten önemli bir faydır.
Hazar Gölü, Elazığ-Palu ve
Türkoğlu arasında yer alan
küçük fay hatlarında tarihsel süreçte derin bir sessizlik mevcut. Aletsel olarak bir hareketlilik olmamasını bizler sismik boşluk olarak tanımlıyoruz. Bunun anlamı elde olan verilere potansiyel bir deprem beklentisidir. 1956'da 5.9'luk bir deprem ve 1976'da 5.1'lik deprem var. 1986'da
Malatya-Doğanşehir depremi var. Bu bölgede bir deprem potansiyeli olduğunu biliyoruz." diye konuştu.
EMYO Müdürü Yard. Doç. Dr. Hanifi Binici ise deprem ve yapılar konulu bir sunum yaptı. Binici, yapıların en önemli bölümünün kolonlar olduğunu ancak mevcut yapılarda kirişlerin binaların yükünü taşıyan kolonlara göre daha ağır yapıldığını anlattı. Türkiye'de kısa süre önce yaşanan bazı depremlerde ortaya çıkan yapı yanlışlarını gösteren Binici,
beton ve kolon ve kiriş yapımındaki yanlışlıklar üzerinde durdu. Öğrenciler ayrıca konuşmacılara sorular sorarak merak ettikleri konuların aydınlatılmasını istedi.