Danıştay Başkanı
Mustafa Birden, 2005 yılından itibaren iş yüklerinde dikkat
çekici bir artış yaşandığını belirtti. Birden, "İlk derece idari yargı yerlerinde açılan
dava sayısındaki olağan olmayan bu artış, idarenin hukuka uygun davranma konusundaki isteksizliğinin ve eğiliminin göstergesidir." dedi.
Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Danıştay'ın 143. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen Danıştay ve İdari
Yargı Günü'nde konuştu. Birden, anayasaların toplumun her kesiminden kabul görebilmelerinin, tüm kesimlerin katkı ve katılımlarıyla hazırlanmış ve kabul edilmiş olmalarına bağlı olduğuna dikkat çekti. Bunun dışında, hangi yöntemle hazırlanmış olursa olsun, yürürlüğe konacak anayasanın belli bir siyasi görüşü temsil etmekten öteye geçememesi ya da en azından bu şekilde nitelendirilmesinin kaçınılmaz olduğunu belirten Birden, "Bu tür bir anayasanın her toplumun özlemi olan barış, kardeşlik ve huzur ortamını sağlayabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle değiştirilmesi yeniden gündemde bulunan anayasamızın cumhuriyetimizin kurucularının ona izafe ettikleri ruh,
felsefe ve ilkeleri yansıtan ve değişmez olan ilk üç maddesi dışındaki hükümlerin anılan prensipler doğrultusunda toplumumuzun bütün kesimlerinin katkı ve katılımlarıyla özgürlükçü bir anlayışla ele alınması ve düzenlenmesi gerekmektedir.'' ifadelerini kullandı.
Danıştay'ın
iş yükünde 2005 yılından itibaren geçmiş yıllarda görülmeyen oran ve sayıda bir artış oluştuğuna dikkat çeken Birden, bu artışın nedeninin idari yargı düzeninin ilk derece yargı yerleri olan idare ve
vergi mahkemelerinde açılan dava sayısındaki artış olduğunu kaydetti. Birden, "İlk derece idari yargı yerlerinde açılan dava sayısındaki olağan olmayan bu artış, idarenin hukuka uygun davranma konusundaki isteksizliğinin ve eğiliminin göstergesidir. Bunun bir nedeni de çok sık değiştirilen mevzuat ve kadrolaşma eğilimleri yüzünden liyakat esası dışındaki ölçütlerin rol oynadığı atamalardır." diye konuştu.
Mustafa Birden, asıl olanın, hukukun uygulayıcısı olan idareyi, hukuk kalıpları içerisinde kalmaya zorlayacak önlemlerin alınması olduğunu ifade etti. Birden şöyle devam etti: "Bu önlemlerin en başta geleni ise idarenin karar alma mekanizmasının her aşamasına ilişkin usul kurallarını belirleyen, uyuşmazlık çıkması halinde, dava yolundan önce işleyen etkili alternatif çözüm yolları öngören genel bir idari usul yasasının
vakit geçirilmeden uygulamaya konulmasıdır. Kuşkusuz, açılan dava sayısının mevcut yapının kaldıramayacağı oranda artması aynı durumda karşılaşan her yargı düzeninde olduğu gibi idari yargı düzenimizde de kimi yapısal değişiklikleri gerekli kılar."
"ARTIRILAN KADROLAR YENİ SORUNLARA YOL AÇAR"
Danıştay Başkanı Mustafa Birden, bu değişikliklerin salt idari yargı düzeninin en üst noktasında daire ve üye sayısının artırılması suretiyle olması ve artırılan bu kadrolara, kıdem esasına gerekli hassasiyet gösterilmeksizin
seçim yapılmasının, sadece yeni sorunlara yol açan, sistemin bütünlüğünü bozan, verimliliği azaltan geçici bir önlem olduğunu söyledi. "Hatta önlem bile sayılamaz. Bu konudaki eleştirimin kişilere değil, sisteme ve uygulamaya yönelik olduğu bilinmelidir." değerlendirmesini yaptı.
Kalıcı çözümün, idari istinaf mahkemelerini de barındıran yeni bir idari yargı sistemi olduğunu belirten Birden, "Ancak belli bir yöntemin izlenmesiyle başarılı olabilecek bu çalışmaların ilk ürünü maalesef Adalet Bakanlığı'nca göz ardı edilerek, yasalaştırılmadı. Onun yerine, çalışmalarımızda yeri olmayan, üstelik iyi bir idari yargı sistemi oluşturulmasında büyük bir engel olarak karşımıza çıkacak olan daire ve üye sayısının artırılması yöntemi
tercih edildi.'' eleştirisinde bulundu.
Türkiye'nin de içinde bulunduğu uluslararası kuruluşlara üye ülkelerin hiçbirinde gerek daire gerekse üye sayısı bu kadar çok olan başka bir örneğe rastlanmadığını kaydeden Birden, bu durumun uygulamanın uluslar arası düzeyde kabul gören bir çalışma olmadığının da göstergesi olduğunu söyledi.
Birden şunları dile getirdi: "Ne Danıştay'ın geleneğinde ne de uygar hukuk sistemlerinde olan, ancak 6110 sayılı Kanunla getirilen birden çok heyetle çaışma yönteminin uygulanmasında karşılaşılacak sorunlar bir yana, bu uygulamayla 14 olan dava dairesi sayısı, gerçekte en az 28'e çıkacak bir Danıştay'ın aynı ya da benzer konularda aykırı kararlar vermesi, bu suretle vatandaşların
kanun önünde eşitliğinin sağlanması bakımından olmazsa olmaz olan, hukuk ve içtihat birliğinin bozulması ve yargıya olan güvenin sarsılması kaçınılmaz olacaktır. Şimdi ise 2004 yılından önceki oluşuma, üstelik sakıncaları daha da ağırlaştırılmış biçimde, geri dönülmüştür. Üye tam sayısı ile toplanılması koşulu bulunmadığından, kurulların her bir oturumda farklı sayılarla toplanması ve aynı konuda farklı kararlar vermesi uzak bir olasılık değildir. Belli bir görüş ve ulaşılmak istenen hedefe göre idari yargı oluşturma çabası oldu izlenimi veren bu tür girişimlerden vazgeçilmesi, ülkenin ve adil yargılanmaya ihtiyacı olan herkesin yararınadır."
Birden, kanunda yazılı görevlere bir gün önce getirilip, ertesi gün Danıştay üyesi olarak seçilmenin olanaklı hale geldiğini söyledi.