İmam hatip liselerinin kurucusu Celaleddin Ökten'in
CHP tarafından 10 aylık olarak açılan imam hatip kurslarının ilgisizlikten kapatılmaması için sokaktan ameleleri toplayarak "Kaç para kazanıyorsanız ben vereyim yeter ki gelin sınıfta oturun,
müfettiş geldiğinde öğrenci yok diye kursu kapatmasın" dediği belirtildi.
Celalettin Ökten'in kızı Ayşe Hümeyra Ökten, imam hatip liselerinin nasıl kurulduğunu söyleşi kitabında anlattı. Timaş tarafından yayınlanan "Dindar Bir Doktor Hanım" isimli kitapta hatıralarını anlatan Ayşe Hümeyra Ökten, söyleşinin üçüncü bölümünde babası Celâleddin Ökten'e dair hatıralarını anlatıyor.
Ayşe Hümeyra Ökten, bu bölümde imam hatip liselerinin nasıl kurulduğunu şöyle anlatıyor: Celâleddin Ökten
İstanbul'da önce Darulmuallim'i ve daha sonra Darulfünun'un Felsefe ve
Edebiyat bölümünde okumuştur. Darulmuallim'i bitirdiği senelerde İstanbul Sultanîsi
Arapça hocalığı için sınav yapılmış. İmtihana birçok
vekil oğulları, iltimaslı katılmasına rağmen Celâleddin Ökten sınavı birincilikle kazanmış ve Arapça hocası olmuştur. Fakat 1
Eylül 1929'da okullarda Arapça
dersleri lağvedilince, liselerde diğer branşları olan Edebiyat ve Felsefe derslerine girmeye devam etmiştir. Celâleddin Ökten,
İslam Felsefesini, Fıkıh'ı ve Kelâm'ı çok iyi bilirmiş. Hatta bir keresinde İzmirli İsmail Hakkı Efendi, Kelâm dersi veriyormuş fakat ders kitabı yokmuş. Talebelere kitap çıkacak demiş. Yılın ortası olmuş hala kitap yok. Talebeler "hocam kitap çıkmadı ne yapacağız?" dediklerinde "Celâl'e gidin o aklındakileri anlatsın yeter" demiş.
İMAM HATİPLERİN AÇILMASI
Babasının
İmam Hatip okullarını açmak ve devam etmesini sağlama hususunda gösterdiği çabalardan bahseden Ayşe Hümeyra Ökten, o günleri şöyle anlatıyor: "Benim üniversite talebeliğim zamanıydı (1946). II. Dünya Harbi yeni bitmiş, savaşı kazanan
Amerika,
İngiltere "Siz tek parti sisteminde misiniz? Olmaz yeni parti kurun dediler. Bunun üzerine yeni parti kuruldu ama reylerin yeni partiye gideceğini anlayan CHP, 'Millete biraz
dindar gözükelim, belki bize rey verirler' diye düşündü. 1946 seçimleri oldu. Gizli oy- açık sayım olması gerekirken tam tersi açık oy- gizli sayım yapıldı.
Hayat bu minval üzere devam ederken Ankara'dan Celâleddin Ökten'e, 'İmam yetiştiren on aylık bir kurs açalım" diye emir geldi. Babam o zaman
felsefe hocası, Fransızca da biliyor ya, onlara göre
modern hocaydı. Babam 'bu on aylık kursta ancak ezan okuması öğretilir, müezzin, imam yetişmez' dedi ama açılması için de çok uğraştı. İlk açıldığında itibar eden yok, çok az kişi gelmiş, kurs nerdeyse kapanacak. Babam sokaktan ameleleri toplamış: 'Kaç para kazanıyorsanız ben vereyim yeter ki gelin sınıfta oturun, müfettiş geldiğinde öğrenci yok diye kursu kapatmasın' demiş.
Öğrenci sayısını yirmi kişinin altına düşürmemesi gerekiyormuş. Bir de 'İmam Hatip Mektepleri Nasıl Olmalıdır' diye bir layiha hazırlattılar. Babam bir sene
hazırlık üç orta, üç lise toplam yedi senelik okul nizamını hazırlayarak Ankara'ya gönderdi. Ne var ki niyetler halisane olmadığı için bu proje üç sene bekletildi. 1950 senesinde hükümet değişti. Ankara'da sümen altındaki o layiha ortaya çıktı ve Tevfik İleri zamanında İstanbul'da İmam Hatip Mektebi açılsın, müdürü de layihayı veren Celâleddin Ökten olsun diye İstanbul Eğitim Müdürü'ne yazı gelmiş. O zaman babam elli sene
öğretmenlik yapıp
emekli olmuş, ciddi bir hocaydı. Eğitim Müdürü babamı davet etti ve ' Hocam Ankara'dan böyle bir emir geldi ama biz bunu yapamayız, çünkü tahsisat yok, mektep yok, teçhizat yok, hiçbir şey yok" dedi. Babam azim sahibiydi; emekliyim, yaşım yetmiş ve bu kadar yokluk içinde ben bunu nasıl yaparım demedi. Bilâkis 'Ben bunu ashab-ı hayra yaptırırsam kabul eder misiniz?" dedi ve kolları sıvadı. Önce insanları böyle bir mektebin açılmasına ikna etti ve daha sonra mektep için uygun bir mekan aramaya koyuldu. İşte o zamanlara Selahattin Kaya ve Orhan
Okan Beylerden her gün birini yanına alıp semt semt İstanbul'u dolaşıp uygun bir mektep binası aradılar. Ve en nihayetinde Vefa'da eski bir konak bulup, okul şekline getirmek için canla başla çalıştılar".