Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Cemil Koçak, zamanın
Atatürk'e 1922 yılında
mektup yazan Said-i
Nursi'yi kısmen haklı çıkardığını söyledi.
Kurtuluş Savaşı'nın
İslam mücadelesi olarak yapıldığını ifade eden Koçak, İzmir'in kurtuluşu sonrası 'İslam' ortak paydasına ihtiyaç kalmadığını kaydetti.
TRT Haber'de dün gece
Kozmik Oda programının konuğu olan Sabancı Üniversitesi
öğretim üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak, Rıdvan Memi'nin sorularını cevapladı. Cemil Koçak, programda tartışılacak açıklamalar yaptı.
Cemil Koçak, "Anlaşılıyor ki Said-i Nursi Ankara'ya geldiği zaman tam o dönemde yeni sürecin başlangıcı ve o yeni süreç öncesindeki tartışmalar ve çatışmalar olduğu noktayı hemen fark etmiş olmalı. Birinci mecliste biliyorsunuz iki farklı büyük grup var ve bu iki grubun birbiriyle olan siyasi ve ideolojik mücadelesi söz konusu. Bu iki grup arasındaki önemli farklardan bir tanesi yeni Türkiye'nin nasıl formüle edilmesi gerektiği konusu. Modernizasyon projesi yeni Türkiye'de uygulanacak ama ne kadar nasıl uygulanacak.
Rıdvan Memi: Tabiri caizse Said-i Nursi bunu sezmiş ve bir önlem almak mı istiyor?
Cemil Koçak: Evet. Benim mektuptan algıladığım bu, bir çatışma var hangi tarafın daha ağır basacağı belli değil, Atatürk'le yapmış olduğu konuşmadan herhalde o grubun daha ağır basabileceğini sezmiş, endişe etmiş olmalı ki, o grubun da kendi düşüncelerinin yanında saf tutmalarını sağlamak üzere bazı tavsiyelerde bulunuyor"
Kozmik Oda programında, 1950'de Demokrat Parti'nin ilk demokratik seçimlerde ezici galibiyetini hatırlatan Rıdvan Memi'nin buradan hareketle, "Zaman,mektubunda bir anlamda bu durumu zımnen işaret eden Said-i Nursi'yi haklı mı çıkartıyor" sorusuna Cemil Koçak şu yanıtı verdi: "Evet, ama kısmen. Said-i Nursi ve bütün muhaliflerin söyledikleri bir anlamda doğru çıkıyor. Bu şekilde yapılan bir devrimden toplumun alacakları kalıcı olmayabilir.Bu görülüyor."
'KURTULUŞ SAVAŞI DİNİ BİR SAVAŞTI, İSLAM MÜCADELESİ OLARAK YAPILDI'
Programda kurtuluş savaşına da değinen Koçak, "
Kurtuluş Savaşının temel ideolojik sloganlarının hemen hemen hepsi İslami sloganlardır. O yüzden zaten meclisin açılışı
Cuma gününe rastlamıştır dini törenle açılmıştır şu kadarını söyleyeyim dini törenin anlamını vurgulamak bakımından, hiçbir
Osmanlı meclisi dini törenle açılmamıştır. Türk milliyetçiliği üzerinden mücadele vermeye kalkarsanız sizin arkanızdan gelecek olanlar çok sınırlı olur. Ve bu mücadele daha başlamadan biter o yüzden bir İslami mücadele üzerinden örgütlenmeniz lazım onun için biraz önce saydığınız bütün isimler bu mücadele önemli yer tutuyorlar.( Nakşibendi şeyhi Fevzi Efendi, Halvetiyye şeyhleri Abdullah Sabri
Aytaç, Yahya Galib Kargı Bey, Nakşi Özbekler Tekkesi şeyhi Mehmed Ata Efendi, Bir Kadiriye Dergahı olan Hatuniyye Tekkesi şeyhi Sadedin Ceylan Efendi,Nakşi Şeyhi Şerafeddin Dağıstani,
Hacı Bektaş Veli Dergahının Nakşi şeyhi Hacı Hasan Efendi..) Savaşa katılanların hepsi bir din savaşına katıldığını "gavurlara" karşı bir İslam mücadelesine katıldığını bilerek katılıyorlar. Ayrıca birçok İslam unsurunun mücadeleye katılmasını sağlayan şey de İslam'ın kendisi." ifadelerini kullandı.
'İZMİR'İN KURTULUŞU SONRASINDA 'İSLAM' ORTAK PAYDASINA İHTİYAÇ KALMADI'
Rıdvan Memi:
Mete Tunçay bu durumun 9 eylüle kadar devam ettiğini söylüyor, şu anekdotu aktarıyor, 'İzmir'in kurtuluşundan sonra maiyeti Mustafa Kemal'e Hacı Bayram'a gidelim ve
şükür duası edelim diyorlar, Atatürk benim böyle bir borcum yok diyor.' O nokta itibariyle Atatürk'ün "İslam tutkalına" ihtiyacı kalmadı mı?
Cemil Koçak: Evet, yavaş yavaş o süreçten
ayrılık başlıyor. Said-i Nursi'nin 10 madde halinde mektubunda yapılmasını istediği işler ve tavsiyeleri okuduğu zaman Atatürk muhtemelen Said-i Nursi ile hiçbir şekilde politik olarak bir ilerleme sağlayamayacağını anlamıştır, muhtemelen bunu da okuduğu zaman...
"Atatürk'ün dine genel yaklaşımını ortaya koyan pek çok cümlesi var, fakat esas itibariyle olan şey şu, Atatürk'ün gideceği yolu, yazdığı mektup dolayısıyla sadece Said-i Nursi değil
silah arkadaşları da fark ediyorlar, muhalefete geçmelerinin esas nedeni de bu sezgileri ve anlayışlarıdır.
Karabekir Paşa, Cebesoy Paşa, Refet Bele Paşa, Halide Edip ve eşi. Milli mücadelenin önde gelen isimleri bu duruma karşı çıkıyorlar."
Rıdvan Memi: Fakat din dışı bir yapılanma öngörüyorsa Atatürk niye din işlerini örgütlemeyi planlıyor ?
Cemil Koçak: Çünkü ya bunu tamamen
tasfiye edeceksiniz Rusyada Bolşeviklerin yaptığı gibi. Din ve dini olan her şeyi bir kenara atacaksınız bu kadar radikalizm burada görünmüyor. O halde yapmanız gereken ikinci olasılık bunu denetim altına alacaksınız, eğer dinsel cemaatleri ve dini rejime karşı bir tehdit olarak görüyorsanız bütün bunu devletin ve rejimin denetimi altına alabilmektir. Diyanet işleri başkanlığı formülü bunu mükemmel bir şekilde çözecek bir formül.
'ATATÜRK, KENDİ NESLİ GİBİ İSLAMİYET'İN GELİŞMEYE ENGEL OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORDU'
'İttihat ve terakkinin entelektüellerinde özellikle İslam'ın gelişmeye mani bir din olduğu konusunda fikirler belirmeye başlıyor bu tabi Osmanlı toplumu açısından çok yeni ve çok sarsıcı bir yenilik. Bunun üzerine İslami akımlarda İslam gelişmeye mani değildir adı altında broşürler yayınlamaya başlıyorlar. İkisinin de baktığı
manzara çok farklı. Diyorlar ki bütün
Müslüman toplumlara bakın hepsi o kadar geri kalmışlar ki İngilizlerin Fransızların ya da başkasının kölesi haline girmek zorunda kalmışlar bunun nedenine biz baktığımız zaman İslam'ı görüyoruz diyorlar.
Rıdvan Memi: Atatürk de bu düşüncede mi?
Cemil Koçak: Evet. Bu neslin, esas fikri bu,
İslamiyet gelişmeye manidir. O halde toplumun İslami meselelerden dolayı sınırlandırılması daraltılması doğru değildir"
Programda Rıdvan Memi'nin "Atatürk bir ulus inşa ederken İslamiyet'i esas alan ama odağına Türklüğü yerleştirmeyi istediği bir din reformunu mu amaçlıyordu ?" sorusuna Cemil Koçak şu yanıtı verdi: "Formülasyonu bu şekilde özetlemek mümkündür, bir Türk ulusu yaratacaksınız belirli bir coğrafyada, 19. yüzyıl boyunca bu sınırların etrafından göç etmiş insanlar var. Farklı etnik özelliklere sahip, farklı diller konuşuyorlar farklı kültürlere sahipler. Bu grupları birleştirecek yegane unsur İslam. Tek ortak noktaları Müslüman olmaları. Önce herkes Müslüman olacak. Arkasından bu Müslüman olmuş toplumlar kendilerini Türk milletinin bir parçası olarak benimseyecekler. Hepsinin toplamından bir Türk milleti ortaya çıkacak."
Cemil Koçak: "Burada asıl önemlisi dinin yerini alabilecek bir Türk milliyetçiliği, Türklük duygusu oluşturmak istedi. İslamiyet'in yerine geçecek bir milliyetçilik üzerinden, ulus düşüncesi.
Milliyetçilik, İslam unsurlarının üstüne oturuyor. Bunlar birbiriyle kolay örtüşebilecek ideolojik mevzular da değil aslında"