Avrupa Birliği (AB)
Türkiye Delegasyonu Müsteşarı Andreas Laggıs, çevre konusunun
aday ülkelerin AB standartlarını yakalamakta en çok zorlandıkları alanlardan biri olduğunu söyledi.
Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında
Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü.)
Çevre Araştırma Merkezi ile AB Türkiye Delegasyonu'nun düzenlediği
Yeşil Avrupa (Green
Europe) konulu toplantı ÇÜ Akif Kansu Toplantı Salonu'nda yapıldı.
Organizasyonda bir sunum yapan Laggıs, aday ülkelerin AB'ye
katılım sürecinde yerine getirilmesi gereken çevreye ilişkin hususların aynı zamanda en pahalı kriterleri teşkil ettiğini kaydetti.
AB müktesabatında çevreyle ilgili 300'den fazla farklı mevzuatın yer aldığını anlatan Laggıs, 80 bin sayfalık AB müktesabatının 1000 sayfasının çevreyle alakalı düzenlemelere ayrıldığını belirtti.
Söz konusu AB mevzuatının ulusal yasalara derc edilmesi gerektiğinin altını çizen Laggıs, "Derc edilmekten de daha önemlisi hayata geçirilmesi lazım." dedi. Türkiye'nin çevreyle alakalı uygulamaların maliyetin 50 milyar Euroyu bulabileceğini hatırlatan Laggıs, bu büyük kaynağın bir şekilde ülke
halkı tarafından karşılanması gerektiğini vurguladı.
Laggıs, AB'nin de Türkiye'nin bu yükünü hafifletmede
yardımcı olduğunu dile getirdi. Katılım öncesi mali yardım adı verilen mekanizma çerçevesinde bir yılda Türkiye'ye 2.4 milyon euro aktarmayı planladıklarını açıklayan Andreas Laggıs, şöyle devam etti: "Katılım öncesi süreçte Türkiye'nin uyguladığı kriterlerin AB standartlarına yaklaştırılması için çeşitli alanlarda
destek veriyor. Kapasite artırımı, çevreyle ilgili mezuatın AB politikalarına yaklaştırılması, altyapıların hazırlanması ve kurumlardaki AR–GE çalışmaları için katkılar sunuyoruz. 2002–2013 yılları arasında sağlanan 2.4 euroluk desteğin 600 milyon eurosu çevreyle ilgili projelere tahsis edildi."
AB Komisyonu'nun geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin 4 çevre yatırım projesine destek verme kararı aldığını aktaran Andreas Laggıs, bunları "25 milyon euroluk
Ordu Atık Su, 21 milyon euro tutarındaki
Manavgat Su ve Atıksu, 28 milyon euroluk Doğu
Beyazıt İçme Suyu ve 12.6 milyon euroluk
Erdemli Su ve Atık Su Projeleri" diye açıkladı. AB'nin çevre hakkındaki mevzuatına uyum sağlamanın başlı başına bir amaç olmadığını ifade eden Laggıs, bu yasaların
araç olarak görülmesini istedi. Laggıs,"Asıl amaç içtiğimiz suyun toksinlerden ve kirleticilerden arındırılması, soluduğumuz havanın
temiz olması, atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesidir. Bütün bu unsurlar güvenlik ve kaliteli bir
yaşam içindir. Çevreyle ilgili adımlar pahalı, ancak sonuçları itibariyle kaçınılmaz bir öncelik olarak ortaya çıkıyor." şeklinde konuştu.
ÇÜ Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Halime Paksoy, ülkenin geleceğini tehdit eden çok sayıda çevre sorununun AB katılım süreci penceresinden bakılarak çözülebileceğine işaret etti.
Paksoy, merkezin yöresel, ulusal ve uluslararası çevre sorunlarını saptamak için geliştirdiği projeler üzerinde durdu. AB Türkiye Delegasyonu Gürdoğar Sarıgül ise AB'nin iklim değişikliği, halk sağlığı gibi çevre politikalarını anlattı.