Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa
Akaydın,
seçimin ardından
CHP'de başlayan kurultay tartışmalarıyla ilgili, ''CHP'nin düşmanı kendi içindedir zaten. Bizim kendimize düşman aramamıza gerek yok. Biz her seçimden sonra böyle bir dalgalanma yaşarız. Bu bizim partisel karakterimiz'' dedi.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Akaydın, Antalya'da görev yapan bir grup gazeteci ile bir araya gelerek, sorularını yanıtladı.
Akaydın, ''seçim sonuçları ve daha sonra CHP'de kurultayın toplanmasıyla ilgili Deniz
Baykal ve
Önder Sav'ın
işbirliği yaptığı, belediye başkanı olarak gerekli çalışmada bulunmadığı'' yönündeki
eleştirilerle ilgili sorular üzerine, CHP'nin seçimlerde aldığı oylarda çok şaşırılacak bir durumun olmadığını söyledi. Akaydın, şöyle konuştu:
''CHP, bir dönem DSP ile işbirliği yaparak seçime girmiş ve oylarını yüzde 1 artırmış. Sen bunu büyük bir başarı olarak söylüyorsun ama şu anda yüzde 19 olan
oy oranı yüzde 26'ya çıkmış. Bunu başarısızlık olarak görüyorsun. CHP'deki oyların artması orta derecede bir başarıdır. Solda maalesef bana göre çok pik oy artışları, bizim
demokrasi tarihimizde pek olmuyor. Dik inişler daha çok. Türkiye'de yaratılan beklentide açıkçası yüzde 30
psikolojik baraj konuldu. CHP'nin bunun üzerine çıkması bekleniyordu. Bunun üstüne çıkmamasının yarattığı bir moral çöküntüsü var ama işe gerçekçi bakıldığında da yüzde 6 gibi bir artış var. Bu başarısızlık değil.''
CHP'de sevmediği bir gelenek bulunduğunu ifade eden Akaydın, bunun da seçim sonrası hemen kurultay toplanması talebi olduğunu söyledi. Akaydın, şöyle devam etti:
''CHP'nin düşmanı kendi içindedir zaten. Bizim kendimize düşman aramamıza gerek yok. Biz her seçimden sonra böyle bir dalgalanma yaşarız. Bu bizim partisel karakterimiz. Şöyle veya böyle,
itiraf ediyorum zayıf noktamızı. Partisel karakterimizdir. Bu beklenen bir şeydi. Tam bir yıl önce genel
başkanlık değişiminden sonra
referandum sürecinde, etrafımda yaşanan ortamdan sonra 'genel seçimden sonra gümbürtü kopacak' dedim. Bu
manzara belliydi.
Kurultay CHP'nin bir hastalığıdır. Ha Baykal istemiş ha başka biri istemiş kurultayı... Bu CHP'nin hastalığıdır. Bu gülerek karşıladığımız milli bir problemimiz. Geçmişte Baykal'a da olmuştu. Biraz da partimize iltifat edeyim. Biz eleştirel, aklın hakim olduğu bir parti olduğumuz için bizde eleştiri çok yoğun yaşanır. Bazen eleştirinin dozu kaçar ama Kılıçdaroğlu'nun söylediği bir şey var; bu eleştirilerin yapılacağı yer basının karşısı değildir.
Sen DSP'nin yüzde 2 oy oranına sahip olduğu bir dönemde DSP ile işbirliği yapıyorsun ve oy oranlarını yüzde 1 artırıyorsun ve bunu başarı diye yorumluyorsun. Şimdi oylar yüzde 6-7 artmış, 'büyük başarısızlık vardır' diyorsun. Samimi değil. Ben bu sözleri söyledim. Yanlışım var mı? Ben
direk adamım. Ben hiçbir zaman, genel başkanın şu veya bu hoşuna gider diye bir şey söylemedim. Hayatımda bundan sonra da söylemem. Parti içi eleştirilerimi parti içinde yaparım.
Basının önünde yapmam.''
Antalya'da ilçe örgütleri ve il yönetimiyle sorunu bulunmadığını belirten Akaydın, Baykal'ın seçim çalışmalarında da yanında bulunduğunu ifade etti. Akaydın, şunları söyledi:
''Benim ilçe örgütleriyle aramda
diyalog sorunu yok. İlçe örgütlerinin beni suçladıklarına emin değilim. Çünkü parti içi konuşmaların, o konuşmaların dışarıya yapılmaması lazım. Basına yansıyan bu haberler nereden kaynaklandı bilmiyorum.
Deniz Baykal'ın katıldığı etkinliklere, birçok yerde yanındaydım. Kepez ilçesinde mahallelerde miting gibi toplantılar yaptım. Gidip de Gazipaşa'da seçim konuşması mı yapacağım? Yoksa belediye kaynaklarından arkadaşlarıma ulufe mi dağıtacağım? Alın şunu
seçim çalışması için mi diyeceğim? Böyle bir şey olur mu?''
Almanya'da
Hitler, İtalya'da Mussolini'nin de yüzde 44 oranında oy alarak iktidara geldiğini ifade eden Akaydın, Türkiye'de yaşanan olayın da bunlarla benzeştiğini öne sürdü. Akaydın, şu görüşleri dile getirdi:
''
Gazeteciler, bilim adamları yazdıklarından dolayı cezaevlerine atılıyor.
İş adamlarına
baskılar yapılıyor.
İş adamı İnan
Kıraç dostumdur. Düzgün bir adamdır. Kalktı bir laf etti. Lafın hiçbir anormal tarafı yok.
Tehdit gördü
Başbakan tarafından. Bu açık bir gösterge değil mi? Bugün Türkiye'de basın üstünde, entelektüel birikim ve iş adamları üstünde çok net bir şey var. Referandum sürecinde demedi mi (bitaraf olan bertaraf olur) diye. Bundan daha güzel tehdit unsuru olur mu? Bu aynı zamanda küresel sermayenin de bir tehdidi. Açıkça da faşizm. Hiç kimsede de bana şunu söyleyemez; (sandıktan çıkıyorsan faşizm olmaz.) Yok böyle bir şey. Ben bunu
rektör iken de söyledim. Hatta o zaman yüzde 40'lardaydı AKP'nin oyu. Dünyada en tipik faşizm örneği sandıktan yüzde 44 ile çıkan Hitler. Hitler'in faşizmi sandıktan çıkmıştır. O da bir '
Stockholm sendromu.' Almanya'da da baskı gören adam, korkutulan adam mis gibi gidip 1934'lerde Hitler'i seçmiştir. Mussolini de aynı şekilde demokratik yoldan iktidara gelmiştir.''
(FC-BNY-SRP)21.06.2011 18:55:00