Danıştay 8. Dairesi, 2010 Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim Giriş
Sınavı (
ALES) sonbahar dönemi
kılavuzundaki kılık kıyafetle ilgili
düzenlemelerin yürütmesini durdurdu. Gerekçe olarak ise başı açık fotoğraf çektirme ve sınava başı açık girilmesini zorunlu kılan düzenlemelere yer verilmemesi sebebiyle erkek-kadın adayların fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı ve
sınav güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğabileceği gösterildi. Kararda, düzenlemenin
Anayasa Mahkemesi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştay kararları ile Anayasal ve yasal kurallar karşısında hukuken kabul edilebilir bir dayanağının olmadığı iddia edildi.
Eğitim-İş Sendikası tarafından, 'Başvuru merkezinde yapılacak başvurular' alt başlıklı a bendi ile 'Postayla başvurular' alt başlıklı c bendinin ve 'Sınava Girerken Adayın Yanında Bulundurması Gereken Belgeler' ana başlığı altında yer alan 'Bir
Fotoğraf' başlıklı c bendinin; başı açık ve başı açık olarak sınava girilmemesi halinde sınavın geçersiz sayılacağı şeklindeki ibarelerin yer almaması nedeniyle eksik düzenleme yapıldığı, hukuk kuralları ve yargı kararlarının yok sayıldığı, sınav güvenliğini ortadan kaldırdığı, Anayasa ve devrim yasalarına,
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay İçtihatlarına aykırı olduğu öne sürülerek, iptali ve yürütmenin durdurulması istendi. Başvuruyu görüşen Danıştay 8. Daire, kararını açıkladı.
ÖSYM, "ALES'de de uygulanacağının internet sitesinde de yayınlandığı, uygulanan
güvenlik tedbirlerinin başın kapatılarak dahi aşılmasının mümkün olmadığı, söz konusu güvenlik tedbirleri kapsamında sınavın yapılacağı binaya girişte tüm adayların üstlerinin
emniyet görevlileri tarafından elle ve dedektörle arandığı, her türlü
metal eşyanın sınav salonlarına alınmadığı, özel kimlik belgesi olarak sadece nüfus cüzdanı v
e pasaport kabul edildiği, sınava girecek adayların kimlik
kontrollerinin, yanlarında bulundurmaları zorunlu bu belgeler ile birlikte sınava giriş ve kimlik belgeleri kontrol edilerek yapıldığından adayların başlarının açık veya kapalı olmasının
uygulama açısından zorunluluk arz etmediği, adayın kimliğinin belirlenmesinde bütün bunlara rağmen güçlük çekilirse salon başkanın adayı sınava almama hakkı bulunduğu, sınav güvenliği açısından önemli olan hususun, adayların sınav başvurularını fiziken tanınabilmelerine olanak sağlayacak şekilde yapmaları ve aynı şekilde sınava alınmalarının sağlanması olduğu, kılavuzda yapılan düzenlemeler ve sınavın uygulanması sırasında dikkate alınacak güvenlik tedbirleri belirlenerek adayların
kimlik bilgileri ile birlikte fiziken teşhis edilebilmelerini sağlayacak kuralların oluşturulmasının amaçlandığı, adayların kolaylıkla tanınabileceği fotoğrafların çekilmesi, sınavda tanınmayı önleyecek
görünüm özelliklerinde bir değişiklik bulunmaması, aksi halde sınava alınmayacaklarına ilişkin düzenleme yapılması ve sınavla ilgili uygulamaya konulan güvenliği arttırıcı tedbirler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sınav başvurularına ilişkin kılavuz kurallarında herhangi bir eksiklikten söz edilemeyeceği; bu düzenlemeler ile sınavın daha güvenli bir şekilde yapılması ve adayların çok sıkı kurallar çerçevesinde sınava alınmalarının sağlandığı, idarenin işlem tesis etmeye zorlanmasının idare hukuku ilkeleri ile bağdaşmayacağı, yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiğini" savundu.
Danıştay Tetkik Hakimi ise mevcut ve yürürlükte olan yasal kurallara ve yargı kararları ile belirlenen ilkelere aykırı bulunan düzenlemenin yürütmesinin durdurulması gerektiği yönünde görüş beyan etti. Danıştay savcısı da yürütmenin durdurulması yönünde görüş verdi.
"ANAYASAL DAYANAĞI YOKTUR"
Danıştay 8. Dairesi, kararında Anayasa Mahkemesi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştay kararları ile aktarılan Anayasal ve yasal kurallar karşısında
dava konusu düzenlemenin hukuken kabul edilebilir bir dayanağının olmadığını iddia etti. Oy birliğiyle verilen kararda, "Davalı idare tarafından, sınav güvenliğini sağlamak için her türlü önlemi aldığı, asli görevinin sınavın objektif ve bilimsel yapılmasının sağlanması olduğu ve söz konusu sınavın da bu doğrultuda güvenlik içinde yapıldığı iddia edilmekte ise de bu konudaki yükümlülüğünü yerine getirmesinin yasal kurallara uyma zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı açıktır. Kaldı ki; dava konusu kılavuzda başı açık fotoğraf çektirme ve sınava başı açık gelinmesini zorunlu kılan düzenlemelere yer verilmemesi nedeniyle başvuruda bulunan erkek-kadın adayların gerek başvuru sırasında fotoğraf çektirirken, gerek sınava girerken yanında bulunduracağı fotoğrafta başlarının çeşitli nesnelerle kapatılmasına ve sınava bu şekilde girmesine olanak sağlanacağından fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı gibi sınav güvenliği açısından da olumsuz sonuçlar yaratabilecek bir niteliği bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır." denildi.
Danıştay 8. Dairesi, söz konusu sınavın 19.12.2010 tarihinde yapılmış olmakla birlikte, koşullara uygun olmadığı halde sınava kabul edilmiş bulunanların bu sınavdan aldıkları puanları üç yıl süreyle kullanabilecekleri de dikkate alındığında sınavın etki ve sonuçlarının devam ediyor olması nedeniyle telafisi güç ve imkansız zararlar oluşabileceğini ileri sürdü.
2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Yasasının 27/2 maddesinde yer alan "Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler." hüküm koşulları oluşmadığı için dava konusu kılavuz hükümlerinin yürütmesinin durdurulması kararlaştırıldı.