Devlet Bakanı Zafer
Çağlayan, IMF'ye borcun 8,5 yıl önce 27 milyar dolar, bugün ise 4,8 milyar dolar olduğunu belirterek, ''IMF'den 1 milyar dolar borç almak için 3
takla, 2 parende atmaya başlamıştık neredeyse... IMF 'bu yetmez iki de burgu at' diyordu'' dedi.
Bakan Çağlayan,
MÜSİAD Adana Şubesince düzenlenen 21. Yıl Etkinleri kapsamındaki toplantıda, MÜSİAD ile en fazla beraber olan Bakanın kendisi olduğunu,
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile ''Neredeyse eve giderken yollarının ayrıldığını'' vurguladı.
Geçmişte oda başkanlığı yaptığı dönemlerde çok hükümetle, çok Bakanla çalıştığını anlatan Çağlayan, ''Ama şunu söyleyeyim; 8,5 yıllık dönemdeki kadar hiç birinden tat almamışsınızdır, ben şahsen almadım. Sayın Baş
bakanımızın özel sektöre vermiş olduğu
destek, diyaloğa açık yapısı ve bu konuda tüm Bakanlarımızın sizin yanınızda olması bunun en önemli göstergesi'' dedi.
Çağlayan, Türkiye'de akla hayal gelmeyecek şeyleri başardıklarını,
Mersin'de bu sabah açıkladıkları ihracat rakamlarıyla da bunun bir kez daha görüldüğünü söyledi.
Çağlayan, 9 yıl 36 milyar dolar toplam ihracat yaparken, bugün sadece iki sektörün 38-39 milyar dolar ihracat yaptığını, ilk 5 aylık ihracatın 55 milyar dolara ulaştığını belirtti.
İhracattaki bu başarının 2009 küresel
krizinde aldıkları
tedbirlerle sağlandığını ifade eden Çağlayan, şöyle devam etti:
''Krizde tedbir almasaydık,
ülke ülke dünyayı taramasak, müşterinin ayağına gitmeseydik inanın Türkiye 100 milyar dolar ihracatın altına düşecek ve bize
psikolojik çöküntü getirecekti. Biz iş aleminin önündeki çer çöpü temizledik. Sizlerin yolunu asfaltladık, açtık. Sadece duble yol yapmadık, ekonominin otobanlarını da yaptık. Sizlere de 'çıkın yanınızdayız, arkanızdayız bu otobanda bastırın' dedik.
Bugün Türkiye kişi başı
milli geliri, ihracatı 4'e katladıysa, bugün satın alma gücü paritesine göre dünyada 15. sıraya gelmişse üç sihirli şey var. Birincisi istikrar, iki güven, üç tüm özel sektörün önünün açılması. Özel sektörün eli kolu serbest bırakıldığında neler yapabileceği görülmüştür. Türkiye'de ihracatın
büyümesinde
siyaset olarak kendimize pay çıkarabiliriz ama asıl malın sahibi sizlersiniz. Bu başarı sizin başarınızdır. Türk özel sektörü bunu yaptı. Şimdi
2023'de 500 milyar dolar ihracata yelken açtık. 2 trilyon lira milli gelir yapacağız. Türkiye dünyanın ilk 10 ekonominin arasına girecek. Girer mi? Bal gibi girer. Biz bunu yaptık, sizler yaptınız. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır. 8,5 yılda bunu uzaylılar mı yaptı? Sizler gerçekleştirdiniz. Türkiye yakaladığı bu potansiyelle 2023'den önce de 500 milyar dolar ihracatı rahat yakalayabilir.''
-UZUN VADELİ PROGRAMLAR YAPILABİLİYOR-
Bakan Çağlayan,
Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından birisinin de uzun vadeli programlama olduğunu bildirdi.
Türkiye'nin artık 12 yıl vadeli program yapabildiğine değinen Çağlayan, ''Yıllarca uzun vadeli program yapın dedik. Uzun vadeden kastımız 2-3-4 yıldı. Hatırlayın enflasyon hedefleri konurdu, yılın yarısı gelmeden hedefler bozulurdu. Ama şimdi Türkiye artık öyle bir istikrar yakalamış ki, 2023 yılının vizyonunu yapıyoruz. Türkiye'de 9 yıl önce en uzun vade 1 yıldı. Kısa vade o gündü, ertesi günü göremezdik. Bunları unuttuk. Unutmayalım'' dedi.
Çağlayan, Türkiye'nin IMF'ye olan borcunun 8,5 yıl önce 27 milyar dolar, bugün ise 4,8 milyar dolar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Türkiye çok önemli noktalardan buraya geldi. IMF'den 1 milyar dolar borç almak için 3 takla, 2 parende atmaya başlamıştık neredeyse... IMF 'bu yetmez iki de burgu at' diyordu. Çünkü IMF
sistem olarak her zaman Türkiye'ye, aynı AB gibi iki yüzlü davranmış olan bir kuruluştur. Aynı AB gibidir. Bunu söylerken AB'ye karşı olmadığımızı, sonuna kadar Türkiye'nin haklarını almamız gerektiğini söylemek istiyorum. Orada hak gasbına izin vermeyeceğiz. 1999'da Türkiye'nin IMF'ye borcu 893 milyon dolardı. 1 milyar dolardan az. 2002'ye geldiğimizde borç 27 milyar dolar olmuştu. Eğer 1 milyar dolar
kredi alamazsa memurunun maaşını ödeyemezdi. Size milattan önce bahsetmiyorum 9 yıl önceden bahsediyorum. Bugün IMF'ye dirseğimizin tersini gösterdik. IMF'ye hiç bir zaman kızmadım. Bizi IMF'ye muhtaç edenlere kızdım. Türkiye'nin IMF'ye borcu 8,5 yıl önce 27 milyar dolardı. Bugün borcumuz 4,8 milyar dolara düştü. İstesek bugün kapatırız. 2013'de IMF ile hesabı sıfırlıyoruz.''
Küresel kriz yaşandığında kendisinin
Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı yaptığını anımsatan Çağlayan, o dönemde büyük kuruluşların yöneticilerinin yanına gelerek, IMF'den borç para almaları yönünde taleplerini
Başbakan Erdoğan'a iletmelerini istediğini anlattı.
Başbakan Erdoğan'ın bu konuda ülke adına son derece olumlu davranış sergilediğini vurgulayan Çağlayan, ''Sayın Başbakanımız 'Al kardeşim benim şartlarım bunlar, uyuyorsan tamam, uymuyorsan işin gücün rast gelsin' dedi. Gidiş o gidiş. Ne oldu bir tane bankamız mı battı? Türkiye bu küresel krizde
kredi notu 2 kademe artan tek ülke oldu. Evet, ihracatımız azaldı. 132 milyar dolardan 102.2 milyar dolara düştü. İpin ucunu bıraksak 90 milyar doların altına düşecekti. Çünkü ihracat yaptığımız pazarlar daraldı. 21 milyar dolar
Avrupa pazarında ihracatımız azaldı. 21 senti bile rekabetten kopmadan ortaya çıkan bir sonuç değil. Tamamen Avrupa pazarlarının daralmasıyla ortaya çıkan bir sonuç. 6 milyar dolar ihracat azalması Birleşik Arap Emirliklerinde sırf
demir çelik sektörünün taleplerinin azalmasıyla oldu. Zaten iki taraftan ihracat azalması 27 milyar dolar ediyor'' diye konuştu.
Çağlayan, İngiltere'de evlerde kullanılan her 10 buzdolabının 8'inin, 3 televizyondan bir tanesinin
Türk malı olduğunu, bundan büyük gurur duyduğunu vurguladı.
-KOMŞULARLA TİCARET-
Komşularla ticareti de önemli ölçüde geliştirdiklerini belirten Çağlayan, şöyle devam etti:
''Komşu ülkelerle
silah elde neredeyse karşılıklı çatışmaya girecektik. Suriye'yi hatırlayın. Bugün aramızda sınırı kaldırdık. Mayınları kaldırdık.
Rusya ile aramızda vizeyi kaldırdık. Ben talebeyken o günkü şartlarda 'komünistler Moskova'ya' diye çok bağırmıştım. Bana o gün biri çıkıp, gün gelecek Türkiye Rusya ile vizeyi kaldıracak,
anlaşma imzalayacak deseydi vallahi olmayacağına dair iddiaya girerdim. Biz komşu ülkelerle 2002 yılında sadece 7 milyar dolar ticaret yapıyorduk. Bugün 49 milyar dolar. İnsan ticaretin en güzelini komşusuyla yapar. Bugün gelmiş olduğumuz nokta son derece sevindirici.
Türkiye
bütçe disiplinini sağlamıştır. 2009 krizinin atlatılmasının da en önemli nedeni, bütçe ve mali disiplinin sağlanmasıdır. Ben hatırlıyorum. Acaba iki başbakan yardımcısı birbirlerine sert mi baktı. O gün dolar,
faiz yükseliyor. Acaba merdivenden inerken birinin ayağı takılacak mı? Bugünleri geride bıraktık. Bunu sadece bizim görmemiz önemli değil,
yabancı yatırımcılar da bunu görüyor. 80 yılda Türkiye'ye gelen toplam doğrudan yatırım yabancı
sermaye 14,5 milyar dolar. 2003-2010 arasında doğrudan yabancı sermaye, 7,5 yılda tam 94 milyar dolar. Yıllık 15-16 milyar dolar Türkiye'ye yatırım için para geldi. Bunun yüzde 75'i Avrupa kaynaklı.''
-AVRUPA'DAKİ İŞ GÜCÜ SIKINTISI-
Avrupa'da
işgücü maliyetlerinin yüksek olduğuna dikkati çeken Çağlayan, şunları kaydetti:
''AB
Komisyonunun kendi raporu, önümüzdeki 10 yılda Avrupa'da tam 1 milyon 700 bin şirket kapanıyor. Çünkü işi devredeceği ikinci nesil evlatları yok. Bunun 600 bini sadece Almanya'da. Ben 1,5 yıldır Bakanlıkta bu şirketleri Türk firmalarının alması konusunda yeni bir mevzuat, destek mekanizması hazırlıyorum. Hem onların markasını alacağız, hem onların
ürün dağıtım kanallarına gireceğiz. Avrupa'nın bu konuda tek akciğeri var. O da Türkiye. Başka yer yok. Türkiye'nin önemini bilelim. Türkiye coğrafyasında her türlü güzelliğe sahip. Türkiye'nin geçmişte bütün meselesi iyi yönetilememesiydi. Bugün iyi yönetiliyor. Bu ülkede istikrar sürdüğü müddetçe bu ülke büyüyecektir. 8,9 büyüme öyle ufak bir büyüme değil. Çok babayiğit büyümedir. 2010 yılını Türkiye
OECD ülkeleri açısından büyümede 3. sırada kapattı. Avrupa'da birinci sırada kapattı.''
-İTHALAT KARŞISINDA ÖNLEMLER-
Türkiye'de yatırım yapmış sanayiciyi başka ülkelerin haksız ve kalitesiz rekabetiyle boğuşturmayacağını anlatan Çağlayan, şöyle konuştu:
''Bilin ki asla sizi bu konuda ezdirmeyiz. Tekstil sektörü bunu gördü. Kafanızı karıştırmayın. Gazete haberine giderseniz, kafanız karışır. Bakanlar kurulu neye imza atıyorsa o dur. Benim karşıma bir sürü insan çıktı, 'aman efendim Türkiye batacak,
tekstil sektörüne bu desteği vermeye gerek yok' diye. Ben tekstil sektörüne destek vermiyorum, ben ülkeme destek veriyorum. Türkiye'ye
hizmet veriyorum. Tekstil sektörü
dış ticaret açığı veriyor, konfeksiyon sektörü ciddi şekilde ithalatçı olmaya başlıyor, fabrikalar tek tek kapanıyor, işçiler çıkarılıyor. Bu bizim hedeflerimize ters.
İthalata karşı değiliz. Ama her bir ithalat benim bir insanımı daha işsiz bırakıyor. Hükümetim buna kayıtsız kalamaz.
Geldiler gittiler, neler neler. Gazeteye ilan vereceklermiş, 'o günler geride kaldı, bırakın versinler' dedim. Mehmet kardeşim şahit. Bir kardeşimiz geldi ihracatçı birlik başkanı, ismini vereyim Merter
Sanayici İşadamları Derneği, 'Gazeteye ilan verecekler tenkit edecekler, kınayacaklar, konfeksiyona getirmiş olduğunuz bu tedbiri' dedi. 'E ne yaptın?' dedim. 'Vallahi önledim' dedi. 'Halt etmişin' dedim. Bırak kardeşim demek verecekleri paraları var. Elbette
gazetelerin de reklama ihtiyacı var. Türkiye artık eski Türkiye değil, bu bakanlar eski bakanlar değil evvelallah. Öyle gazeteyle filan bunlar vız gelir cıva gider. Doğru olduğuna inandığımız şeyi sonuna kadar yaparız. Nitekim yaptık.
İthalatı açalım güzel, bu ülkede kim iş bulacak, bu ülke nasıl kalkınacak. bu konuda doğru bildiğimizi yapacağız. Ben Türkiye'deki yatırımcıyı, istihdamı sonuna kadar korumakla mükellefim.''
-''ÇUKUROVA'NIN BAKANIYIM''-
Çağlayan, daha önce Mersin'den
milletvekili adaylığı konusunda bir beklentisi olmadığını, ancak, bundan son derece mutlu olduğunu vurguladı.
Mersin ile Adana arasında bir ayrımın olmadığına vurgu yapan Çağlayan, ''Sadece Mersin değil, şu an itibarıyla Mersin'in de Adana'nın da
Çukurova'nın da Bakanıyım. Bundan onur duyuyorum'' dedi.
Çağlayan, ''kitabında asla ayrımcılık yazmadığını'' belirterek, şunları kaydetti:
''Biz insanları bile ayırmayız. Laz,
Kürt, Arap olsun,
Alevi olsun
Sünni olsun hepsinin başımızın üstünde yeri var. Nasıl insanları kalkıp ayırabiliriz. Yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz. Bu ülkede kim tek devlet, tek
bayrak, tek vatan diyorsa, başımızın tacıdır. Bizim milliyetçilik anlayışımız farklı. Ben eski ülkü ocaklıyım. Bu ülkenin milliyetçiliği bu ülkeyi büyütmektir.
İstihdam artışını sağlamaktır. Türkiye'yi dünyada onurlu bir ülke haline getirmektir. Elbette
seçim ortamındayız. Her siyasi partinin ortak bir hedefi var. Herkes 'Türkiye'yi ben büyüteceğim' diyor. Herkesin farklı farklı tavırları, farklı farklı görüşleri var. Demokrasinin en büyük nimeti bu. İstiyoruz ki Türkiye'de birbirimizin yüzüne bakamayacağımız şeyleri yapmayalım.''
Çağlayan, Çukurova Bölgesel Havaalanın da bu yıl temelinin atılacağını, 2,5 yılda tamamlanacağını, yıllık kapasitesinin 30 milyon kişi olacağını bildirdi.
Hızlı
tren konusunun da geçmişte Türkiye'de hayal olduğunu anlatan Çağlayan, ''Hızlı tren önce
Ankara-
İstanbul arası bitiriliyor.
Konya bitmiş durumda. Güneye doğru inecek, ancak, Adana-Mersin konusunda çalışmalar devam ediyor. O konuda henüz net bir şey yok. Ancak, bunların hepsi olacak'' dedi.
TİM Başkanı Mehmet
Büyükekşi, ihracat rakamlarının artmasında büyük payı bulunan Bakan Çağlayan'ın bitmek bilmeyen bir enerjisi bulunduğunu belirterek, ''Dünyayı ülke ülke gezdi, kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum'' dedi.
Büyükekşi, Mersin'de en çok ihracat yapan 10 ili açıkladıklarını anımsatarak, Adana'nın da yüzde 41 artışla beşinci sırada yer aldığını vurguladı.
Konuşmaların ardından günün anısına MÜSİAD Şube Başkanı Bilal Nadir Gök, Bakan Çağlayan'a
hediye sunarken, Çağlayan'da başarılı işadamlarına plaket verdi, yeni üyelerin rozetlerini taktı.
Toplantıya,
Vali İlhan Atış,
AK Parti Adana Milletvekilleri Vahit Kirişçi,
Necdet Ünüvar, Emniyet Müdürü Mehmet
Avcı ile çeşitli odaların temsilcileri katıldı.
(KUT-AYC-ÇAL)02.06.2011 09:03:29