Devlet Bakanı Hayati Yazıcı,
halkın bu
seçimde, tarihte ilk defa bir anayasayı yapacak çoğunluğu
AK Parti iktidarına sağlayacağı yönünde beklentileri olduğunu söyledi.
Yazıcı,
Rize Gazeteciler ve Muhabirler Derneğinde düzenlediği basın toplantısında, bu seçimin projelerin gerçekleşmesi, halkın hayatının kolaylaşması ve demokratik standartlar açısından siyasal iktidarın hareket alanının belirlenmesi bağlamında önemli bir zemin teşkil edeceğini belirtti.
Seçimlerde, iktidara karşı muhalefet partilerinin alternatif oluşturmalarının söz konusu olmadığını savunan Yazıcı, ''Türkiye'nin tamamında yaşayan insanlar arasında hiçbir ayrım yapmayan, her alanda proje üreten bir partiyiz. Siyasal anlamda boşluk bırakmayan bir tarzımız var. Bunun için projelerde bizimle yarışamazlar ama muhalefet partileri
hakaret,
iftira, gerçek dışı konuşma şeklinde sürdürdükleri seçim çalışmasından vazgeçmeyecek gibi görünüyor. Sadece Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu noktasında yeni bir fikir beyan ediyorlar. Bu anlamda oluşacak yeni
Meclis büyük önem taşıyor'' dedi.
Yeni bir anayasa yapılmasının zemini bakımından AK Parti'nin en azından Mecliste anayasa değişikliği gerçekleştirecek bir güce erişmesi, yani en az 330'un üzerinde grup oluşturması gerektiğini ifade eden Yazıcı, şunları söyledi:
''
Anayasayı oluşturacak güç AK Parti'de olmazsa Mecliste yer alacak muhalefet partileri ile anlaşmanın pek mümkün olmayacağı anlaşılıyor. Elbette anayasa yapılırken, Meclis içinde ve dışındaki grupların katkısının alınması gerekir ama katkı alınması demek tartışılan konuların sadece üzerinde anlaşılanlar konusunda çalışma yapılması, diğerlerinin ayrılması gibi bir yöntem demek değildir. Konular konuşulur, tartışılır, sonuçta anayasa ve diğer mevzuatın öngördüğü çoğunluk ne ise o çoğunluğun kararı doğrultusunda yürüyüş devam eder.
Bizim beklentimiz, halkımızın bu seçimde tarihimizde ilk defa bir anayasayı yapacak çoğunluğu AK Parti iktidarına sağlayacağı yönündedir. Bunun olması Türkiye'nin çıkarınadır. Biz de bu konularda çok daha fazla çalışmak zorundayız. Gerek Meclis içi gerekse dışındaki her kesimle bu konuyu tartışarak, milletimizin arzusu doğrultusunda, bugüne kadar yapılan eleştirileri de dikkate alarak inşallah tarihimize, milletimize yeni bir anayasa armağan ederiz.''
Yazıcı, son 8-10 yıldan bu yana vatandaşların pragmatist baktığını, kimin
hizmet üreteceğine bakarak oyunu kullandığını, ideolojik
bağımlılık içerisinde
siyaset yapmadıklarını kaydederek, ''Yeni kuşaklar bu anlamda daha pragmatist davranıyorlar. Siyaset kurumları bir hizmet yapma aracıdır. Siyasi partiler
ülke yönetimine talip olurken değerler üzerinden değil, projelerle yarışı sürdürsünler ama maalesef o noktaya gelebilmiş değiliz'' diye konuştu.
Bu seçimde belki ilk defa, özellikle anamuhalefet partisinin bir
takım projelerle seçim meydanına çıktığına ilişkin yorumlar yapıldığını dile getiren Yazıcı, ''Ama bunların çoğu bizim iktidarımız döneminde yapılan çalışmalar. Yeni isimler altında halkımıza pazarlamaya çalışıyorlar. Belki bunları açıklamak için çok fazla şansımız olmadı ama halkımız bunu anlamaya başladı. 2007, 2009 seçimleri, Anayasa referandumunda hizmetin değerlendirildiğini görüyoruz. Bu seçimde de o değerlendirmenin en iyi şekilde yapılacağına inanıyoruz'' dedi.
Yazıcı, devletin yönetim şeması içinde rol üstlenecek kurumların neler olduğu ve görev yetkilerini tanımlayanın anayasa olduğunu belirterek, şöyle dedi:
''Devletin rejimi açısından
tartışmalar oluyor. Devletin rejimi açısından
başkanlık, yarı başkanlık, parlamenter
demokrasi gibi rejimler vardır. Bizim şu anda rejimimiz parlamenter demokrasi. Kuvvetler ayrılığına dayalı bir rejime sahibiz. Bunlar tartışılır. Türkiye'nin bunları tartışması lazım, tempomuzu artırmamız lazım. Geçmiş süreçlerde çok zaman kaybettik. Kurumların daha tempolu çalışmasını sağlamalıyız. Bunu sağlayacak olanın başkanlık mı, yarı başkanlık mı, bugünkü rejimi mi sürdürürüz... Elbette ki yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde bunlar tartışılacaktır. Sonuçta çoğunluk hangi doğrultuda oluşursa o doğrultuda yürünecektir. İnşallah Türkiye'nin ihtiyacı olan anayasayı, söylediğim şartların oluşması halinde gerçekleştirerek Türkiye'ye armağan edeceğiz.''
-ERGENEKON DAVASI SANIKLARININ ADAYLIĞI-
Yazıcı, bir gazetecinin
Ergenekon davası kapsamında bazı
tutukluların
aday gösterilmesinin seçimlerin ardından bir tartışmaya neden olup olmayacağı şeklindeki sorusu üzerine, aday bildirme süreci başlamadan önce görüşünü kamuoyu ile paylaştığını, bunu
hukukçu hassasiyeti ile yaptığını söyledi.
CHP'nin, kendisinin Mecliste bulunduğu dönemde genel başkanından milletvekili düzeyine kadar her bireyinin yapılan tüm konuşmalarda dokunulmazlığın kaldırılmasını dile getirdiklerini ifade eden Yazıcı, şöyle konuştu:
''Şimdi bu seçimde haklarında
soruşturma başlatılmış, dava açılmış bir kısım vatandaşlar var. Haklarındaki davalar çok ağır.
Ergenekon davası,
Balyoz davası gibi. Ben hukukçu kimliğimle iddianamelerin
özet kısımlarını okuyan bir kişiyim. Onlara bakıldığında gerek MHP, gerek CHP, gerekse BDP'nin bağımsız kisvesi altında aday gösterdiği insanlar hakkındaki suçlamalar, Anayasa'nın 2. maddesinde ifade edilen hükümetin varlığına, parlamentonun varlığına yönelik suç isnatları ile doğrudan bağlantılı. Bunlar Anayasa'nın yasama dokunulmazlığını düzenleyen maddeleri. Bunların yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında olduğu ifade edilmiş. Bunlar seçilseler bile yasama dokunulmazlığına sahip olamazlar deniliyor. Bütün bunlara karşı büyük bir çelişki... Hem yasama dokunulmazlığı kalksın deniliyor. Bunu diyen CHP ve MHP, bu seçimde haklarında dava açılan, kimileri tutuklu olan kişileri seçilebilecek yerlerden aday göstermek suretiyle onları yasama dokunulmazlığına kavuşturarak
tahliyelerini amaçlıyor. Bu olayın bir boyutu bu. Diğer bir boyutu, bunlar seçilseler bile tutuklu olanların seçilmiş olmaları dolayısıyla otomatikman tahliye edilmeleri mümkün değil. Tahliye, bunların seçilme durumları dışında değerlendirilecek bir konu. 'Şimdi bunlar seçildi, tahliye edilsinler' diyecekler. Öyle bir tartışma başlayacak.
Burada amaç Ergenekon, Balyoz davaları gibi önemli davaların güvenilirliğini, halk nezdinde oluşan imajı zedelemek. O süreçleri sürdüren yargı organına
baskı uygulamak. Bu hiç kimsenin hakkı değil. 'Bunlar seçildi tahliye edilsin' demek, Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı. Aynı konuda tutuklu olan diğer kişilere bu durum o zaman haksızlık olur. Böylesine kaotik durumun oluşması planlanmış. Bunu çok yanlış buluyorum. Önümüzdeki hafta büyük ihtimalle bu tartışmaları göreceğiz.''
-CHP'NİN BUGÜNKÜ HOPA MİTİNGİ-
Devlet Bakanı Yazıcı, bir gazetecinin CHP'nin
Hopa mitingiyle ilgili sorusu üzerine, Kılıçdaroğlu'nun Hopa'da Baş
bakan Erdoğan'a yönelik eylemi değerlendirmesini son derece provokatif bulduğunu belirtti.
Yazıcı, şunları söyledi:
''Kılıçdaroğlu bugün yaptığı mitingde olaylarda
kalp krizi geçirerek, -öyle biliyoruz, başka sebebi var mı bilemem, geçirdiği kalp krizi sonucu-
vefat eden öğretmenin mezarına gidiyor, evini ziyaret ediyor. O kapsamda, belki de onu kamufle etmek amacıyla bir de olay sırasında yaralanmış, hayati tehlikesi devam eden polis memurunun yakınlarını ziyaret ettiğini duyduk ama kullandığı sözcükler şık değil. Daha önce bu konuyla alakalı işte 'yağmur eken, dolu biçer' şeklinde
Başbakanımıza yönelik ithamlarda bulunmuş. Maalesef anamuhalefet partisi genel başkanı, bilmiyorum CHP'lileri uğrattı mı ama beni hayal kırıklığına uğrattı. Seçildiği zaman CHP'nin değişim, dönüşüm yaşayacağını ummuştum. Anamuhalefet önemli bir yerdir, orada siyaset
üretiminin çok kaliteli olması lazım. Üretim olması lazım. Bu beklenti içindeydim ama maalesef hayal kırıklığına uğradım. Çünkü herhangi bir üretim yok. Tahkir, iftira ile
politika yapılabileceği, ülkenin yönetimine talip olunabileceği algılanıyor. Bunu son derece tehlikeli ve riskli buluyorum.
Başbakan ne yapmış ki bunu söylüyorsun? Söylediğin sözün arkasını doldur. Bugün de gitmiş orada 'ben geldim eşkıya görmedim' diyor. Bir insanın bir şeyi görmesi için gözü olması lazım, duyması için kulağı olması lazım. Görecek gözü, işitecek kulağı yoksa biz sadece üzülürüz. Bu sonuçta bizim sorunumuz değil. Göremiyorsun, o zaman ya
kontrol ettireceksin gözünü, ya bir şey yapacaksın. 'Orada eşkıya var' derken, Hopa halkına denmiyor, Hopa halkı, bizim insanımız, çok saygındır ama Başbakanımızın oraya gidişini provoke eden bir grup var. İnsanlar konuşsun, tartışsın, slogan atsın, bunlar hak ama taş atmak, kırmak dökmek... Bunlar hak olabilir mi? Bunu hangi insan savunabilir? Hangi sorumluluk taşıyan insan bunu tolere edebilir. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
İnşallah Mecliste bir ortam olur da bunu sormak isterim. Nasıl tolere ediyorsun? Türkiye'nin asgari müştereği olması lazım. 'Eşkıya yok' diyorsun, polis memurunu ziyaret etmek istiyorsun. Peki polis memurunun yüzüne gelen taşı kim attı? Eşkıya değil mi o taşı atan? Eşkıya orada bir ifadedir. Eşkıyalık, gücünü hukuk dışı kullanma anlamındadır. Üzüntü verici konular.''
Yazıcı, basın toplantısının ardından Rize Gazeteciler ve Muhabirler Derneğine gelen Mağdur Aileleri Derneği Başkanı Nuriye Kaputoğlu ve dün gece Gürcistan'da serbest bırakılan kişilerle görüştü. Kaputoğlu, Bakan Yazıcı'dan, Gürcistan'da tutuklu bulunan diğer Türk vatandaşlarının da serbest bırakılması için
yardım istedi.
(HS-AK-EHK)10.06.2011 20:23:26