Hakimler
Savcılar Yüksek Kurulu(
HSYK)'nun kararıyla özlük haklarını yeniden alan
emekli Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi Savcısı
Hüseyin Altın, kendisinin meslekten
ihraç edilmesini
PKK ile ilgili gelen talepleri geri çevirmesine bağladı. Hüseyin Altın, Adapazarı'nda 1992 yılında dağ kadrosuna katılmak üzereyken yakalanan PKK'lıların
sorgusunu yaptığını anlatarak, "Sosyal-Demakrat Halkçı Parti (SHP) il yönetimi, başvuruda bulunarak
tutuklu PKK'lıların
tahliyesini istedi. Taviz vermedim. PKK'lıların tahliyesi için söz aldıkları hakimi engellememe noktasında talepleri oldu. Ben buna da karşı koydum ve taleplerin tamamı püskürttüm. Bu kararlarım ileriki dönemde meslekten ihraca kadar varan olayı getirdi." dedi.
Eski Savcı Hüseyin Altın,
Seyfi Oktay'ın
adalet bakanlığı döneminde çıkarılan
Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun aleyhine kitap yazdığı için 1997'de meslekten atılmıştı. Altın, yapılan haksızlığı bir türlü gururuna yediremediğini, bunu kimselere hatta eşine bile söyleyemediğini
anlattı. İhraçtan kısa süre önce verdiği emeklilik dilekçesi sayesinde konuyu yakınlarından gizlemeyi başardığını ifade eden Altın, hakkındaki ihraç kararı önceki gün kaldırılınca yıllar süren kabusunun da son bulduğunu söyledi. Savcı, o dönem eşinin "Neden ayrıldın?" sorularına bir türlü
cevap veremediğini söylüyor. "Artık gururla 'emekli savcıyım' diyebileceğim. Yaşadıklarımı saklamak zorunda kalmayacağım." diyor. Altın. iade-i itibarının sağlanmasına katkıda bulunan herkese şükran borçlu olduğunu belirtirken, 12
Eylül referandumunu hatırlatıyor: "Evet diyenlere her zaman dua edeceğim."
Hüseyin Altın'ın
savcılık mesleğine adım atışı Türkiye'nin zor dönemlerden geçtiği 70'li yıllara denk geliyor. Muhafazakâr yapısı ve
terör örgütlerine yönelik yürüttüğü operasyonlar nedeniyle bazı kesimlerin hedefi haline gelir Altın. En yoğun
baskıyı
Seyfi Oktay döneminde yaşar. Oktay'ın bakanlığı döneminde düzenlenen CMK'ya,
terör örgütleri ve sanıklar lehinde olduğu için
itiraz eder ve gerekçelerini anlatan bir kitap kaleme alır. Yazdığı kitabı ve konuyu özetleyen bir mektupla birlikte dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'ye gönderir. Çıkartılan kanunun suç işleme oranını artıracağı ve bunun da güvenlik zafiyeti oluşturacağı gerekçesiyle konunun Meclis'te tartışılması gerektiğini iletir. Fakat Menteşe, kendisine gelen kitabı ve mektubu olduğu gibi Seyfi Oktay'a gönderir. Altın hakkında yöneticileri ve parti temsilcilerini haksız bir dille eleştirdiği gerekçesiyle
soruşturma başlatılır.
YARGITAY ÜYESİ OLMASI GEREKİRKEN DGM SAVCISI OLDU
Altın, birinci
sınıf savcı olması ve görevindeki almış olduğu puanlar gereği
Yargıtay üyeliğine seçilmesi gerekirken, Diyarbakır DGM Savcılığı'na tayini çıkar. Seyfi Oktay'ın HSYK'ya yaptığı baskı ile kendisi hakkında çıkan kararlar hep 3'e karşı 4 oyla alınır. Görev yaptığı süre içerisinde o kadar çok il ve ilçe gezer ki arkadaşları ona 'Gezgin Savcı' lakabını takar. 18 ay içinde görev yeri tam 7 kez değiştirilir. Altın, "Beni meslekten yıldırmak ve soğutmak için o kadar acımasızca kararlar aldılar ki, görevimle ilgili bir kusur bulamayınca dinî inancım Seyfi Oktay ve onun gibi düşünenlerin hep sorunu oldu. HSYK'nın yapısının her zaman bugünkü gibi olması gerektiğini söyledim." diyor.
SHP'LİLER TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNİN TAHLİYESİ İSTEDİ
Hüseyin Altın, bu yaşadıklarının
altındaki sebebini ise
terör örgütü üyelerine kanunlar çerçevesinde yaptığı işlemleri gösteriyor. Yaşadıklarının canlı tanığının Adapazarı'nda savcı olarak görev yaptığı dönemde
Başsavcı olan Hikmet Çetin'i gösteriyor. Altın, sonra yaşadıklarını şöyle sıralıyor: "Hikmet bey,
terör olayları ile ilgili soruşturmalar yaptığımı biliyor. Başsavcı olması nedeniyle iş bölümünü kendisi yapmıştır. Tutuklu PKK terör örgütü sanıklarının SHP mahalli parti yönetimi tarafından serbest bırakılması yönünde ki taleplere şahittir. 'Bir başka hakimden tahliye sözü aldık. Hüseyin Bey buna sesini çıkarmasın' talepleri oldu ve bu taleplere kendisi de şahittir." Normalde birinci sınıfa ayrılmış ve Yargıtay üyeliğine seçilmeye hak kazanmış, soruşturması olmayan bir savcının alt bölgeye atanması anormal olduğunu anlatan Altın, "Buna itiraz ettim ve dikkate alındı. Diyarbakır'dan Konya'ya geçici
yetki ile gönderildim. Adapazarı'ndan Diyarbakır'a atanma kararı gerekçesini, atama kararında imzası bulunan bakanlar ve diğer yetkililerin açıklaması gerekir. Terör örgütü üzerinde tavassutta bulunanların, tavassutlarını geri çevirdim. Terör örgütü PKK yönelik yapılan soruşturma ile ilgili Adapazarı'nda iken bir meslektaşımın, yüzeysel sorgu yaparak serbest bıraktığı sanıkların yeniden getirilmesi için emniyete yazı yazdım. Bunlardan 4'ü PKK kampına katılmak üzere giderken
Mardin Nusaybin'de yakalandı ve Adapazarı'na getirildi. Soruşturmadaki titizliğim nedeniyle SHP il yönetimi başvurarak tutuklu sanıkların tahliye edilmesini istedi. Tahliye etmediğim durumunda, tahliye için söz aldıkları bir hakimi engellememe adına talepleri oldu. Ben bu talepleri püskürttüm ve bu nedenle cephe alındı" dedi.