Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Hüsamettin Arslan, henüz
modernleşme sürecini tamamlayamayan
Türkiye'nin farklılıklara yer veren postmodern kültür dalgasına yakalandığını ifade etti. Arslan, 1800'lü yıllarda modernleşmeye başlayan Türkiye'nin, dünyanın geç modernleşen ülkelerinden olduğunu dile getirdi.
Bursa Kent Konseyi Gençlik Meclisi ve BurSanat Eğitim ve Gençlik Derneği işbirliğiyle 'Postmodern
Kültür ve Türkiye' konulu
seminer düzenlendi.
Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Bursa Kent Konseyi Koza Salon'da gerçekleşen söyleşi öncesi bir konuşma yapan Bursa Kent Konseyi Başkanı Mehmet
Semih Pala, 20 ayda toplam bin 500 etkinlik gerçekleştirdiklerini belirtti.
Bursa Kent Konseyi Gençlik Meclisi Başkanı Hakan Darılmazlar ise
çatı kuruluş olan Bursa Kent Konseyi Gençlik Meclisi'nin, gençlerin karar alma mekanizmalarına katılımı sürecinde büyük rol oynadığını ifade etti.
Seminerde konuşan Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, postmodernliği anlamak için önce modernliği bilmek gerektiğine işaret etti. Modernliğin; akla, bilime ve ulus devlet anlayışına dayandığını ve 18. yüzyılda başladığını kaydeden Arslan, "Modern kültür, akla ve bilime dayalı, savaşların, açlığın olmadığı, barış içerisinde bir dünya oluşturabiliriz' düşüncesini taşıyordu. Ancak bu
inanç dünya savaşları,
Çernobil gibi çevre felaketleri ve 1960 yılında yaşanan cinsel devrimlerle devamlı olamamıştır. Batılı entelektüeller, kendi
model kültürlerini eleştirmeye başlamıştır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında milyonlarca insan ölünce batılı entelektüeller, bilime ve akla inancın sorgulanabileceğini düşünmüştür. Çünkü
akıl ve bilim despotizmi de doğurmuştu. Bunun üzerine de postmodern bir anlayış ortaya çıktı." şeklinde konuştu.
Postmodernliğin, modern öncesi veya anti modernizm olmadığını anlatan Arslan, postmodernliğin aslında modernitenin devamı olduğunu vurguladı. Türkiye'deki duruma da değinen Arslan, 1800'lü yıllarda modernleşmeye başlamasına rağmen, Türkiye'nin dünyanın geç modernleşen ülkelerinden biri olduğunu dile getirdi. Batılı kültüründen
doğal modern kültüre, devlet eliyle yukarıdan talip olunduğunu söyleyen Arslan, şöyle devam etti:
"
Osmanlı sultanları, devletin bekasını modern kültürü almakta bulmuşlardır. Bizim modern atalarımız için temel sıkıntı, 'hem modern kültürü alıp, hem de nasıl kendimiz kalabiliriz?' sorusuydu. Bu soru
Cumhuriyet kuşağının da en büyük sıkıntısıydı. Bizler 3. Selim'den bu yana modernleşme sancıları çeken bir toplumuz. Nasıl 3. Selim döneminde modern kültüre yakalanmışsak, bunu henüz hazmedememişken 1980 yılında da postmodern kültür dalgasına yakalandık. Çoğulcu demokrasiye, farklılıklara daha fazla yer vermeye maruz kaldık."