Atatürk Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı,
Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. M. Tevfik Gülsoy,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'seçimden sonra referanduma sunulabilir' dediği
başkanlık sistemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Demokrasinin hâkim olduğu ülkelerin; parlamenter hükümet sistemi, başkanlık hükümet sistemi, meclis hükümeti sistemi ve yarı başkanlık hükümet istemlerinden birisiyle yönetildiğini belirten Gülsoy, Türkiye'de
başkanlık sistemi hariç diğer üç sistemin de uygulandığını söyledi.
1982 Anayasası'nın nasıl bir hükümet sistemi kurduğunun halen
tartışma konusu olduğunu dile getiren Gülsoy, 12
Eylül sonrası cumhurbaşkanlığı makamının geniş yetkilerle donatıldığını belirterek, Türkiye'nin adı konulmamış bir
yarı başkanlık sistemiyle yönetildiğini açıkladı.
Gülsoy, "Modern
demokrasilerin hükümet sistemi bakımından hareket noktası yasama, yürütme ve yargı organlarının nasıl belirlendiği ve bunların aralarındaki ilişkinin nasıl düzenlendiğidir. Ortak temel yaklaşım yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Demokrasi tarihimiz incelendiğinde başkanlık sistemi hariç diğer üçünün uygulandığını görmekteyiz. 1961–1980 tarihlerinde parlamenter hükümet sistemi, 1921–1924 meclis hükümet modeli, 1924–1960 arasında da bu ikisinin karma bir modeli uygulandı. 1982 Anayasası'nın nasıl bir hükümet sistemi kurduğu ise baştan beri tartışma konusudur." dedi.
12 Eylül sonrası yasama, yürütme ve yargıya ilişkin geniş yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanlığı makamının, parlamenter hükümet sisteminden açıkça bir sapma anlamına geldiğini dile getiren Gülsoy, şöyle devam etti: "Bu yetkilere sahip bir
cumhurbaşkanının genel oyla seçilmesi sağlandığında da, bunun resmi adı 'Yarı Başkanlık Sistemi' olacaktı. Bu durum 1982 Anayasası'nın çelişkilerle dolu olduğunun bir başka kanıtıdır. Çünkü anayasanın başlangıç kısmında kuvvetler arasında medeni bir iş bölümü ve işbirliğinin benimsendiği ifade edilmiştir. Bu ifadeler parlamenter hükümet modelinin benimsendiğini ilan etmektedir. Fakat kurulan sistem bunun dışında olmuştur."
Seçimle belirlenen siyasi iktidarın üzerinde vesayeti temin edecek cumhurbaşkanlığı makamının, 1982 Anayasası'nı her zaman tartışmaların odağı haline getirdiğine dikkat çeken Gülsoy, "Böylesi bir yapı, hem siyasi iktidarları hem de muhalefeti sürekli olarak zaafa uğratmıştır. Çünkü muhalefet cumhurbaşkanlığı yetkilerini yönlendirerek muhalefet yapmak istemiş, iktidarın tasarrufları da sorumsuz ama yetkili cumhurbaşkanı tarafından sıklıkla engellenebilmiştir. Bu durumun tek istisnası Cumhurbaşkanımız
Abdullah Gül dönemidir." ifadelerini kullandı.
Gülsoy, Türkiye'de 12 Eylül Anayasası'ndan beri var olan yarı başkanlık sisteminin resmi adının, mevcut anayasa hükümlerinde değişiklik olmadığı takdirde gelecek ilk cumhurbaşkanlığı seçimiyle konulacağını savundu.
21
Ekim 2007'de yapılan ve kabul edilen
halk oylaması sonucu, bundan sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk defa genel oyla yapılacağına dikkat çeken Gülsoy, "Bu aslında baştan beri bir anlamda var olan yarı başkanlık sisteminin resmi adının konulması demektir. Prototipi
Fransa olan bu modelin, farklı biçimleriyle
İrlanda,
İzlanda,
Avusturya,
Finlandiya ve Portekiz'de örneklerine rastlamaktayız. Bu örnekler incelendiğinde, sistemin işlerliğinin cumhurbaşkanı ile hükümet arasındaki ilişkilerin iyi olmasına bağlı olduğu, aksi halde ise başarının göreceli olduğu gözlemlenmektedir." diye konuştu.