Ana
yasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç, son günlerde siyasi hayatta meydana gelen olayların,
Anayasa ile siyasi hayatı düzenleyen yasaların, içeriğinde ne zaman patlayacağı belli olmayan mayınlarla dolu olduğu gerçeğini, bir kez daha ortaya çıkardığını söyledi.
Haşim Kılıç, hiçbir özgürlüğün,
terör ve şiddetin teminatı olamayacağını ifade ederek, "Hak ve
özgürlükleri kullanırken terörle
ortaklık kuranların hiç kimseden demokratik tavır ya da
sabır beklemeye hakkı yoktur." dedi.
Yüksek Mahkeme'nin kuruluşunun 49. yıl dönümü dolayısıyla
Anayasa Mahkemesi binasında
tören düzenlendi. Törene Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül,
TBMM Başkanı Mehmet Ali
Şahin,
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, bazı bakanlar,
Ankara Valisi Alaaddin
Yüksel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek,
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Yusuf
Ziya Özcan ve bazı
yüksek yargı üyeleri katıldı.
12
Eylül 2010 tarihinde yapılan
referandum ile Anayasa Mahkemesi'nde de yapısal ve fonksiyonel anlamda çok önemli değişiklikler yapıldığını dile getiren Kılıç, dünyada hak ve özgürlüklere ilişkin yeni bakışların, demokratik gelişmelerin, dayatmacı anlayışlardan bunalan halkın, bundan kurtulma arayışlarının ve tüm bu gelişmelere kayıtsız kalan yargısal direncin anayasa değişikliklerinin zorunlu sebepleri arasında sayılabileceğini kaydetti.
Yargıda yaşanan olumsuzluklara çözüm bulunması için yapılan değişikliklerin yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olmaması temennisinde bulunan Kılıç, her sorunu yasal düzenlemelerle çözme anlayışının, dünyada en çok kanuna sahip olan
ülkeler arasına girme sonucunu doğurduğunu ifade etti.
Demokratik hukuk devleti inancı ve geleneği kimi ülkelerde yazılı anayasa yapılmasına dahi ihtiyaç göstermediğine dikkat çeken Kılıç, Türk hukuk dünyasında ortaya çıkan yasa enflasyonunun temelinde ise yasama organı ile yargı organları arasındaki güvensizliğe dayalı bir mücadelenin etkileri olduğunu vurguladı. Bu organların egemenlik anlayışında ortaya çıkan farklı yaklaşımların güvensizliğin ana kaynağını oluşturduğunu savunan Kılıç, "Hukuksal metinlerle
uygulama arasındaki kopukluklar, bilinçli veya bilinçsiz yapılan yorumlar sonunda ortaya çıkan sapmalar sorunları yasayla çözme anlayışını tetikleyen diğer bir faktördür. Çok ciddi bilimsel araştırmalara konu olmuş parlamento-yargı ilişkisinden doğan sorunları bir kuruluş yıl dönümü konuşmasında geniş bir şekilde dile getirmenin yersizliği ve yetersizliği karşısında fazla konuşmak istemiyorum." diye konuştu.
"KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞINDAN FAYDALANARAK MAHKEMEYİ KİRLETMEYE KİMSENİN HAKKI YOK"
Anayasa değişikliğinden sonra uygulamada ciddi sorunlar yaşayan Anayasa Mahkemesi'ne çözüm getirenlere, yasa hakkında olumlu veya olumsuz değerlendirme yapmadan önce teşekkür eden Kılıç, Yüksek Mahkeme'ye yönelik bazı milletvekillerinin yaptığı eleştirilere sert tepki gösterdi. Kılıç, şöyle dedi:
"Bu yasanın komisyonlarda ve TBMM'de görüşülmesi aşamasında bazı milletvekillerinin
mahkememiz ve üyeleri hakkında yaptığı değerlendirmeler şaşkınlık ve büyük üzüntüyle karşılanmıştır. Mahkememizle ilgili değişiklikler veya öngörülen imkanlar tamamen parlamentonun takdiriyle şekillenmiştir. Söz konusu takdirin bazı milletvekillerinin burada tekrarlamaktan utanç duyduğum sözcüklerle yaptıkları değerlendirmeleri şiddetle reddediyoruz. Kürsü dokunulmazlığının imkanlarından faydalanarak ahlaki ve hukuki temelden yoksun ithamlarla mahkemeyi kirletmeye kimsenin hakkı yoktur. Mahkeme üyelerinin onur ve şerefle yürüttüğü görev sırasında verdiği kararların kimi sevindirdiğini veya üzdüğünü düşünmediğimizi ve ilgilenmediğimizi herkesin bilmesini isteriz.
Dostluk ve husumet duyguları mahkeme kararlarının yönlendiricisi olamaz. Hakaret ve suç içermeyen her türlü eleştiriyi saygıyla karşılıyor ve korumak durumunda olduğumuz temel hak ve özgürlükler kapsamında görüyoruz."
"OLAĞANÜSTÜ KURTARICILARA YÖNELİK ÇAĞRI DÖNEMİ KAPANDI"
Son günlerde siyasi hayatta meydana gelen olayların, Anayasa ile siyasi hayatı düzenleyen yasaların içeriğinin ne zaman patlayacağı belli olmayan mayınlarla dolu olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardığını dile getiren Kılıç, sorunlar daha ortaya çıkmadan, anayasa ve yasalardaki siyasi hakları etkileyen antidemokratik kuralların acilen ortadan kaldırılması, yasama organının ülke barışına yapacağı en hayırlı
hizmet olacağını ifade etti. Kılıç, uyuşmazlıkların doğması ile ortaya çıkan çözüm gayretlerinin ise bedelinin ağır olduğunu vurguladı.
Toplumun son yıllarda siyasi,
ekonomik, sosyal ve demokratik alanlarda kaydettiği gelişmelerin ülkeyi koruma ve kollama konusunda olağanüstü kurtarıcılara yönelik
çağrı dönemini kapattığının altını çizen Kılıç, sorunların artık demokratik yol ve yöntemlerle çözüldüğü bir sürecin yaşanmak zorunda olunduğunu kaydetti.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kimlik belgesi olarak da tanımlanan Anayasa'da devletin
insan haklarına dayalı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlandığını hatırlatan Kılıç, şöyle devam etti:
"Bu ilkelerin evrensel anlamlarının yapısı değiştirilerek 'bize özgü modeller' yaratılması sorunlarımızı çoğaltmaktan başka sonuç doğurmamıştır. Bu değerlerin evrensel orijinalliği bozulmadan hayata geçirilebilmesi için gerekli olan
toplumsal kültür oluşmuştur. Artık bu evrensel gerçekler üzerinde uzlaşma sağlama imkan ve iradesini ortaya koyabilmeliyiz."
"YÜZDE 10 SEÇİM BARAJI YENİDEN DÜZENLENMELİ"
Siyasi Partiler Kanunu'nun demokratik devlet sürecini doğrudan etkileyen
siyasi partilerin işleyişine ilişkin konulardaki mevcut olumsuzlukların, ilgililer tarafından her vesile ile dile getirildiğini vurgulayan Kılıç, "Yüzde 10
seçim barajı nedeniyle temsil oranı sorunlu olan bir Meclis'in tüm kesimleri yeni anayasa yapım sürecine dahil edebilmesinin yolu, parlamento dışında bulunan siyasi partilerle sıcak bir diyaloğun kurulmasına bağlı." şeklinde konuştu.
Türkiye'de
demokratikleşmeyi engelleyen en önemli sebeplerden birisinin de Siyasi Partiler Kanunu'nun, çağı yakalayan, çoğulculuk ve temsil esasına uygun bir yapıya kavuşturulamaması olduğunu dile getiren Kılıç, Anayasa'da yapılan değişikliklere paralel olarak Siyasi Partiler Kanunu'nda gerekli değişiklikler yapılmadığından dolayı, Anayasa Mahkemesi'nin siyasi ve mali denetim görevinin güçlükle yürütüldüğünü söyledi.
Anayasa'da belirtilen siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin sebeplerin, Siyasi Partiler Kanunu'nda yeterli ve anlaşılabilir şekilde açılımlarının yapılmamış olmasının suçların yasallığı ilkesiyle de çelişmekte olduğunu vurgulayan Kılıç, "2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'na göre partilere bütçeden ödenen devlet yardımının genel
seçim barajını aşmış olan partilerle milletvekili seçimlerinde en az yüzde 7 ve yukarı oy almış olan partilere yapılıyor.
Adil olmayan bu dağılım Anayasa'nın 69. maddesinde öngörülen 'devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakma' yaptırımını devlet yardımı almayan partiler yönünden uygulanamaz hale getirmiştir." şeklinde konuştu.
Anayasa Mahkemesi'nin, son yıllardaki parti
kapatma davalarında siyasi özgürlükler lehine uygulamalar ortaya koyduğunu anlatan Kılıç, 1990-2000 yılları arasında 19 siyasi parti hakkında
kapatma davası açıldığını, 17 partinin kapatılmasına, ikisi hakkında da kapatma isteminin reddine karar verildiğini hatırlattı. 2001-2010 yılları arasında ise 15 siyasal parti hakkında kapatma davası açıldığını dile getiren Kılıç, bunlardan biri hakkında kapatma kararı, 10'u hakkında red kararı, 4'ü hakkında da davanın düşürülmesine karar verildiğini belirtti.
"YARGI SORUNLARI ÇÖZÜLMEDEN BİREYSEL BAŞVURUNUN BAŞARI ŞANSI ÇOK DÜŞÜK"
Yargı sisteminde birikmiş sorunları çözecek yasal düzenlemeler yapılmadığı takdirde, bireysel başvurunun başarı şansının çok düşük olduğunu savunan Kılıç, bunun yapılmaması halinde bireysel başvuru yolunun adil
yargılanma konusundaki sorunları daha da büyüteceğini ileri sürdü.
Anayasa Mahkemesi'nin, bireysel başvuruyu etkin bir denetim yolu olarak uygulayamadığı sürece,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvuruların azalmayacağını ifade eden Kılıç, "
Kuruluş yasasıyla düzenlenen bireysel başvuruya ilişkin sistemin etkin bir denetim sağlayıp sağlayamayacağı 2012 yılının Eylül ayında başlayacak çalışma süreci içerisinde görülecektir. Temennimiz, etkin bir denetimin gerçekleştirilmesidir." dedi.
12 Haziran'da yapılacak genel seçimlerin
hazırlık aşamasında siyasi partilerin projeleri hakkında yaptıkları açıklamalardan,
sivil toplum örgütlerinin çalışmalarından seçim sonrasında anayasada yapılacak değişikliklerin siyasi hayatta önemli bir
gündem oluşturacağını anlatan Kılıç, şöyle devam etti:
"Toplumun ortak sorunlarını dile getiren siyasi partilerimizin özgürleşme, sivilleşme ve demokratikleşme konularında ortaya çıkan iradeyi görmezlikten gelmesi düşünülemez. Halkın iradesine emanet etmediği odakların hazırladığı, bu nedenle de evrensel değerlerin, ilkelerin, ölçülerin esas alınması sonucunda ortaya çıkan sorunları çözebilmek için Anayasamızı sıkça değiştirme ihtiyacı ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir. Bilgi çağının imkanlarıyla bu gerçekler daha da netleşti. Geleneksel tarihle siyasal kabuller sorgulanmaya başlandı. Artık Türkiye, farklılıklarının bilincinde olarak geleceği öz güvenle kucaklayacak bir anlayışla kendini yeniden tanımlama aşamasına geldi. Toplum, ulaştığı seviyede insanı merkeze alan bir anlayışla kültürlere, inançlara, dillere ve dünya görüşlerine saygı ekseninde kendi ortak paydasını üretmeye başladı. Bu
gelişim de her şeyden önce toplumun ve bireyin ergin olmayışı ve güvensizlik üzerine kurulu bir anayasal düzenin ayakta kalmasını imkansız kılıyor."
"ANAYASA MAHKEMESİ'NE DAVA AÇARAK SORUN ÇÖZME KOLAYCILIĞI ORTADAN KALKACAKTIR"
Tüm toplumsal farklılıkların siyasal etkinlikleri ve güçleri ne olursa olsun anayasa yapım sürecinde kurucu ve değerli olarak görülmesi, onların talep ve beklentilerinin anayasa yapımında temel meşruiyet olarak kabul edilmesinin şart olduğunu anlatan Kılıç, "Toplumun merkeze alındığı, Meclis'in toplumsal talep ve beklentiler ekseninde, anayasa metninin kaleme aldığı ve nihai kararın yine toplum tarafından verildiği bir anayasa yapım süreci barışımızı sağlamanın yolu olarak görülmektedir. Yeni anayasanın barış ve dinamiklerin önünü açması, etkin ve hızlı bir siyasal yapılanmayı esas alması, siyasal yapının karar süreçlerinin yabancılaşmayı ortadan kaldıracak şekilde topluma ve bireylere yakınlaştırması ve Türkiye'yi uluslararası hukukun saygın ve etkin bir üyesi haline getirecek şekilde yapılandırması gerekir. Dışlayıcı hiçbir referans anayasal düzen ilkelerine dönüşmemelidir. Yüzde 10 seçim barajı nedeniyle temsil oranı sorunlu olan bir Meclis'in tüm kesimleri
yeni Anayasa yapım sürecine dahil edebilmesinin yolunun, parlamento dışında bulunan siyasi partilerle sıcak bir diyaloğun kurulmasına bağlı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Anayasa'nın 175. maddesinde Anayasa değişikliği için öngörülen nitelikli çoğunluk anlayışının içinde, uzlaşmaya dönük örtülü bir yaklaşım olduğu düşünülebilirse de bu çoğunluğu elde edenlerin azınlıkta kalan diğer görüşleri ve farklılıkları yok sayma, dışlama ya da dayatma yolunu haklı kılamaz. Ancak, nitelikli çoğunluk dışındaki görüş sahiplerinin de bu gücü bloke etme, etkisizleştirme gibi davranış sergilemelerine de asla izin verilemez. Siyaset kurumları, geçmişte yaşanan fahiş hatalarla hesaplaşarak, sorunlara çözüm önerilerini samimiyetle sunabilmelidirler. Ümit ediyorum ki bu gayret Anayasa Mahkemesi'ne dava açmak suretiyle sorun çözme kolaycılığını da ortadan kaldıracaktır." diye konuştu.
"TERÖRLE ORTAKLIK KURANLARIN DEMOKRATİK TAVIR VEYA SABIR BEKLEMEYE HAKKI YOKTUR"
Uygulamalardan ya da yasal düzenlemelerden kaynaklanan olumsuz gelişmeler bahane edilerek toplumun terörize edilmesi, sokakların ve meydanların yaşanmaz hale getirilmesinin, tarihin hiçbir döneminde sorunları çözmediğinin altını çizen Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hak ihlallerine karşı terör ve şiddet bağı kurulmadan demokratik tepkilerin gösterilmesi anayasal bir hak olduğu kadar bireylerin ya da örgütlerin görev ve sorumlulukları kapsamındadır. Dileğimiz sorunlar çözülürken
demokrasi ile bağın koparılmamasıdır. Hiçbir özgürlük, terör ve şiddetin teminatı olamaz. Hak ve özgürlüklerini kullanırken terörle ortaklık kuranların hiç kimseden demokratik tavır ya da sabır beklemeye hakkı yoktur."
Tören sonrası, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
TBMM Başkanı Mehmet
Ali Şahin, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ve diğer
protokol üyeleri, Kılıç'ın odasına geçerek bir süre sohbet etti. Ardından Kılıç, misafirlerini kapıda uğurladı.