İmam Ve Rahip Tarihi Aydınlatıyor

İmam Ve Rahip Tarihi Aydınlatıyor

Meral Özdemir - Diyarbakır Müze Müdürlüğü'nce yapılan çalışma kapsamında Bağlar ilçesindeki Kuba Cami imamı Zeynel Abidin Çiçek ile Mardin'deki Kırklar Kilisesi Papazı Gabriel Akyüz, müze envanterinde bulunan Osmanlıca, Arapça ve Süryanice el yazmaları, kitap ile yazıtları Türkçe'ye çeviriyor. Yüzyıllarca bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış, dinlerin, dillerin ve kültürlerin yan yana yürüdüğü, ezan ve çan sesinin hoşgörüyle birbirine karıştığı Diyarbakır Müze Müdürlüğü güzel bir çalışmaya tanıklık ediyor. Bölgenin zengin kültürel dokusunu geleceğe aktarmak, mevcut belgelerin ne anlama geldiğini belirlemek amacıyla Diyarbakır Müze Müdürlüğü'nce başlatılan çalışma, Mardin Kırklar Kilisesi Papazı Gabriel Akyüz ile Diyarbakır'ın Bağlar ilçesindeki Kuba Cami İmamı Zeynel Abidin Çiçek'i aynı masada birleştirdi. Çiçek Arapça ve Osmanlıca, Akyüz ise Süryanice yazılı kitapları, yazıtları ve el yazmalarını bugünle buluşturmak için Türkçe'ye çeviriyor. Aynı masayı paylaşan ve müze görevlilerine çeviriyi dikte ettiren din adamları zaman zaman Arapça ve Osmanlıca çeviri hakkında görüş alışverişinde de bulunuyor. Diyarbakır Müze Müdürü Nevin Soyukaya AA muhabirine yaptığı açıklamada, Diyarbakır Müzesi'nin geçmişte envanterine kaydedilen özellikle el yazması olmak üzere birçok matbu da dahil olan Arapça, Osmanlıca, Süryanice kitap ve belgelerin bulunduğunu belirterek, eserlerin envanterlik olmakla birlikte, içerikleriyle ilgili hiç bir bilgileri olmadığını söyledi. Müze olarak içeriklerini gün ışığına çıkarmak için bir çalışma başlattıklarını, eserlerin envanterlerini sağlıklaştırmak, içeriğinin ne olduğunu, hangi tarihte, hangi amaçla yazılmış olduklarını belgelemek amacıyla söz konusu çalışmayı başlattıklarını anlatan Soyukaya, ''Çalışmayı tamamladıktan sonra eserleri kamuoyu ve araştırmacılarla paylaşalım istedik'' dedi. Soyukaya, başlattıkları çalışma kapsamında Arapça ve Osmanlıca eserlerle ilgili Zeynel Abidin Çiçek hocadan, Süryanice el yazmalarıyla ilgili de Gabriel Akyüz'den yardım istediklerini belirterek, şöyle konuştu: ''Ermenice çok az olmakla birlikte Ermenice kitaplarımız ve el yazmalarımız da var. Ermenice'ler için ise Ermeni Patrikliği'nden yardım isteyeceğiz. Onlarla henüz çalışmamız başlamadı. Ama çok yakın gelecekte ilgili çalışmayı da başlatacağız. Bu çalışma bittikten sonra kamuoyu ile paylaşabilmek adına bütün çevirileri orjinalleri ve Türkçe'leri ile birlikte yayınlamayı planlıyoruz. Müzemizde bulunan el yazmalarının yanı sıra bazı taş yazıtlar, kitabeler var. Bunların da çevirisini yapacağız. Ayrıca sayın Akyüz ile bir çalışmaya daha başlayacağız. Antik bir mezar taşının iki yanında yer alan Süryanice yazıtını tercüme edecek. O yazıtla birlikte mezar taşımızın belki tarihine, kime ait olduğuna dair bilgiler edinmiş olacağız. Bu bilgilerle taş eserimizin de içeriğini, envanterini zenginleştirmiş olacağız. Tam olarak tarihi beli olmamakla birlikte tüm el yazmalarımız ve taş kitabelerimiz bitinceye kadar çevirisi devam edecek. Hocalarımıza teşekkür ediyoruz büyük bir gönülülükle bize katkı veriyorlar. Hocalarımız tercüme ediyor, daha sonra da uzman arkadaşlarımız formatına uygun not alıyor ve bilgisayara geçiyor. İki dinin temsilcisi aynı anda çalışıyorlar, fikir alışverişinde bulunuyorlar. Bazen bilgi akışıyla birbirlerini tamamlıyorlar. Bizim için de uzmanlarımız için de farklı bir deneyim. Çevirilerde özelikle el yazması Hümayun'lar çok ilginç. Örneğin, Atak Beyliği ile ilgili Hümayun yazıları var. Atak eski Lice ilçesi'dir. Atak Beyliği'ne tahsis edilen topraklarla ilgili bilgiler var. Biz bu bilgilerden yararlanarak bazı bilinmeyenlere de ulaşmış olacağız. Örneğin Ziya Gökalp'in el yazması şiirleri var. Ziya Gökalp'in ağabeyinin, Ziya Gökalp'in doğumu ve ölümünü yazmış. Bu çevirileri daha sonra Ziya Gökalp Müzesi'nde sergileyeceğiz. Ayrıca İçkale Müze Projesi ile de diğer el yazması belgelerle birlikte yeni bir sergi seksiyonu oluşturmayı hedefliyoruz. Bütün bunlar müzemizi her açıdan zenginleştirecek. Dini içerikli yazılar, şiirler, vergi ile ilgili bir takım bilgiler, ders notları, öğütlerinde çevirisi yapıldı. Bu zenginliği bütün çalışma bitikten sonra tasnifleyeceğiz. Tasnif üzerinden yayını planlayacağız. Müzecilik açısından birçok bilgiye ulaşıyoruz. Ve tabi en önemlisi envanter bilgilerimizi sağlıklaştırıyoruz.'' -''KAPALI KUTU İÇİNDE KALMIŞ BİLGİLERDİ''- Emekli olmak için gün saydığını belirten Zeynel Abidin Çiçek de dini eğitimini medresede aldığını, uzun yıllar fahri imamlık yaptıktan sonra resmi imamlığa geçtiğini ifade ederek, Kuba Cami'nde resmi imam olarak çalıştığını söyledi. Ramazan ayından sonra emekli olacağını, camilerde Kur'an-ı Kerim ve fıkıh derslerini verdiğini anlatan Çiçek, Arapça olarak birçok kitap yazdığını ve yazmaya devam ettiğini kaydetti. Çiçek, 7 yıl Osmanlıca üzerinde çalıştığını belirterek, şöyle konuştu: ''Büyük bir zat olan üstat Beddiüzzaman'ın 133 eserini Osmanlıca yazdım. Risale-i Nur'dan Osmanlıca yazmayı öğrendim. Ben Osmanlıca yazabiliyor ve okuyabiliyorum. Müzede de Osmanlıca belgeleri Türkçe'ye çeviriyorum. Burada günde 2 saat çalışıyorum. Bu eserleri atalarımızın eseri olarak çeviriyoruz ki bilinsin. Bunlar kapalı kutu içinde kalmış bilgilerdi. Aralarında işçilerin sigortaları, ders notları, Ziya Gökalp'ın pek çok şiiri de vardı. Onları da çevirdik. Az bir kısmı kaldı. Yakında bu çeviriler tamamlanacak.'' -400 YILIK KİTAP- Kırklar Kilisesi'nde Süryani Cemaati Ruhanisi olan Akyüz ise, müzeye değişik dönemlerde satın alınan veya gelen Süryanice eserler bulunduğunu, bu eserlerin şimdiye kadar kimseye gösterilmediğini ifade ederek, bu eserlerin hangi tarihte yazıldığı nereden geldiğine ilişkin değişik tarihi bilgileri tespit ederek tutanak şeklinde teslim ettiklerini söyledi. Çalışmanın son derece yararlı olduğunu, şu anda üzerinde çalıştığı Süryanice el yazmasının çok değerli ve tarihi bir kitap olduğunu, dini bilgiler içeren 810 sayfalık kitabın 300-400 yıllık olduğunu tespit ettiğini belirten Akyüz, şöyle dedi: ''Bu kitap kiliselerde verilen vaazlarla ilgili olarak Tiltanur köyünde el yazması ile yazılmış bir kitap. Tiltanur köyü kitapta tarif edildiğine göre Diyarbakır'ın güneybatısına denk geliyor. Bugün o köye Alipaşa deniyor ve şuanda da orada bir kilise bulunmaktadır. Buna benzer daha birçok kitap, belgeler de vardı. Ben Süryanice'yi, Osmanlıca'yı, Arapça'yı da bildiğim için diğer belgelere de yardımcı olmaya çalışırım. Taşlar üzerine yazılan kitabeleri de Osmanlıca olsun diğer belgeler olsun okuyorum. Bu eserlerin dünya insanlarına açıklanması, Onların bu kültürü görüp tanışmalarını istiyorum. Çünkü bu kültür, Süryanice el yazması yazılar, eserler bu bölgenin eserleri. Başka yerlerden gelme değildir. Bu kültürün bu bölgede tanınmasını istiyorum.'' Akyüz, Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Süryanice dil kursu verilmesinin çok güzel bir duygu olduğunu da ifade ederek, ''Hiç beklemediğimiz bir olay oldu. Bizleri çok mutlu etti, duygulandırdı. Önümüzdeki yıl da öğrenci alınacak. Bu şekilde Süryanice dili ve edebiyatı Artuklu Üniversitesi'nde öğretilecek'' diye konuştu. Bu arada Akyüz ve Soyukaya, müzede bulunan Roma dönemine ait mezar taşını inceledi. Soyukaya, mezar taşının 1935 yılında Şanlıurfa'dan müzeye getirildiğini, üzerinde Süryanice yazıtın bulunmasının eseri ilginç kıldığını söyledi. Soyukaya, bu eseri de çalışmaya dahil ettiklerini, çeviri sonunda eserle ilgili daha detaylı bilgiye sahip olacaklarını anlattı. (MRL-EK-OSM)18.08.2011 11:13:09
<< Önceki Haber İmam Ve Rahip Tarihi Aydınlatıyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER