Doğal
Afetler ve Yol Güvenliği Eğitim Derneği (DAYGED) Başkanı Yrd. Doç. Dr.
Salih Yılmaz,
Türkiye'deki depreme dayanıksız binaların bir an önce şehir dönüşümüyle ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi: "Göçecek bir binanın içinde cenin pozisyonunda mı, yoksa bir
eşya yanında yatarak mı,
masa altlarına girerek mi hayatta kalabileceğimizin konuşuluyor olması,
ülkemiz adına büyük bir talihsizliktir."
Japonya'da 9 büyüklüğünde, son yüzyılın beşinci büyük depreminin meydana geldiğini hatırlatan Yılmaz, "Bu deprem ve ardından ortaya çıkan tsunami dolayısıyla derin bir üzüntü içindeyiz. Ülkemizde kendilerine karşı büyük sempati beslenen dost ve kardeşimiz Japon halkına geçmiş olsun dileklerimizi gönderiyoruz. Bu büyük sıkıntıyı da azim, kararlılık ve çalışkanlıklarıyla atlatacaklarına yürekten inanıyoruz." dedi. Her afetten sonra olduğu gibi Türkiye gündemine deprem konusunun yeniden girdiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, "Tartışmaların özellikle deprem esnasında çekilmiş görüntüler üzerinden yapılan yorumlar, deprem sırasında nasıl davranılması gerektiği ve ülkemizin bu depremden etkilenip etkilenmeyeceği, hangi bölgelerin yüksek risk taşıdığı konularına odaklandığı görülmektedir. Herkesin tanıdığı kişiler, aynı bildik felaket senaryolarını halkın karşısına geçip tekrar etmektedir." şeklinde konuştu.
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi olan,
Deprem ve Yapı Teknolojileri Laboratuvarı Koordinatörlüğü'nü de yürüten Salih Yılmaz, afet öncesi yapılan zarar azaltıcı çalışmaların, afet sonrasındaki kayıpların azaltılmasında en önemli
silah olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Bu zarar azaltıcı çalışmaların, binalarımızın depreme dayanıklılığının belirlenmesi, yetersiz olanların güçlendirilmesi veya
kentsel dönüşüm yoluyla yetersizliğin büyük olduğu bölgelerin rehabilite edilmesi yönünde olması kaçınılmaz bir zorunluluktur." ifadelerini kullandı. Doğru olanın, sağlam binalar içinde üzerimize bir şey düşmesini engellemek ve bir yerlere savrulmamak için sıkıca bir yerlere tutunabilmek olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr.Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: "Buradaki anahtar kelime, 'sağlam bina'dır. Sağlam olmayan bir binada hayatta kalma şansının fazla olmayacağı herkesçe kabul edilmelidir. Bir başka sıkça telaffuz edilen konu da depremin önceden tahmini veya
erken uyarı sistemleridir. Bilindiği gibi afet bölgesinde bir süredir deprem aktivitesi yaşanırken bu derece büyük bir deprem bile önceden tahmin edilememiştir. Bu konuda yıllardır çalışma yürüten bilimadamları, bu afeti tahmin edememiştir. Tahminlerden medet umanlar için acı bir
ders olmuştur. Depremin hareketi, yerleşim yerlerine uzak olması sebebiyle (Sendai'ye 129 km, Tokyo'ya 373 km) Japonya'ya ulaşmadan 1 dakika önce erken uyarı sistemiyle bildirilmiştir. Türkiye'de oluşacak depremlerde ise erken uyarı sistemlerinin bu kadar süre kazandırması mümkün değildir."
Ne zaman olacağı gün hassasiyetiyle belirlenemeyen bir depremin tahmin edilmesinin, can kayıplarını engellemede pratik bir faydası olmadığını söyleyen Salih Yılmaz, şunları kaydetti: "Deprem tahminlerinden, erken uyarı sistemlerinin ülkemizde sağlayacağı sınırlı faydalardan medet ummak yerine öncelikle binalarımızı dayanıklı hale getirmek, amiyane tabirle eşeği sağlam kazığa bağlamak en gerçekçi çözüm olacaktır. Bu kapsamda atılacak
ilk adım,
modern afet
yönetim yaklaşımı çerçevesinde ülke çapında il afet planlarının hazırlanması olmalıdır."