Bilim,
Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat
Ergün,
teşvik sistemini kapsamlı bir şekilde revize edip, arızalı yönlerini giderecek, gerekirse yeni unsurları devreye alacaklarını belirterek, ''
Kamu ihalelerinde ise uluslararası ticaret kurallarını ihlal etmeden
Türkiye'de üretilen
ürünler lehine bir dönem başlatacağız'' dedi.
Kocaeli Sanayi Odası
Meclis Toplantısında konuşan Ergün, Kocaeli'nin Türkiye'nin en
küçük illerinden birisi olmasına rağmen, imalat sanayinde en çok
üretim yapan ikinci il olduğunu söyledi.
Kocaeli'yi böyle önemli bir üretim şehri haline dönüştüren sanayicilerle bir araya gelmenin ve istişare ortamı yakalamanın çok önemli olduğunu belirten Ergün, Türkiye'nin
ekonomik ve sosyal hedeflerine ulaşmasında özel sektörün
kilit bir rol oynadığını, bu nedenle iş dünyasının toplantılarına iştirak etmenin, sorunlarını dinlemenin, yaşanan gelişmeler hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulunmanın, herkes açısından son derece faydalı olduğunu kaydetti.
Bu tür buluşmalar vesilesiyle uyguladıkları politikaların etkilerini daha iyi ölçtüklerini ve iş dünyasını rahatlattıklarına dikkati çeken Ergün şöyle devam etti:
''Politikaların etkilerini daha iyi ölçme ve iş dünyasını daha fazla rahatlatmak için neler yapabileceğimizi tespit etme imkanına sahip oluyoruz. 12 Haziran
seçimleri, güven ve istikrar vurgusunu güçlendirmiş, ülkemiz ve milletimiz açısından olumlu sonuçlar doğurmuştur. Son 9 yıllık süreçte, Türkiye'nin birçok kanayan yarasına neşter vurduk, artık çözülmez denen sorunların çözülebileceğini gösterdik. Bundan 50 yıl önce yapılması gereken işleri, büyük bir süratle tamamladık. İşte sayın Baş
bakanımız, bu hafta içinde,
Ankara-
Konya arasındaki mesafeyi 1,5 saate indiren yüksek hızlı
tren hattının açılışını yaptı. İnsan, böyle önemli icraatların hayata geçtiğine şahit oldukça bir yandan seviniyor, ancak diğer yandan hayıflanıyor. Kendi kendine, Türkiye gibi bir ülkenin hızlı tren hatlarını çok daha önceleri tamamlamış olması gerekmez miydi? diye soruyor. Elbette bugün geçmişe takılmanın bir anlamı yok. Şimdiye ve geleceğe odaklanmak, bugünün ve yarının sorunlarına, ihtiyaçlarına
cevap üretmek gerekiyor.''
Bakan Ergün, son 9 yıldır geçmiş günün hesabını yapmadıklarını, gece gündüz ülkeyi daha ileriye taşımak için, daha gelişmiş bir Türkiye oluşturmak için çalıştıklarını vurguladı.
Artık yüzde 70'lere dayanan
faiz ve enflasyon oranlarının, yüksek
bütçe açıklarının ve paranın sonundaki 6 sıfırın olmadığını vurgulayan Ergün, şöyle konuştu:
''Türkiye, son yıllarda özellikle mali disiplini oluşturma ve ekonomiye direnç kazandırma noktasında çok önemli mesafeler kat etti.
Ekonomide güven ve istikrarı sağladık. Çünkü güven ve istikrarın olmadığı bir ortamda, özel sektörün
rekabet gücü kazanamayacağını çok iyi biliyoruz. Bu nedenle, büyük fedakarlıklarla oluşturduğumuz bu güven ortamını korumaya, bütçe dengelerini muhafaza etmeye büyük önem veriyoruz. Şu rakama dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu yılın ilk yarısında merkezi bütçemiz son 41 yılın rekoruna
imza atarak, 2,9 milyar dolar fazla verdi. Bu yılın seçim yılı olmasını ve seçim ortamında havada uçuşan vaatleri de dikkate aldığımızda, bu başarı çok daha büyük bir anlamlı ve değer taşıyacaktır. Ekonomi yönetiminin seçim yılında dahi popülizmden uzak durması ve bütçe hassasiyetini sürdürmesi, bu ülkede ne kadar samimi, ciddi ve akılcı bir ekonomi yönetimi olduğunu göstermek için kafidir.''
Ergün, Türkiye'nin 2008 yılının sonlarında başlayan küresel ekonomik krize bu güçlü makro ekonomik yapısıyla karşılık verdiğini ve Türkiye'nin krizden en az etkilenen ülkelerden biri olduğunu kaydetti.
-İŞSİZLİKTE TÜRKİYE-AVRUPA KIYASI-
''Bugün ABD ve
Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomilerinde yaşananlar, Türkiye'nin ne kadar iyi bir yolda olduğunu, ne kadar doğru adımlar attığını da göstermektedir'' diyen Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu ülkelerde yaşanan belirsizlikler nedeniyle, dünyada yeni tartışmalar da devam ediyor. Şunu herkesin bilmesi gerekir. Türkiye, dünyada yaşanabilecek olan iyi veya kötü her türlü senaryoya karşı son derece hazırlıklıdır. Türkiye ekonomisi, yaşanacak olumlu veya olumsuz her gelişmeyi lehine çevirebilecek enstrümanlara sahiptir. Bugün Türkiye, dünyada en fazla dikkati çeken, en fazla güven duyulan ekonomilerden birine sahiptir. 2010 yılında yüzde 8,9 oranında büyüyen ekonomimiz, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 11 oranında büyümüş ve dünyada en hızlı büyüyen ekonomi noktasına gelmiştir.
Mayıs dönemi işsizlik rakamlarına baktığımızda, bir önceki yılın aynı dönemine göre istihdam edilenlerin sayısının 1 milyon 400 bin kişi arttığını görüyoruz.
İşsizlik oranı da bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,6 puan azaldı ve yüzde 9,4'e geriledi. Türkiye, ekonomideki canlılık neticesinde işsizliği azaltırken, Avrupa'da işsizliğin azalmadığını görüyoruz. Mayıs rakamıyla birlikte, Türkiye'de
işsizlik oranı ilk kez
avro bölgesinin işsizlik oranı olan yüzde 9,9'un altına geriledi.''
İşsizlik oranının İspanya'da yüzde 21, Yunanistan'da yüzde 16 ve Fransa'da yüzde 10 civarında olduğunu belirten Ergün, yatırım ortamını iyileştirmede, cari açık ve işsizlik gibi sorunlarla mücadelede daha yapacak işleri olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin güçlü makro ekonomik yapısının gerçek bir anlam kazanmasının, reel sektörün rekabet gücü kazanmasıyla mümkün olacağını dile getiren Ergün, hükümet olarak, önümüzdeki dönemde mikro reformları ağırlıklı olarak hayata geçirmeyi ve rekabet gücünü daha yukarılara taşımayı arzuladıklarını belirtti.
-YÜKSEK KATMA DEĞERLİ ÜRÜN ÜRETİMİ-
Bugün Türkiye'nin
İtalya ile Çin arasında kalan coğrafyanın en rekabetçi ve sanayisi güçlü ülkelerinden birisi olduğunu vurgulayan Ergün, şöyle devam etti:
''Ancak Türkiye'nin artık sadece üretmeye değil, nitelikli, ileri teknolojili ve yüksek katma değerli bir üretime geçmesi gerekiyor. Sadece üretmek yetmiyor nasıl ürettiğimiz ve ne ürettiğimiz de önemli. Son 9 yılda, düşük teknolojili ürünlerden orta teknolojili ürünlere geçişi sağladık. Şimdi orta teknolojili ürünlerden yüksek teknolojili ürünlere geçişi sağlayacağız. Bu dönem bu geçişi hızlandırma dönemidir.
2023 yılında yıllık 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak istiyorsak, üretim ve ihracat yapımız içinde ileri teknolojili ürünlerin payını en az yüzde 20 seviyesine çıkarmamız gerekiyor. Bakanlığımızın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ismi altında yeniden yapılanması, bu amaca
hizmet etmek içindir. Önümüzdeki süreçte, üniversite sanayi
işbirliği, yenilikçilik, teknoloji odaklı girişimcilik, ARGE, markalaşma ve
tasarım gibi alanlara özel bir motivasyonla yaklaşacağız.''
-ÜRETİM KAPASİTESİNİ ARTIRMA ÇALIŞMASI-
Rekabetin ARGE'de, tasarımda, markalaşmada, yenilikte ve teknolojide aranması gerektiğini kaydeden Ergün, bu nedenle, teknoparklara, ARGE merkezlerine büyük önem verdiklerini söyledi.
Türkiye'nin ilk
bilişim vadisini Muallimköy'de kurma çalışmalarını devam ettirdiklerini anlatan Ergün, şöyle konuştu:
''Bir
tekstil firmamız, kendi kendine temizlenen bir kumaşla ilgili
patent başvurusunda bulunmuş. Bu kumaşın üzerindeki, çay,
kahve, meşrubat ve yağ gibi lekeleri temizlemeniz için, kumaşı güneşe çıkarmanız yetiyor. Biz yıllardır rekabeti geride değil ileride arayalım derken, işte bu tür buluşları ve yeni ürünleri geliştirmekten bahsediyoruz. Bizim
dış ticaret açığını azaltmamız, üretimde
yerli girdi miktarını artırmamız ve küresel markalar oluşturmamız, bu tür faaliyetlerle mümkün olacaktır. Yoksa döviz kuruna müdahale etmek veya ithalatı vergilendirmek gibi çözümler, sadece kısa vadeli çözümler olacaktır. Kalıcı çözümün yolu, dışarıya değil kendimize bakmak ve üretim kalitemizi artırmaktan geçmektedir. Zamanı geldikçe, şartlar olgunlaştıkça, bu ülkenin üretim kapasitesini artıracak adımlar atmaya devam edeceğiz. Mesela çok kısa bir süre içinde OSB'lerde bedelsiz veya indirimli
arsa tahsisi yapmaya başlayacağız. Teşvik sistemini kapsamlı bir şekilde revize ederek, arızalı yönlerini giderecek, gerekirse yeni unsurları devreye alacağız. Kamu ihalelerinde ise uluslararası ticaret kurallarını ihlal etmeden Türkiye'de üretilen ürünler lehine bir dönem başlatacağız.''
-YERLİ ÜRETİME DESTEK-
Devletin sahip olduğu büyük alım gücünün bugüne kadar fiyatların aşağı çekilmesi için kullanıldığını dile getiren Ergün, artık bu gücün ülkede üretim yapılması için bir teşvik aracı olarak kullanılacağına dikkati çekti.
''Mesela öğrencilerimize dağıtacağımız
elektronik kitapların ihalesinde, burada üretim yapma şartını arayacağız'' diyen Ergün, sözlerini şöyle tamamladı:
''Böylece ülkemizde önemli bir sektörde yatırım yapılmasını, istihdam oluşmasını, paramızın burada kalmasını sağlayacağımız gibi, orta vadede bu tür sektörlerin gelişmelerini de sağlamış olacağız. Önümüzdeki dönemde uygulayacağımız strateji belgelerinin hazırlanmasında reel kesimle ve
sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte yoğun bir
mesai harcayacağız. Bu belgelerin uygulanma ve mikro reformların hayata geçiş sürecinde de sizlerle birlikte hareket etmeyi, en doğru olanı birlikte bulmayı arzu ediyoruz. Türkiye, son 9 yılda elde ettiği kazanımları koruyacak, her geçen gün üstüne yeni bir şeyler ilave edecek, 2023 hedeflerine muhakkak ulaşacaktır. Bu sürecin başarısında, reel sektörün kaydedeceği mesafe, önemli bir kıstas olacaktır. Biz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da yatırım ortamını iyileştirmeye, iş yapmayı kolaylaştırmaya devam edeceğiz. Bununla yetinmeyip firmaların kendilerini geliştirmelerini, rekabet gücü kazanmalarını sağlayacak adımları da kararlı bir şekilde hayata geçireceğiz. İş dünyamızla son 9 yılda sergilediğimiz uyum ve birlikteliği daha da güçlendirecek, bu ülkenin geleceğini sizlerle birlikte inşa edeceğiz.''
(EY-FTH-ECN)25.08.2011 20:12:06