Mazlum-Der Diyarbakır Şubesi, 16
Mart 1988'de
İran-
Irak savaşının 8. yılında "Enfal Operasyonu" kapsamında gerçekleştirilen, büyük çoğunluğu
Kürt olan binlerce masum insanın
yaşamını yitirdiği
Halepçe saldırısını kınadı.
Mazlum-Der Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahim Ay,
yönetim kurulu üyeleri ile birlikte düzenlediği basın açıklamasında Halepçe
katliamını kınadı. Ay, "Halepçeliler, 13 Martta başlayan ve 3 gün boyunca helikopterlerden ve uçaklardan atılan kimyasal gazlardan kendilerini kurtaramamışlardır. Katliam bitiminde hiçbir yaşam belirtisi bulunmayan Halepçe'de yerde yatan bedenler zulmün sessiz tanıklarıdır. Kimi, evinin avlusunda kurulmuş sofra başında; kimi kapının eşiğinde; kimi bebeğini emzirirken; kimi torununu gazdan korumak için üzerine kapaklanmışken, kimi oyun oynarken, kimi tarlada. Uzaktan bakıldığında, sanki tarlalarda ot yerine insan bedeni biçilmiş, şehir açık hava mezarlığı haline getirilmiştir." dedi.
Mazlum-Der Diyarbakır Şube Başkanı Ay, "Halepçe; Hiroşima'da, Nagasaki'de, Felluce'de, Sabra'da, Şatila'da, Ramadi'de ve daha birçok mazlum coğrafyada; siyahîlere, Kızılderililere, Aborjinlere, Filistinlilere ve tüm ötekileştirilmişlere karşı işlenen toplu cinayetlerin Kürt halkı üzerindeki uzantısıdır." diye konuştu.
Halepçe'de yaşananların, hiç şüphesiz
insan hakları savunucuları açısından kabul edilemez bir durum olduğunu anlatan Ay, şunları söyledi: "Katliamların gölgesinde barış çığlıkları duyulmaz. Biz toplumsal barışa ancak etnik kimliklerin kabul edildiği, insanların yaşam ve kültür farklılıklarının çatışma haline dönüştürülmediği bir ortamda ulaşabiliriz.
Saddam Hüseyin özelinde 'Korku Cumhuriyeti' olan rejimlerin vahşetinin ne boyutta olduğu gözler önündedir. Zulümle ayakta kalmaya çalışan katı milliyetçi zihniyetlerin farklılıklara olan tahammülsüzlüğünün insanlığı götürdüğü yer katliamlardır. Katliamın duyulmasında uluslararası medya görevini yaparken,
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi'nin Irak'ı kınaması ile Irak'ı teşhir ve mahkûm eden kimi cılız seslerin dışında ciddi bir tepki göstermemesi dikkat çekicidir. Şu günlerde Ortadoğu'da yaşanan "
isyan ateşi"
diktatör rejimlerin tükenmişliğinin en bariz göstergesidir. Yalnızca Ortadoğu'da değil tüm dünyada yaşanan deneyimler göstermiştir ki 'içbir zulüm baki değildir.
Halepçe'yi alkışlayanlar şunu bilmeliler; zulmü doğuran zihniyetler mazlumların hak,
özgürlük ve adalete olan tutkusunu daha da artırmışlardır. Bu tutku, barışın tesisi için
sivil itaatsizlik eylemlerine dönüşerek kendisini var edip yenilemektedir. Unutmayalım ki Halepçe zihniyeti, varlığını zulüm karşısındaki sessizliğimize borçludur. Halepçe, diktatörlüğün katı gerçeklerine ve onu onaylayan
ırkçılık yanlısı entelektüel çevrelerin manevi tükenmişliğine karşı sessizliğinin fotoğrafıdır. Sessizlik girdabından kurtulmak ve başka Halepçelerin yaşanmaması için geçmişin hesabı sorulmalıdır."
Mazlum-Der'in açıklamasına,
Diyanet-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen de
destek verdi.