Ahmet Bahadır Çalık -
İstanbul Üniversitesi (İÜ)
İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Nilüfer Pembecioğlu, medya okuryazarlığı eğitiminin temel amacının, medyanın
sanal, kurgulanmış ve gerçek olmayan büyülü yapısı ile gerçek dünya arasındaki farkı gösterebilmek olduğunu belirterek, ''
Çocuklar doğru medya
okuma alışkanlıklarını ne kadar
erken edinebilirse, medyayı o denli verimli kullanabilir'' dedi.
Pembecioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, medya okuryazarlığının
Türkiye'deki geçmişinin 10 yıldan fazla olmadığını ve
dersin 2004'ten sonra Türkiye gündemine geldiğini belirterek, konunun önemini ele alan akademik araştırmalar, sempozyumlar ve eğitim içeriklerinin genelde son 5 yıla yayıldığını bildirdi.
2000'li yılların dünya eğitim politikalarındaki değişimlerle birlikte, medya okuryazarlığının da yoğun bir biçimde gündeme geldiğini kaydeden Pembecioğlu, uluslararası bağlamda, bu kavramı eğitim içeriklerine oturtabilen batılı ülkelerin eğitim alanında büyük başarılar kazandığını söyledi.
Pembecioğlu, medya okuryazarlığının, bireylerin, medya denilen göstergeler ve imgeler
sistemini yeterince etkin ve iyi bir biçimde alımlayabilmesi, yorumlayabilmesi olduğunu ifade ederek, bireyin, medyanın verdiği iletileri yalnızca tüketmemesi, bunları eleştirel bir bakış açısı ile ele alabilmesi gerektiğini vurguladı.
Çocukluğun hassas ve geçici, ancak etkileri
yaşam boyu kalıcı bir dönem olduğunu belirten Pembecioğlu, şunları kaydetti:
''Bu dönemde çocukların medya ile doğru ilişkiler kurabilmek, medyayı yaşamlarına doğru konumlandırabilmek için medyayı iyi anlayabilmeleri gerekmektedir.
Medya okuryazarlığı eğitim programı öncelikle çocukları ve
gençleri, genelde tüm toplumu medyanın olası zararlı etkilerinden korumayı hedeflemektedir. Dersin temel amacı, medyanın sanal, kurgulanmış ve gerçek olmayan büyülü yapısı ile gerçek dünya arasındaki farkı gösterebilmek. Çocuklar doğru medya okuma alışkanlıklarını ne kadar erken edinebilirse, medyayı o denli verimli kullanabilir. Bu yüzden, batılı ülkelerde 'erken yaşta medya eğitimi' bağlamında, ana okullarına kadar inen bir eğitim programı gündemdedir. Çocuklar, günden güne çeşitlenen ve cazip hale gelen medyanın büyüsüne kapılmadan doğru medya takip alışkanlıkları geliştirmeleri gerekiyor. Günlük yaşamlarında yüzde 60'tan daha çok zamanlarını ayırdıkları medyanın ne olup olmadığını iyice çözümleyebilmeleri gerekir. İnsanların izledikleri, anladıkları ve okudukları ile ilgili sorular sormaya
teşvik eden,
soruşturma temelli bir eğitim modeline medya okuryazarlığı eğitimi diyebiliriz. Bu ders çerçevesinde, bireylerin medyayı doğru kullanabilmeleri, birer medya iletisi yaratıcısı, üreticisi ve de tüketicisi olabilmeleri hedeflemektedir.''
-''BU BİR YAŞAM BECERİSİ VE KORUNMA BİÇİMİDİR''-
Dersin, diğer bilim dersleri gibi görülmesinin yanlış olduğunu ifade eden Pembecioğlu, dersin sınav sistemine tabi tutulmaması gerektiğini söyledi.
Pembecioğlu şöyle devam etti:
''Bu, bir yaşam becerisi ve korunma biçimdir. Ayrıca, bu dersin yalnızca öğrencilerin almasından öte, ailenin de eğitimi kesinlikle gereklidir. Tıpkı, zararlı olabilecek virüslerden korunmak için
küçük çocukların aşılanması gerektiği gibi. Toplumdaki kadın, erkek,
yaşlı, genç ya da çocuk tüm bireylerin etkin bir medya okuryazarlığı eğitiminden geçmesi gerekiyor. Bu durumda, ders seçmeli olmalı, birey kendi dileği doğrultusunda bu dersi almalı, ancak dersin 6, 7 ya da 8. sınıflardan birinde mutlaka alınması gerektiği telkin edilmelidir. Dersi verecek öğretmenlerin iyi birer eğitimci ve
iletişimci olmaları gerekir. Hem eğitimci olacak denli pedagojik
formasyon görmüş, eğitim sistemini ve öğrenci
gelişim özelliklerini iyi bilen, hem de iletişimci olarak iletişim kuramlarını, medya dünyasının iç yüzünü, yapım,
üretim ve pazarlama tekniklerini iyi bilen, görsel, işitsel ve yazınsal anlamda iletişim tekniklerine hakim, yaratıcı ve motivasyon gücü yüksek öğretmenlere gereksinim duyulmaktadır. İletişimin üretilmesi aşamasında, teknoloji kullanımında iyi donanımlı,
fotoğraf makinesi,
kamera, ses
kayıt cihazı, bilgisayar, web kavramları kullanımları gibi çağı yakalamış ve özellikle öğrencilerin birkaç adım ilerisinde duran öğretmenlerle gerçekleştirilmediği durumlarda dersin, öğrenciler tarafından ciddiye alınmaması gibi durumlar ortaya çıkabilir.''
Türkiye'nin, eğitim alanında öncü ülkelerden biri olduğunu kaydeden Pembecioğlu, medya okuryazarlığı dersi kapsamında da dersin eğitim programına konulması, gerekli
hizmet içi eğitimlerin planlanarak bu dersi verecek olan öğretmenlerin yetiştirilmesi, ders içeriğinin hazırlanması ve dersin seçimlik ders olarak programa yerleştirilmesinin olumlu gelişmeler olduğunu söyledi.
Pembecioğlu, tıpkı çocuklara doğru beslenme alışkanlıkları, diş fırçalamak ya da
temizlik kurallarının öğretildiği gibi medyayı doğru alımlama ve kullanma becerilerini de öğretmek gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
''Sorunu, zamanın akışına bırakmadan, en hızlı şekilde çözebilecek yetkin kararlar alınması gerekiyor. Bu konuda yetiştirilmiş öğretmenler, kadrosuna, normuna, ders yüküne ve görevlendirme yerine bakılmaksızın hızlı ve etkin yöntemlerle pek çok öğrenciye 'medya aşısı' yapabilir, onları geleceğe güçlü ve güvenli bir biçimde hazırlayabilir. Çevrelerinde onları anlayan ve olumlu yönde biçimlendiren bir sistem olmadıkça, yalnızca öğrencilerin eğitimden geçirilmeleri pek anlamlı olmaz, çözüm ailelerin de medya okuryazarlığı sistemine katılımlarının sağlanmasıdır. En önemlisi de öğretmenlerin kendilerinin medya okuryazarlığı konusunda bilinçlenmelerini sağlamaktır. Çünkü, medya okuryazarlığı konusu yalnızca bu konuda ders veren öğretmenlere gerekli bir bilgi, beceri bütünü değildir. Tıpkı, matematiğin, Türkçe'nin, sosyal bilgilerin, yaşamın her kesitinde herkese gerektiği gibi, medya okuryazarlığı bilincine eğitimciler de dahil herkesin gereksinimi vardır.''
(ABÇ-KÖS-SBR)15.09.2011 10:47:33