MHP Genel Başkan Yardımcısı
Semih Yalçın, BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekillerine ilişkin, ''Onların Diyarbakır'da toplanması bir şey ifade etmez bizce. Bu
ülkenin başkenti
Ankara'dır.
Parlamentonun olduğu mekan bu ülkenin başkentindedir'' dedi.
Yalçın, partisinin il başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, MHP teşkilatına
seçim çalışmaları,
Gaziantep
halkına da seçim sürecindeki destekleri dolayısıyla teşekkür etti.
Yalçın, seçimin ardından yaşanan gelişmelerle ilgili bir soru üzerine, BDP'li vekillerin
terörden beslenerek hareket ettiklerinin bilindiğini söyledi. Onların boykot sürecinin, bir milletvekillerinin düşürülmesiyle başladığını ifade eden Yalçın, şöyle konuştu:
''Ancak mesele sadece bu şahsiyetin milletvekilliğinin düşürülmesi değil. Diğer 5 milletvekilinin de
tahliyesini arzu ediyorlar. Onların olaya bakışı daha ziyade meclis tabanını veya parlamento zeminini bir kargaşaya sevk etmek suretiyle tıpkı seçim sürecinde elde ettikleri gibi bazı faydalar elde etmek. Bazı menzilleri açmaktır. Hatırlayınız daha önce veto edilenlerin
adaylıkları,
Yüksek Seçim Kurulunun aldığı kararla geri adım atması sonucu kabul görmüştü. Bu tip çıkışlarla belirli mesafeleri aldıklarını zanneden BDP kökenli vekiller aynı taktiğe şu an için başvuruyorlar. Onların Diyarbakır'da toplanması bir şey ifade etmez bizce. Bu ülkenin başkenti Ankara'dır. Parlamentonun olduğu mekan bu ülkenin başkentindedir. Dolayısıyla halkın iradesiyle seçilmiş kim olursa olsun bütün vekillerin Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nde toplanmaları gerekir.''
Yalçın, bu milletin vekillerini Ankara'ya, çözüm mekanının yüce meclis olduğu bilinciyle gönderdiğini vurguladı. Partilerin ve adayların da aynı şuurla hareket etmek zorunda olduğunu bildiren Yalçın, şöyle devam etti:
''Diğer taraftan
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis'e gelip
yemin etmemesi de doğrusu kabul edilebilir bir davranış şekli değil, siyaseten yanlış. Kendisine verilmiş 11 milyon oyu hiçe saymak, onu beğenmemek veya o millet iradesini hor görmek anlamına gelir. MHP olarak, muhalefette olmamıza rağmen herhangi bir kutuplaşmaya, herhangi bir lüzumsuz çekişmeye meydan vermeksizin Meclis'e katılmış, tam kadro yeminini yerine getirmiş ve bundan sonraki süreçte de siyasi mücadelesini devam ettireceğini açıklamıştır. Olması gereken budur. Gerek CHP'nin gerekse BDP kökenli milletvekillerinin davranış biçimi bir şey ifade etmez. Meclisi tıkayacakları kanaatinde de değiliz. Önümüzdeki hafta sizlerin de bildiği gibi
meclis başkanlığı seçim süreci başlayacaktır. Pazartesi saat 2'den itibaren bu süreçle birlikte zannediyorum yemin
krizi aşılır. Öyle umut ediyoruz. Ama biz parti olarak böyle bir olayın içerisinde olmayacağız.''
-''TUTUKLULARIN KEFALETİNİ MİLLET ÖDEDİ''-
Yalçın, ''Geçen yıl Sabahat
Tuncel hapisten çıkarak milletvekili olmuştu. Acaba yeni bir anayasa çıkartılarak, önümüzdeki seçim döneminde Abdullah Öcalan'ın da meclise girmesi için yol açılarak bir zemin oluşturuluyor olabilir mi?'' sorusuna karşılık, şunları kaydetti:
''Olabilir. Şöyle olabilir;
tutuklu milletvekillerinin normal şartlarda hüküm giymemiş olduklarından dolayı tahliyeleri gerekir. Bizim arzumuz, görüşümüz bu istikamette. Çünkü hangi suçla suçlansın, henüz o suç sübut bulmamış, yani gerçekleşmemiş, bitmemiş. O halde bu insanlar rahatlıkla serbest bırakılabilir. Çünkü sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi bu tutukluların kefaletini millet bizatihi kendisi ödemiştir. Nasıl ödemiştir; onu seçerek, onlara oy vererek. Milletin olduğu bir noktada ve yerde başka bir görüş beyanı olmaz. En üst irade millet iradesidir. Dolayısıyla sevelim veya sevmeyelim bu insanların tahliyesi gerekirdi, ancak Hatip
Dicle'nin durumu farklı. O hüküm giymişti. Yüksek Seçim Kurulu,
Hatip Dicle ile ilgili en son kararı doğru vermiş ama çok geç vermiştir. 22 Mart'ta Yargıtayda cezası kesinleştiği andan itibaren Yüksek Seçim Kurulu'nun kararı çoktan vermiş olması, onun adaylığını düşürmüş olması gerekirdi. O süreçte Seçim Kurulu birkaç tane hata yaptı.''
Tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmemesini ''bir millet iradesi gasbı'' olarak değerlendiren Yalçın, ancak bunun bir
mahkeme sonucu olduğunu, bu konunun düzeltileceği mekanının da
TBMM olduğunu ifade etti. Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Mevcut bazı mahfiller bu hususu bir bahane olarak kullanmak suretiyle, sizin de ifade ettiğiniz gibi
İmralı canisinin
ev hapsi veya daha hafifleştirilmiş bir ceza tarzına geçiş yolunu hazırlıyor, bunu yapmaya çalışıyor. Bunların karşılığında yarın belirli çevreler ve hatta siyasi partinin,
iktidar partisinin uzantısı olan belirli çevreler, İmralı canisinin karşılığında bunların tahliyesini şart koşarsa biz şaşırmayacağız. Neden? Çünkü bu süreçle ilgili olarak hatırlarsanız,
12 Haziran öncesinde her mekanda ve defalarca bu olacakları sizler vasıtasıyla milletimizle biz paylaştık.
Anayasa değişikliği sürecinde de aynı
tehlike söz konusu olabilir. Şimdi TBMM'nin önündeki en büyük çalışma anayasa değişikliğidir.
Anayasa değişikliğiyle birlikte bu ülkede problem olan her şeyi kaldırabilirsiniz.''
Anayasa değişikliğinin mecburi olduğunu dile getiren Yalçın, ''Ama anayasa değişikliği sırasında belirli ve farklı çevrelere veya terör örgütüne
hizmet etmek istiyorsanız veya
PKK terör örgütünü siyasallaştırmak gibi bir gayret içerisindeyseniz, bu gayretinizin uzantılarını ve bu gayretinizle ilgili
kanun hükümlerini siz anayasaya koymaya çalışıyorsanız, işte o zaman Meclis'te bir konsensüs sağlanmaz. Belki sayısal bir çoğunluk şu anda siyasi iktidarın elindedir ama şunu hiç unutmayınız, MHP'nin bu ülkenin üniter yapısıyla alakalı olarak tehlike görüp de 'yok' dediği hiçbir hadise meclisten geçmez, geçemez, 52 milletvekilimize rağmen. Yani bu ülkedeki anayasa değişikliğini yaparken o defalarca ifade edilen kırmızı noktalarla ilgili ortaya konacak olan MHP görüş ve düşünceleri önemsenmelidir. Bunlar önemsenmediği takdirde bu ülkede gerçek kriz çıkar. O halde anayasa değişikliği hususunda mekan TBMM, bunu yapacak siyasi partiler ise Meclis'te temsil edilen partilerdir. Uzlaşma, toplumsal mutabakat sağlanmak suretiyle elde edilmeli. Herkesin uzlaşması veya görüş beyanı orta yerde tartışılmalı, neticede ortak bir metin çıkmalıdır. Bu metin de Türk milletini tatmin edecek bir metin olmalıdır'' dedi.
-''BİT YENİĞİ ARARIZ''-
Aynı gazetecinin, ''Bu tehlike söz konusu olup masaya getirilirse MHP,
Engin Alan'dan vazgeçerek böyle bir tehlike karşısında bir tavır takınır mı?'' sorusu üzerine Yalçın, Engin Alan'ı bir pazarlık konusu olarak göstermenin yanlış olduğunu belirtti.
Engin Alan'ın MHP için sembol ve önemli bir isim olduğunu, onun aday gösterilme mantığının arkasında Güneydoğu'da bu ülke için mücadele eden, bölünmemesi için canını dişine takarak
savunma yapan hatta şehit ve gazi olan insanların bulunduğunu ifade eden Yalçın, şöyle konuştu:
''Onlara bir siyasi parti olarak manevi desteğimizi, gelecek süreçte bu ülkenin bu kahraman evlatlarına sahip çıkılacağı mantığını ifade edebilmek için sıraya konulmuştur. Bunda da MHP, ne
yemin krizinde ne öncesinde ne de bugün itibariyle geri adım atmamıştır. Engin Alan bizim adayımızdır, milletvekili olmuştur. Şu anda uygulanan
mahkeme kararı yanlıştır. Bu yanlışlığın mutlak suretle düzeltilmesini bekliyoruz. Bir pazarlık unsuru değil. Bu tehlikeleri bilen bir siyasi parti olarak, Meclis'te iktidar partisinin yapacağı her türlü değişikliğin altında bir bit yeniği ararız. Niye ararız? Çünkü bu iktidar bu hususta sabıkalı. Bu iktidarın giriştiği her hareketin arkasında farklı bir argümanın veya farklı bir yapılanmanın, anlayışın olduğu düşünülebilir. Biz düşünüyoruz, tedbirliyiz.''
Son günlerde terör olaylarının arttığını belirten bir gazetecinin, ''
Hükümet bu kadar zafiyet içerisine girebilir mi?'' şeklindeki sözleri üzerine Yalçın, ''Mevcut siyasi iktidar bu zafiyet içerisine girer ve düşer, her zaman buna müsait. Ama devlet girmez. Bu oyuna düşmeden, bu ülkenin bu bataklıktan çıkması hususunda elimizden geleni yapacağız. MHP, bu işin merkezinde'' dedi.
(SEÇ-ZEY-ERD)01.07.2011 16:59:48