Durmuş Genç - Son haftalarda
Muğla sahillerinde artış gösteren
denizanaları
Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde görevli
öğretim üyeleri tarafından yakın takibe alınırken,
bölgede rastlanan kimi türlerin de
tehlikeli olduğu bildirildi.
Çınar Plajı'ndan botla hareket eden Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nuri
Tarkan ve beraberindeki öğretim üyelerine AA ekibi de eşlik etti.
Gökova Körfezi, Çamlı Koy, Lacivert Koy,
Tavşan Adası, İncekum ve Sedir Adası yakınlarında denizanası sayısının ciddi derecede arttığı bilgisi üzerine araştırma yapan
ekip, bölgede incelemelerde bulunarak çeşitli numuneler aldı.
Prof. Dr. Ahmet Nuri Tarkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, koylardan alınan denizanalarını laboratuvar ortamında incelediklerini belirterek, ''Yapılan çalışmada 'yumrulu denizanası'na rastladık. Bu denizanası verimliliğin yüksek olduğu sığ sular ve lagünlerde bulunur.
Türkiye'de en çok Muğla sahillerinde görülmüştür'' dedi.
Yumrulu denizanalarının yaklaşık 35 santimetre çapında bir büyüklüğe ulaşabileceklerini kaydeden Prof. Dr. Tarkan, ''Bu denizanası derisi çok hassas olan insanlarda
küçük sorunlar yaratabilir. Benim deneyimlerime göre sokması çok hafif bir kaşıntı yada bir ağrıya neden olabilir. Vücutta yara izi bırakmaz. Ancak bulunduğu bölgeye ve büyüklüğüne göre
zehir etkisi değişebilir. Ben birçok kez çıplak elle dokunduğum halde herhangi bir rahatsızlık duymadım. Ancak çok hassas ciltli insanlarda problem oluşturduğu
rapor edilmiştir'' diye konuştu.
Yaklaşık 90 kilometre uzunluğundaki Gökova Körfezi'nin güneyinde rastlanan denizanası yoğunluğunun kuzeye oranla çok daha fazla olduğu tespitinde bulunduklarını bildiren Prof. Dr. Tarkan, şunları söyledi:
''Bu canlılar insanlar için zararlı değil fakat sayılarındaki aşırı artışın denizleri çöle çeviren bir etkisi var. Bu organizmanın diğer canlıların yaşayamadığı çok düşük seviyelerdeki
oksijenli ortamlarda bile hayatını rahatlıkla sürdürebildiğini ve çoğalabildiğini söyleyebilirim. Muğla'da denizi sürekli olarak izliyoruz. Bu yıl geçtiğimiz yıllara oranla çeşitli türlere ait denizanalarının çok fazla sayıda görüldüğünü, bunun da ekosistemin olumsuz yönde bozulmasına yönelik işaretler olabileceğini söyleyebilirim. Haziran ve Temmuz aylarında
Marmaris ve Güllük körfezlerinde rastlanan
Göçmen Denizanası (Rhopilema Nomadica) türünün bölgede ilk
kayıt olduğu ve bu tehlikeli denizanasının popülasyonunu arttırması ve daha çok yayılmasından endişe edildiğini belirtmek isterim.''
-''FARKLI TÜRLERDE 30 BİN DENİZANASI BULUNUYOR''-
Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde canlılar üzerinde çeşitli çalışmalar yürüttüklerini anlatan Prof. Dr. Tarkan, denizanalarının dünyada yaşamın başlangıcından bugüne kadar varlıklarını sürdürdüğüne işaret ederek, sözlerini söyle sürdürdü:
''Vücutlarının yüzde 95'i su, yüzde 4'ü protein ve yüzde 1'i ise tuzdan oluşuyor. Pençeleri veya dişleri yok. Vücutlarının çan şeklinde olan kısımları ve dokungaçlarında zehirli
iğneler mevcut. Farklı türlerde 30 bin denizanası bulunuyor. Bugüne kadar 2 bin civarında denizanası sınıflandırılmış, bunlardan sadece 70 kadarı insanlar için tehlike arz etmektedir.
Türkiye sularında belirlenmiş 8 denizanası türü var. Bunlar arasında en tehlikelisi göçmen denizanası. Denizanalarını
besin olarak tüketen canlılar, deniz kaplumbağaları, deniz kuşları,
balıklar, deniz salyangozları, balinalar ve son olarak insanlardır. Bu canlıların deniz ortamında çeşitli nedenlerle uzaklaşması, denizanalarının artması anlamına gelmektedir. Genellikle sürüler halinde gelen denizanalarının türünü
tayin ettikten sonra iş kolaylaşır. Belirlenen türün zehir etkisi fazla ise insanları o bölgeden uzaklaştırmak kolaydır. Denizlerde denizanalarının ulaşamayacağı hiçbir yer yok. Herhangi bir bölgeyi istila ettiklerinde çok yönlü bir
hasar oluşturabiliyorlar. Bu canlılar bütün ekosistemi etkileyip diğer organizmaları yok edebilir.''
-''İNSANLAR DENİZ ANALARINDAN UZAK DURMALI''-
Deniz analarının bir bölgede yoğunluğu arttıkça, denizdeki diğer canlı türlerinin sağ kalmasının imkansız hale geldiğini ifade eden Prof. Dr. Tarkan, ''İnsanların denizanalarını sıkıştırıp parçalaması sonucu daha sonra birer ergin denizanası olacak minyonlarca yumurta ve sperm denize salınıyor. Döllenen milyonlarca yumurta deniz dibine çökerek
çiçek görünümlü polipler oluşturuyorlar ve bu yolla yıllarca yaşayabiliyorlar. Çiçek görünümündeki bu polipler fiziksel veya kimyasal bir faktörün tetiklemesiyle milyonlarca denizanası larvasını denize dökebiliyor. İşte bu yeni bir denizanası sürüsünün doğuşu anlamına geliyor'' dedi.
Denizlerdeki su sıcaklığı yada tuz oranının artması durumunda, denizanası sayısında da bir artış yaşandığına işaret eden Pro. Dr. Tarkan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Yerleşim merkezleri atık sularıyla denizleri kirletiyor ve polipler
baskı altında kalıyor. Sonuçta tüm polipler birer denizanası üretir hale geliyor. Kirlilik bu ilkel canlılar için ideal bir çevre hazırlıyor. Çeşitli gübreler, evsel ve endüstriyel atıklar yüksek oranda besin içeriyor. Bu
kirlilikle gelen besin artışıyla sudaki oksijen azalıyor. Bu da ortamdaki canlıların ölümü anlamına geliyor. Her yer adeta bir çöl halini alıyor. Balık ve diğer canlıların aksine denizanaları oksijensiz ortamda yaşayabiliyorlar.''
-VÜCUDUNDA 5 MİLYAR ZEHİRLİ İĞNE BULUNUYOR-
Uzmanlar, bir süre önce Marmaris ve Güllük körfezlerinde rastlanan Göçmen Denizanası'nın (Rhopilema Nomadica) yaklaşık yarım metre çapında ve 4 kilogram ağırlığında olduğunu belirterek, vücudunda 5 milyar zehirli iğne bulunduğunu belirtiyor.
Temas eden insanlara bu iğnelerden en az 300-400'ünün saplandığını belirten uzmanlar, büyük bir acı ve yanma etkisiyle kişilerin
kalp krizi geçirebileceği uyarısında bulunuyor. Denizanalarıyla temas halinde alınacak önlemler ise şöyle sıralanıyor:
''Denizanasıyla temas edilen bölge hemen deniz suyuyla hafifçe yıkanmalı. Kesinlikle
tatlı su veya buz kullanılmamalı. Temas bölgesi
sirke ya da
alkol veya amonyak ile yıkanarak ilk müdahale yapılmalı. Acı, şişlik, kaşıntı ya da yanma devam ederse mutlaka doktora başvurulmalı.''
(DG-GY-KG-HMD)11.09.2011 12:45:01