Şenay
Ünal - Geçmişte birçok mutfağın vazgeçilmezi olan bakır eşyalar, ilerleyen teknolojiyle rağmen gün geçtikçe kıymetleniyor. Genç kadınlar, çeyiz sandıklarında özenle saklayarak korudukları birkaç kuşak öncesinden kalma bakır sahan, kova, bakraç, ibrik, sini ve güğümleri bakır ustalarına işlettikten sonra evlerinin en özel köşelerine yerleştiriyor.
Bakır ustası Satılmış Canbaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadınların bakır eşyaları eskisi gibi yemek koymak için değil süs eşyası olarak kullanmayı
tercih ettiğini söyledi.
İnsanların manevi değeri olan bakır eşyaları evlerinin en güzel köşelerinde saklamak istediğini belirten Canbaz, bunların içinde en çok ibrik, maşrapa, sini, fıçı, nargile, fincan, tencere, tava, kevgir, sahan, bakraç ve leğen gibi her evin vazgeçilmezi olarak bilinen eşyalar olduğunu ifade etti.
Canbaz, bakır işçiliğinin Osmanlı'dan beri süregelen bir sanat dalı olduğunu, motiflerin ve
tekniklerin zamanla gelişerek çeşitlendiğini ancak en çok tercih edilenlerin papatya, defne ve söğüt ağacı yaprağı, lale ve
hilal motifi olduğunu bildirdi.
Son 5 yıldır talebin yeniden arttığını belirten Canbaz, ''Eskiden bu kadar çok seçenek olmamasından dolayı her evde bakır kullanıldığı için en fazla talep 1978-1990 yıllarındaydı. Sonra zamanla karşısına
rakip olarak plastik eşyalar çıktı. Hatta o yıllarda büyükannelerimiz kalayı çıkan, eskiyen bakır eşyaları eskicilere verir, karşılığında mandal, leğen alırdı. Şimdiyse torunlar ninelerinin eskiciye verdiği eşyaları antikacılarda arar oldu. Büyüklerinden bakır eşyalar kalanlar kendilerini şanslı hissediyor, bize getirerek güzel bir süs eşyasına dönüştürmemizi istiyor'' diye konuştu.
Bakır eşyayı getiren müşteriden sadece işçilik ücreti aldıklarını söyleyen Canbaz, şunları kaydetti:
''Dükkanımıza getirilen bakırın içine önce daha kolay işleyebilmek için kurşun eriterek döküyoruz. Daha sonra motif çiziyoruz, örs, çekiç ve çivi yardımıyla işliyoruz. Bakırı elime aldığımda ne yapacağımı hemen görür, motifi üzerine ustalığın verdiği tecrübeyle çizerim. En çok tercih edilen genellikle ajur ve rölyef tekniği oluyor. Bir sahanın sadece işlemesi 1 gün sürerken ibrik, nargile ve sini gibi büyük
ürünler 1 hafta bazen de 1 ayda bitiriliyor. İşlemesi biten ürün parlatma gibi çeşitli işlemlerden geçtikten sonra
satışa hazır hale geliyor.
Nargile ve ibriklerde kendi tasarımımız olan bir teknik kullanıyoruz. Motifi çalıştıktan sonra İstanbul'a cam ustasına göndererek içine renkli ya da şeffaf cam üfletiyoruz. Bu tarz ürünler en çok rağbet gören fakat zahmetli şeyler. Yerli ve
yabancı turistlerden de rağbet gören eşyalar. Satışlar yazın daha çok oluyor fakat yine en büyük talep
yerli turistlerden geliyor. Yabancı turistler sevdiklerine
küçük hediyeler almayı tercih ederken yerli turistler daha gösterişli ancak
ucuz hediyeleri seçiyor.''
Meslekteki en önemli sorunun pazarlama olduğuna dikkati çeken Canbaz, satış olanaklarının daha da artması için eğitimli ustaların yetişmesi gerektiğini söyledi.
Canbaz, ilkokuldan
mezun olduktan sonra bakır işlemeye başladığını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Bir ustanın yanında işi pratik yaparak öğrendik ve elimizden geldiğince geliştirdik. Ürünün reklamını yapamıyoruz çünkü küçük bir dükkanda hem ürünü tasarlayıp imal ediyoruz hem de müşteri geldiğinde işi bırakıp onunla pazarlık ediyoruz. Gelecek nesiller bu gibi zanaatlara sahip çıkar geliştirirse daha çok önem gösterileceğini düşünüyorum. Şimdiki neslin farklı özellikleri var, daha çabuk öğreniyorlar, ilgi alanları, ulaşabilecekleri alanlar daha geniş.
İnternet böyle meslekler için kullanıldığında eminim ki büyük pazarlar açacaktır. Bizler dükkanımıza gelen yabancı turistlerle ve müşterilerle
iletişim kurmakta zorlanırken onlar aldıkları eğitimlerle çağın gereklerine daha iyi
cevap verebilir.''
Canbaz, bu mesleğe başlamanın yaşı olmadığını, bunun en iyi örneğinin 50 yaşından sonra mesleğe çırak olarak başlayan,
Esnaf ve
Sanatkarlar Derneğinin el sanatlarından sorumlu genel başkan yardımcısı
Mehmet Çetin olduğunu söyledi.
Mehmet Çetin de el sanatlarıyla uğraşan ustalardan oluşan birliğin başkanı olduktan sonra onları daha iyi anlamak, dertlerini daha iyi anlatmak için bakır işlemeciliğine başladığını bildirdi.
Geç başladığı çıraklığın bitmesini istemediğini ifade eden Çetin, ''Yıllar boyunca aradığım şeyi bu meslekte buldum. Bu meslek bana sabırlı olmayı öğretti. Başlangıçta
dernek çatısı altında birleştirdiğimiz zanaatkar, sanatkar ustalarımızın derdini, tasasını, mutluluğunu, hüznünü, eksikliklerini, isteklerini ve şikayetlerini anlayabilmek için girdiğim bu yolun beni her yönden eğitmesi hayatımın sonuna kadar devam etmesini istediğim bir durum.
Allah sağlık ve uzun ömür verirse 90 yaşına kadar örs ve çekiç elimden düşmesin bundan böyle'' dedi.
-BAKIR EŞYALARIN KULLANIMI VE BAKIMI-
Bakır eşyaların kullanımı ve bakımı konusunda da bilgi veren Canbaz, kararmış kapların kalaylatılarak kullanılması gerektiğini, aksi halde zehirlenme ve ölümlere neden olabileceğini söyledi.
Bakır eşyaların özel temizleyicilerle ovulabileceğini belirten Canbaz, şöyle konuştu:
''Kıvrımlı, işlemeli, kavisli olanlar fırçayla ovulmalıdır. Kalaylı bakır kaplar su,
sabun veya deterjanla temizlenmeli, kalayı aşınmış bakır pişirme kapları kalaylatılmalıdır. Bakırın temizliğinde bir avuç un, yarım kilo tuz, yarım
bardak sirke, 1 limonun suyu, 3 yumurta beyazından yapılacak
doğal temizleyiciler kullanılabilir. Oksitlenmeyi gidermek için sirkeyle tuz karıştırılıp bakır bununla fırçalanabilir,
üzüm sirkesi ve otomobil yağıyla ovarak da eski bir
görünüm verebilirsiniz. Ancak bu temizleme yöntemleri yalnızca doğal bakır ürünler içindir. Nikelle kaplı ürünleri yıkamanız gerekiyorsa elde duru suyla yıkayıp pamuklu bezle iyice kurulayın, gerekmedikçe yıkamayın.''
(ŞNY-HAN)20.09.2011 11:50:13