Tahir Turan Eroğlu - Kocaeli'de 17
Ağustos 1999
Marmara depreminde oğlu ve eşini kaybeden Huriye
Özdemir, aradan geçen 12 yıla rağmen yeniden
enkaz altında kalma korkusuyla çok katlı binalara giremiyor ve geceleri de gün ışıyana kadar uyuyamıyor.
49 yaşındaki Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
17 Ağustos gecesini anlatmanın çok zor olduğunu belirterek, deprem olduğu gece Seymen mevkisindeki evlerinde saat 02.50'ye kadar oturduğunu, televizyon izlediğini ve dua okuduğunu söyledi.
Bu sırada aniden uyku bastırdığını, eşi ve oğlunun ise erkenden uyuduğunu ifade eden Özdemir, şöyle devam etti:
''İçimde bir sıkıntı vardı. 10 dakika içinde resmen
ölüm uykusuna yatmışım, 10 dakikada '
kıyamet koptu, dünyanın sonu geldi' sandım.
Deprem beni yatağımdan fırlatıp atınca, oğlumun yatağının önüne düştüm. Oğlum belki o anda ölmüş, belki de sağdı bilemiyorum. Evin tepemize göçtüğünü, yıkılan kirişleri görüyor, camların patladığını duyuyordum. 'Eyvah dünyanın sonu geldi' dedim ve başıma bir şey düştü, ondan sonrasını hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde kollarımın üzerinde çok büyük bir ağırlık olduğunu hissettim. Sürekli sallanıyor, sallandıkça göçük altındaki mesafe daralıyordu. Yığıntılar iyice beni sıkıştırmaya başladı. Enkaz altında 2 güne yakın kaldım. Kurtaramadım oğlumu, hiç bir şey yapamadım. Oğlum 11, eşim 39 yaşındaydı. Beni çıkarttılar ama nasıl yaptılar bilemiyorum. Bana göre bir mucize...''
''Enkaz altında
oksijen tükenmiş, içeride soluklanacak hava kalmamıştı'' diyen Özdemir, öleceğini düşündüğü için şahadet getirip dua ettiği sırada
kurtarma ekiplerinin sesini duyduğunu ifade etti.
Gelen seslere karşılık veremediğini ancak ekiplerin kendisini fark ettiğini anlatan Özdemir, kurtarma çalışmalarına katılan askerlerin sesini duyduğunu, bir
komutanın kendisine sürekli moral verdiğini ve ''sakın nefesini harcama'' diye seslendiğini kaydetti.
Kurtarma çalışmaları devam ettiği sırada zaman zaman kendinden geçtiğini dile getiren Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Komutan bana sürekli 'az kaldı, kurtulacaksın', askerlere de 'Hadi aslanlarım, hadi koçlarım biraz daha gayret' diye sesleniyordu.
Askerlerin sürünerek yanıma ulaştığını tahmin ediyorum. Gelen asker
koltuk altımdan ip bağladı, o daracık delikten çıkmamın mümkün olmadığını düşünüyordum. İş makinesiyle de müdahale edemiyorlardı. Beni sürükleyerek çıkardılar, 'Kolum koptu' diye bağırdım. Komutan, 'Kopsun kolun, yeter ki sen sağ çık' dedi. Nitekim öyle oldu. Kolumun dokusu, etini
beton yığınları sıyırdı. Dışarı çıktım, her yer mahşer yeriydi. Başımdan
darbe almış, vücudum ezilmiş, kollarımda et kalmamıştı. Şimdi çok
şükür iyiyim. Gidenlere mi, kendi durumuna mı üzülürsün? Gidenlerim bana daha çok acı verdi. Hele evlat... Evlat acısı hiç bir şeye benzemiyor,
Allah kimseye, düşmanıma dahi tattırmasın bu acıyı.''
-7 SENE PSİKOLOJİK TEDAVİ-
Hastanedeki
tedavilerinin ardından prefabrike evlerde kaldığını belirten Özdemir, daha sonra da
Saddam Hüseyin'in yardımlarıyla yaptırılan Arızlı
Irak Konutları'na yerleştirildiklerini söyledi.
Depremin ardından 7 sene
psikolojik tedavi gördüğüne değinen Özdemir, evlerinin bulunduğu 5 katlı binada eşi ve çocuğunun yanı sıra 2 çocuk ve bir yetişkin kadının öldüğünü, 7 bloktan oluşan sitelerinde ise 97 kişinin öldüğüne dikkati çekti.
Depremde yıkılan binaların enkazından çıkarılanların ve yakınlarını kaybedenlerin psikolojilerinin normal olmadığını dile getiren Özdemir, 17 Ağustos'un üzerinden 20 sene de geçse depremi yaşayanların normal olamayacağını savundu.
-GECELERİ UYUMUYOR-
Aradan geçen süreye rağmen yüksek katlı binalara çıkamadığını, her an 'deprem olacak' endişesi yaşadığını vurgulayan Özdemir, geceleri ise sabaha kadar oturup, gün ışıyınca uyuyabildiğini, ''Yine deprem olursa, yine enkaz altında kalırsam, yine saatlerce bağırır sesimi duyuramazsam diye düşünüyorum ve korkuyorum. Bunları atmak kolay değil, biz bunları kafamızdan hiç atamayacağız. Ölümden korkmuyorum ama yeniden enkazda kalmaktan korkuyorum'' şeklinde konuştu.
Ölen eşini ve
küçük oğlunu çok sevdiğini vurgulayan Özdemir, ''Şimdi onların fotoğraflarına bakara yaşıyorum. Sanki onlarla birlikte yaşıyorum. İkisine de çok düşkündüm. Benim de sınavım buymuş'' dedi.
Huriye Özdemir, şimdi ise deprem sırasında Karabük'te olan büyük oğlu ile birlikte yaşamlarını sürdürdüklerini sözlerine ekledi.
(TE-FTH-HMD)16.08.2011 11:58:54