AK Parti İzmir Milletvekili Prof Dr İbrahim Hasgür,
Danıştay 8. Dairesi'nin 2010 Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim Giriş
Sınavı sonbahar dönemi kılavuzundaki kılık
kıyafetle ilgili düzenlemelerin yürütmesini durdurmasını değerlendirdi.
Yargının verdiği kararın vicdanları yaraladığını söyleyen Hasgür, "Tüm dünyadaki uygulamalarda yüzün açık olması kimlik tespiti için yeterli kabul edilmektedir." dedi.
Gerekçe olarak başı açık fotoğraf çektirme ve sınava başı açık girilmesini zorunlu kılan düzenlemelere yer verilmemesi sebebiyle erkek-kadın adayların fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı ve
sınav güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğabileceği gösteren gerekçeyi eleştiren Hasgür, "Tüm dünyadaki uygulamalarda yüzün açık olması kimlik tespiti için yeterli kabul edilmektedir." diye konuştu. Yargının son verdiği kararların vicdanları yaraladığına dikkat çeken Hasgür, "Yargı kararlarına saygı duyuyorum, yargı kararları bağlayıcıdır. Ama bu karar Sayın Başbakanımın da dediği gibi, vicdanları yaralayan, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karardır. Hukuk insanların eğitim hakkını kısıtlamaz. Dolayısıyla bu karar, öncelikle hukuksuzluktur. Yargıda siyasallaşma budur. Yüksek yargı bu kararlarıyla hükümet icraatlarının güya önünü kesmeye çalışmakta, oysa ki verdiği bu haksız ve hukuksuz kararlarla da vatandaşımızın tepkisini daha fazla çekerek oylarımızı artırmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"YARGI BELLİ İDEOLOJİLERİN DEĞİL, MİLLETİMİZİN YARGISI OLMALI"
Danıştay'ın, incelemek zorunda olup sırada bekleyen binlerce dosyaya rağmen, ÖSS ve
ALES sınavlarıyla ilgili YÖK'ün kıyafet düzenlemesinin aleyhine açılan davaları acilen listeye alıp ve müracaatı öncelikli olarak görüşüp karara bağlamasının düşündürücü olduğunu söyleyen Hasgür, "Yargı belli ideolojilerin, belli kesimlerin değil, milletimizin yargısı olmalıdır.
Yargıtay, Danıştay ve
Anayasa Mahkemesi ile ilgili yaptığımız ve çalışmaları devam eden düzenlemelerin ne kadar isabetli olduğunun en güzel örneği olmuştur bu karar. Çalışmalar neticelendiğinde artık
yüksek yargıdaki keyfîliğe son verilmiş olacaktır. Onama mı istersiniz, bozma mı? diyen yüksek yargının yerine, adaletle hükmeden, güçlünün değil haklının yanında olan bir yargı sistemi gelecek ve bunu hiçbir güç engelleyemeyecektir." şeklinde konuştu.