Zaman Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne,
12 Haziran'da yapılacak milletvekili genel
seçimi öncesinde çok karanlık ve kirli bir oyunun oynandığını söyledi.
Bu süreçte
Kastamonu'da 1,
Silopi'de 2
polis memuru şehit edilip, Hakkâri'de 12
PKK militanının öldürüldüğünü hatırlatan Türköne, "Bir taraftan partiler hummalı bir şekilde seçim çalışmalarını yürütürken, diğer yandan başka bir yerde kirli bir oyun oynanıyor. Bizim derdimiz bu kirli oyunu ortaya çıkarmaktır." dedi.
Adana Demokrasi, İstikrar ve Özgürlük Platformu tarafından
Seyhan Kültür Merkezi'nde düzenlenen "12 Haziran Seçiminin Önemi" konulu toplantıya konuşmacı olarak katılan Türköne, oynanmak istenen kirli oyunun her şeyi karmaşık hale getirilmek istendiğini kaydetti.
Ülkenin bağrına bir 'kan musluğunun' dayandığını ifade eden Türköne, birilerinin devamlı bu musluğu açıp kapattığını belirtti. Bilardo şeklindeki bu oyunun artık son bulması ve kurulan tezgâhın bozulması gerektiğinin altını çizen Mümtaz'er Türköne, bunun için seçim ve devamında gelecek fırsatların değerlendirilmesini istedi.
CANAVARI GÜNEŞE ÇIKARDIK
Türköne, "Adam
silahı, bombayı eline alıyor,
halktan bir tepki bekliyor. Bize düşen bu tepkiyi göstermemektir. Eline silah veya kaseti alıp bir yerleri tanzime girişmiş bu şer odakları bu tavrımızla netice almasın. Seçimin yanında bir
hesap görülüyor." diye konuştu.
Ülkede yaşanan darbeler zincirinin son halkası olan 27
Nisan e–muhtırasının verildiğine işaret eden Türköne, hükümetin bu bildiriye karşı 'otur oturduğun yere' diyerek, iade ettiğini dile getirdi. Nisan 2007'nin sadece e–muhtıranın verildiği tarih olmadığını anlatan Türköne,
Ergenekon davasında ilk tutuklamanın da bu dönemde gerçekleştiğini bildirdi. 367 tartışmasının yine bu aya denk geldiğini aktaran Türköne,
ülkede bir şeylerin esaslı bir şekilde değiştiğine dikkat çekti.
27 Nisan'dan bugüne 'ne kadar çok şeyin değiştiğinin en somut belirtisinin' bu sürede
faili meçhul bir
cinayetin yaşanmaması olarak gösteren Türköne, yine bu dönemde daha önce nakarat gibi tekrar edilen 'laik cumhuriyete yönelik tehlikededir' sözlerinin birden kesildiğini söyledi.
"Peki ne değişti ?" diye soran Türköne, şöyle devam etti: "Çünkü
Ergenekon davası başladı. Canavarı tutup güneşin altına çıkardık, ne olduğunu herkes gördü. Devletin imkânlarını kullanarak cinayet işleyen birileri artık, bunu yapamıyor. Çünkü neyin ne olduğunu hepimiz anladık. Artık bir dava ve delilleri, silahlar, ıslak imzalar var. Bunları gördükten sonra birilerinin topluma nasıl komplolar kurduğunu öğrendik. Kastamonu'da Silopi'de polisler şehit edildiği zaman bizler artık farklı şeyler algılıyoruz. Onlar bir hesap yapıyor, bizde hesabımızı söylüyoruz. Öldürülen 12 PKK'lı militanların nasıl, nereye gönderildiğinin farkındayız. İşleyen bir düzen var. Bu kan musluğu ile bu çarkı çeviriyorlar. Bu tezgâhın tersine çevrilmesi lazım."
Birilerinin seçim sonuçlarını etkilemek için kendi kampanyalarını yürüttüğünü vurgulayan Türköne, dökülen kanlarla ortalığa korku salınmak istendiğini açıkladı. Milletin birbirine düşman edilmek istendiğini söyleyen Türköne, 50 yıldır ülkenin tehdit edilerek ve korkutularak yönetildiğini kaydetti.
BU SEÇİM SON DÖNEMEÇ
12 Eylül'de yapılan anayasa değişikliği
referandumunda sözü edilen kirli oyunların üretildiği noktalara çomak sokulduğunu anlatan Türköne, bu
sistemin 12 Haziran seçimleriyle tamamen
tasfiye edilmesi gerektiği uyarısında bulundu.
Yeni bir anayasaya ihtiyaç bulunduğunun altını çizen Türköne, "2007'de hükümet 27 Nisan e–muhtırasını iade ederek, bu düzen durdu. Referandum da çomak sokuldu, artık sistem işlemiyor. Birkaç dişi kırıldı. Ama bize bilardo topu muamelesi yapmaktan vazgeçilmiyor. Şimdi yeni bir anayasa yapacağız. Bu seçim artık son dönemeçtir. Bu dönemeci geçerken Kastamonu, Silopi ve Hakkâri'deki olaylarla birileri bize çelme atmak istiyor. Meşru olmayan her türlü şiddetin sebebi bu. Allah'ın izniyle bu dönemeci geçeceğiz. Çünkü kararı biz vereceğiz."şeklinde konuştu.
Türkiye'nin çok şeye değil; fakat kan musluklarıyla halkın kanını emen asalaklardan kurtulmasının önemine değinen Türköne, vatandaşın kendisine güvenmesini ve birlikteliğini sürdürmesini istedi.
KASETLER PROFESYONEL BİR MERKEZDEN
Bir soru üzerine Türköne, kirli tezgâhların parçası olan kasetlerin çok profesyonelce hazırlanıp piyasaya sunulduğunu belirtti.
Baykal ve MHP'nin kasetlerinin aynı merkezden üretildiğini düşündüğüne dikkat çeken Türköne, "Aynı yöntemler kullanılıyor. Baykal, '
istifa etmiyorum' dediğinde, 'varan2 geliyor' dediler. Baykal, istifa etti. Burada
AK Parti ile MHP arasındaki oy trafiği durduğu varsayılıyor. Kasetlerle hesaplanan şey galiba, MHP'den CHP'ye bir miktar oy çekmek. Belki
cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili hesaplar olabilir. Bu olayı çok düz okumamak gerekir. Ama bizlerde bilardo topu değiliz." cevabını verdi.
TÜRKİYE'YE BAŞKANLIK SİSTEMİNİN GELMESİ İMKANSIZ
Türkiye'de
başkanlık sisteminin gelmesinin imkânsız olduğunu anlatan Türköne, bu konudaki tartışmaları yararlı bulduğuna dikkat çekti. Türköne, "Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesi bir fanteziden ibaret. Ülke için doğru
tercih parlamenter sistemdir. Bu sistemi kuvvetlendirerek, devam ettirmek lazım. Cumhurbaşkanını halk seçecek. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı bile, parlamenter sistemden uzaklaşmak demektir. Bence halkın seçmesi yerine yeniden meclisin tercih edilmesi gibi bir
kural getirilmeli. Türkiye istikrarı ancak parlamenter sistem içinde sürdürebilir."bilgisini verdi.
OYUN KURALLARINA GÖRE OYNANMIYOR
Toplantıyı yöneten
Gazeteci–Yazar
Faruk Mercan ise Türkiye'de oyunun kurallarına göre oynanmadığını söyledi.
Siyasi tarihte milletin değerleriyle barışık üç başbakanın Adnan
Menderes, Turgut
Özal ve Recep
Tayyip Erdoğan olduğunu anlatan Mercan, bu başbakanlardan birinin idam, diğerlerinin ise suikastlara maruz kaldığına işaret etti.
Türkiye'de ilk Ergenekon gerçeğiyle ilk yüz yüze gelen kişinin
Turgut Özal olduğunu bildiren Mercan, şu bilgileri verdi: "Özal, Necdet Öztorun'un yerine
Necip Torumtay'ı genelkurmay başkanı yapmak istemesiyle Ergenekon zincirlemesine yapılan ilk müdahaledir. Çünkü Türkiye de 2000 yılına kadar kimin genelkurmay başkanı olacağı belirlenmişti. Mesela Özal bu zinciri kırmasaydı, 2002 de
Hilmi Özkök gibi bir genelkurmay başkanımız olamazdı. Özal bunu yaptı diye
ANAP Kongresi'nde suikasta uğradı. Ben Turgut Özal'ın
doğal haliyle öldüğüne pek inanamıyorum."
Başbakan Erdoğan'a yönelik suikast planlarına da değinen Mercan, ülkede tuhaf bazı oyunların oynandığını hatırlattı. Özal gibi kudretli bir başbakanın bile yetkilerinin yüzde 20'sini kullanabildiğini aktaran Mercan, "1987 de Turgut Özal ilk Ergenekon la yüz yüze geldi. Ama bunu çözecek devlet mekanizmasından mahrumdu. Bugün bambaşka bir Türkiye'deyiz. İtiraz ediyoruz.
Oyun kurallarına göre oynansın." ifadesini kullandı.