Remzi Çayır:12 Eylül mahkemelerini şimdikilerle bir tutmak akıl karı değil

Remzi Çayır:12 Eylül mahkemelerini şimdikilerle bir tutmak akıl karı değil

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, "12 Eylül darbesiyle günümüzdeki kimi (Ergenekon) yargısal süreçleri kıyaslamak akıl fakirliğidir." diye konuştu. Aynı zamanda BBP Kahramanmaraş 1. sıra milletvekili adayı olan Çayır, günümüzde kimi çevrelerin hoşuna gitse de gitmese de bir hukuk nizamının varlığından bahsedilebileceğini söyledi. Aynı iyimserlikle 12 Eylül hukukundan söz etmenin 'abesle iştigal' anlamına geleceğini vurgulayan Çayır, "Kim ki o günün mahkemelerini savunur; o kapkara süreci adalet diye nitelendirirse onun aklından şüphe duyulmalıdır." açıklamasını yaptı. Kahramanmaraş doğumlu 52 yaşındaki Remzi Çayır, bizzat 12 Eylül dönemini yaşamış bir siyasetçi. Siyasi olaylardan dolayı tutuklanıp Mamak Askerî Cezaevi'ne konulduğunda henüz 18 yaşında olan Çayır, 1979 yılının Mart'ında gözaltına alır ve 13 yıl aralıksız farklı hapishanelerde yatar. Tutuklu olarak Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü'nü bitiren Çayır'ın 11 kitabı var. Askeri mahkemelerin kurduğu darağaçlarını, hukukçu olmayan rütbeli askeri hâkimlerin karşısındaki özensiz yargılamaları 'garabet' olarak nitelendiren Çayır, "O günün askeri mahkemelerinde iki askeri hâkim hukuk kökenli iken, mahkeme başkanları askeri sıfatları itibarıyla mahkemeye başkanlık ederlerdi. Bunların hukukçu yanları olmazdı. Yani hukuk mezunu olmadıkları gibi, adalet kavramının nazari kısmiyle bile hayatları kesişmemişti. Böylesi bir durumda kim 12 Eylül cuntası mahkemeleriyle bugününkileri bir tutar, akıl karı mı?" şeklinde konuştu. "ODUN KANTARINDA ADALET TARTILIR MI?" Cezaevi günlerinde bildiği Fahir Kayacan'ın şimdi ekranlarda geçmişe dönük yorumlarını dinlerken üzüntü duyduğunu anlatan Çayır, emekli askeri hakimin sözlerinin hiçbir inandırıcılığının olmadığını savundu. Çayır, şöyle devam etti: "Odun kantarında adalet tartılır mı? Vicdanın, sağduyunun ve adaletin yitip gittiği o zamanlarda hangi akıl sahibi verilen kararların doğruluğundan bahsedebilir? Aynı mahkeme bir arkadaşımız hakkında üç kez idam verdi. Askeri Yargıtay bozdu. Sonra bir daha verdi, bir daha bozdu. Bir mahkeme düşünün üç kez farklı zamanlarda idam kararı veriliyor bir kişi hakkında. Bu duruşunda ısrar ediyor. Askeri Yargıtay bu kararı üç kez bozuyor. Bu arkadaş şimdi dışarıda. Askeri mahkemenin söylediği doğru olsaydı, bu arkadaşımız şimdi idam edilmiş olurdu. O kadar çarpık o kadar lüzumsuz keyfi kararlar var ki o dönemde, hangisini anlatmalı bilmiyorum. Kayacan, aklını sulandırmamışsa, kasıtlı olarak, o gün yaptıkları canilikleri savunuyor, diyeceğim." 12 Eylül de diğer birçok genç gibi 'idealist dünyayı, adaletli bir sistem oluşsun diye mücadele verdiğini' ifade eden Çayır, çok kötü durumlarla karşılaştıklarını hatırlattı. "HAKİMLERİN ÖNÜNDE ESAS DURUŞTA BEKLERDİK" İçeriden ve dışarıdan sırf darbe ortamı oluşsun, insanlar artık yeter; kim gelecekse gelsin şu kan dursun diye her türlü desise oyunu oynandığına dikkat çeken Çayır, 12 Eylül'de nasıl yargılandıklarını şu şekilde aktardı: "Hakimlere komutanım diye hitap ederdik. Sağa sola bakmamız, mahkemede dinleyici kısmında oturanlarla göz teması kurmamız yasaktı. Mahkeme önünde dahi coplandığımızı hatırlıyorum. Askerler, mahkeme huzuruna çıkmadan önce bizi 'Sağa sola bakmayacaksınız. Onlara komutan diye hitap edeceksiniz. Gereksiz konuşmayacak, saygıda kusur etmeyeceksiniz, sorulara kısa cevaplar verecek, gereksiz ifadelerde bulunmayacaksınız. Esas duruşunuzu hiç bozmayacaksınız.'diye uyarırlardı. Bunları ihlal ettiğinizde, bizi falakaya yatıracaklarını da söylerlerdi. Böylesi bir ortamda 4.Kolordunun içinde yargılanıyorsunuz gelinde adaletten bahsedin. Bu bir oyundu." "MAMAK CEZAEVİ BİR İŞKENCEHANEYDİ" Ülkücü görüşü topluma yaymak, hakim kılmak amacıyla eylemlerde bulunmak iddiasıyla yargıladığını ve Mamak, Gaziantep, Ulucanlar ve Çanakkale Cezaevleri'nde yattığını belirten Çayır, "Mamak Cezaevi bir işkencehaneydi. Burada insanın kilosu sıfır kuruştu. Her gün işkence ve insanlık dışı muamele.Bir serçe kadar bile haysiyetimiz, insanlığımız yoktu. Sabah saat altıda başlayan rap rap eğitimi, copla dövme faslı ara ara kesiliyor, gecenin onuna kadar sürüyordu. İşkencede sağ sol ayırımı yapmadılar. Günde yüzün üzerinde cop inerdi avuçlarımıza, bedenimize. Kimi zaman gözlerimiz bağlanır, dizlerimize kadar suyun içinde falakaya yatırılırdık. Çok kötü günlerdi o günler. Nice insanın dövülerek öldürüldüğünü biliyorum. Mapushane idaresi, bu tür ölümleri, intihar diye açıklardı, hep." açıklamasını yapıyor. HALA TÜNELE GİREMİYORUM Cezaevleri günlerinde çok kitap okuduğunu vurgulayan Çayır, "Okumak ve yazmak benim için yaşamaktı. İçeride ismini tıp literatüründe okuduğum psikolojik, fizyolojik hastalıklara düştüm. Çok çektim. Hala tünele giremiyorum. Kapalı alanlarda duramıyorum. Uçak en büyük düşmanım. Hayatı şöyle gönlümce kucaklayamıyorum. Geçmişin kötü izleri yok olmuyor günlük hayatımda. Yine de umutluyum gelecekten." dedi.
<< Önceki Haber Remzi Çayır:12 Eylül mahkemelerini şimdikilerle bir... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER