Japonya'da meydana gelen deprem sonrasında
nükleer enerji santrallerinden yaşanan
radyasyon sıkıntısı bütün dünya ülkelerini hareketlendirdi. Radyasyonun bulutlar aracılıyla
Türkiye'ye kadar ulaşacağı yönünde de değerlendirmeler var. Ancak, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Zirai Meteoroloji ve
İklim Rasatları Daire Başkanı
Osman Şimşek, radyoaktif madde yüklü bulutların Türkiye'ye gelmesinin atmosfer şartlarına göre mümkün olmadığını söyledi.
Osman Şimşek, o bölgeden hareket eden hava kütlelerinin
Kuzey Avrupa'ya doğru ilerlediğini ve buradan Türkiye'nin bulunduğu enlemlere inmesinin mümkün olmadığını aktardı. Şimşek, radyoaktif madde yüklü hava kütlelerinin güzergahında Türkiye'nin bulunmadığını ifade etti. Şimşek, Türkiye'de de sonbahar ve kış yağışlarının ilkbahar ve yaz dönemine doğru kaydığını dile getirdi. Osman Şimşek, radyoaktif ölçümleri kendi kurumları değil Atom
Enerjisi Kurumu yaptığını hatırlatarak, şu bilgileri verdi: "Japonya'daki deprem ve deprem sonrasındaki radyasyon sıtıntısı ile ilgili resmi kurumların birbirleriyle yaptığı ortak çalışmaları var. Genel müdürümüz bu çalışmada yer aldı ve açıklama yaptı. Türkiye, Avrupa'nın Kuzeyine ulaşan radyasyon içeren, radyoaktif madde yüklü (aktif şekilde değil) bulutların her hangi bir şekilde güzergahı üzerinde bulunmuyor. Bu
mevsim itibarıyla hava kütleleri kuzeyden çok fazla ülkemizin bulunduğu orta enlemlere inecek konumda değil. Bunu atmosferik koşulların sonucu olarak söylüyoruz. Bu konudaki ölçümler bizim işimiz değil."
Osman Şimşek, dünya genelinde iklim değişikliği ve artan sıcaklıklarla ilgili çalışmaların olduğunu anlattı.Türkiye'nin de bu çalışmaların içerisinde yer aldığını ve devam eden araştırmaların olduğunu ifade etti. Şimşek, kurumlarının, dünya genelinde hava tahminleri ve gözlemlerinde ilk 10 arasında yer alan kurum olduğunu belirterek, iklim değişikliğiyle ilgili yapılan tespitleri şöyle anlattı: "İklim çalışmalarında iklimlerin değişiminden söz edilebiliyor. Biz bu değişimi şöyle izliyoruz. 1850 yılına kadar gelen 0.7 derecedeki sıcaklık artışı o günden bugüne kadar 1 derecelere erişti. Hatta son 50-60 yılda da yükselerek devam ediyor. Bunu ülkemiz açısından devam ederse ne olursa sorusuna dünya ile birlikte hareket ediyoruz. Bu noktada bir
senaryo çalışmaları var. Önümüzdeki yüzyıl itibarıyla 1.8 derece ile 4.6 derece arasında iyimser ve kötümser senaryoları dikkate alarak böyle bir sıcaklık değişimleri olacağı söyleniyor."
"İKLİMLERİN YERİ DEĞİŞİYOR"
Bu söylemleri varsayım olarak kabul ettiklerini aktaran Şimşek, bu değişimin engellenmesinin de mümkün olabileceğini anlattı. Şimşek, "Bu analizler de insan unsuru içindedir. Biz
yaşam kalitesini, fazla atık üretmeden, doğayı tahrip etmeden, olabildiğince yeşil alanlarımızı artırarak buradaki değişimi yavaşlatabiliriz. İnsan faktörü önemli. Bu bilinç oluştu. Ama yinede dünya iklimi hiçbir zaman stabil kalmamıştır. Geçmiş dönemlerde sıcak, kuram, nemli dönemler yaşanmış. Böylede bir değişim içerisinde dünya gidiyor. Fakat şu var. Etkilenecek ülkeler arasında Türkiye'de var. Ülkemiz, bulunduğu yer itibarıyla kıymetlidir. Dünyanın gözü üstünde. İklim değişiminden de bu kadar kötü etkilenecek. Eğer etkilenme olacaksa da
Akdeniz kuşağı bunun başında yer alıyor." diye konuştu.
Osman Şimşek, bu değişikliğin sonuçlarının ne olabileceği yönünde de araştırmaların olduğunu aktararak, "Değişik yavaşlatılmazsa ne olur. Bir kere iklimlerin yeri değişiyor. Bizim Anadolu'da alışık olduğumuz kış ve sonbahar yağışları giderek ilkbahar ve yaza doğru gidiyor. Bu kaymalar küçükte olsa biz tespit ettik.
Giresun bölgesinde meydana gelen geçen yılki taşkın yağışların bir sonucu da böyle. Anadolu'daki bu mutedil yağışlar yerini yaz ve kuvvetli yağışlara bırakıyor gibi tespitler söz konusudur.
İklim senaryoları gerçekleşirse bugünkü kadar da insanlar beslenemeyecek. Bugün tarımın yapıldığı çok büyük alanlara su bulma koşulları zorlaşır. Gelinen noktada teknoloji bunlara da çözüm bulacaktır. Zor şartlarda çözüm bulunuyor. Çok fazla kötü senaryo çizmekte mümkün değil" diye konuştu.