Yalova depremini yaşamış bir
iletişim uzmanı olarak televizyon yayınlarında depremden sonra alınabilecek önlemleri görmek istediğini belirten Prof. Dr. Dilek İmançer, "Ancak bunlar yoktu.
Depremin hasarları vardı. Maalesef ülkemizde televizyon yayınlarında böyle bir sorun var." diye konuştu.
Medyanın depremlerle ilgili haberleri veriş tarzının
reyting kaygısına dönük olduğunu ve bunun da toplumu paniğe sürükleyebildiğini ifade eden
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo
Televizyon Ana
Bilim Dalı Öğretim Üyesi İmançer, "
RTÜK, nasıl bazı konularda kısıtlamalar getiriyorsa bu konuda da
sosyal sorumluluk projesi geliştirip yayınlanmasını takip edebilir." dedi. Deprem olduktan sonra gerçek bilgilerin verilmesi, şiddeti ve büyüklüğünün açıklanmasının doğru olduğunu vurgulayan İmançer, ancak Yalova depreminde olduğu gibi sadece büyük hasarlar gösterilince birçok insanın
deniz kenarında yattığını, kıyılar ise en tehlikeli yerlerden biri olmasına rağmen bu konuda televizyonlarda bilgi verilmediğini hatırlattı. İmançer, "Depremin büyüklüğü ve şiddeti verilmelidir haberlerde. Deprem sonrası önlemlerin de anlatılması gerekiyor. Bu yönde hiçbir bilgiye önem verilmiyor.
Şiddet ve tehlikelere yönelik yayıncılık politikası, halkı daha da telaşlandırıp savunmasız bırakıyor." dedi.
Televizyon yayınlarının gerçek önlemler almaya yönelik olarak, özellikle artçı depremlerde yapılması gerekenleri öğretmesi gerektiğini belirten Dilek İmançer, "Yalova depremini yaşayan birisi olarak, depremle ilgili ve sonrasında alınması gereken önlemleri televizyondan öğrenmek istiyordum. Önlemler konusunda hazır bir paket olmalı." görüşünü savundu.
Medyada sistemli bir şekilde bilinçlendirme kampanyası yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İmançer, bir deprem ülkesinin medyası olarak bunun toplumsal sorumluluğunun üstlenilmesi gerektiğini vurguladı: "RTÜK, yayın kuruluşlarına, bu toprakların kamufle edilemeyek, gerçek bir sorunu olduğunu devamlı söylemeli. Deprem bilgilendirmesiyle ilgili olarak ne kadar süre ve
bütçe ayırdıklarını sormalı. Bir
kural, bir
yasa olarak RTÜK, depremle ilgili sosyal sorumluluk projesi geliştirebilir."
Konunun bir süre sonra unutuldtuğunu ve lakayt davranıldığını anlatan İmançer, böyle bir lüksleri olmadığını, bu bilgileri medyanın kazandırmasından başka seçenek bulunmadığını dile getirdi. DASK'ın deprem sigortasıyla ilgili kısa filmler yaptığını ancak bunların kısık bir ses olarak kaldığını belirten Dilek İmançer, öğrencilerin yaptığı bir iki dakikalık nitelikli filmlerin, sinemalarda
fragman olarak yayınlanabileceğini kaydetti. Prof. Dr. İmançer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Medyanın, depremi gündemden düşürmemeye yönelik proje geliştirmesi lazım. Akademisyenler, program yapımcıları ve RTÜK'ün buna önayak olması,
yaptırım tarzında uygulaması lazım. Maalesef hayat, sorumsuzluklar şeklinde gidiyor. Medyanın yayın politikası da reyting üzerine kurulu. Deprem de reyting malzemesi olarak kullanılıyor. Vatandaş ne yapacağını bilmiyor. Televizyonlarda temel bilgiler verilmeli. 'Yalnız değilsiniz' mesajı verilmeli."