Gazeteci yazar Prof. Dr.
Mehmet Altan, Türkiye'nin
seçime 12
Eylül rejiminin Seçim ve Siyasi Partiler kanunları ile gittiğini söyledi. Altan,
12 Eylül'ün
siyaset grubunu değiştirmeden Türkiye'deki sistemi ne kadar demokratikleştirebiliriz?" diye sordu.
Çorum Hitit Sanayicileri ve İşadamları Derneği (HİTİTSİAD)'nin Anitta Otel'de düzenlediği 'Gelişen Türkiye'de Demokrasi Paneli'ne Prof. Dr. Mehmet Altan, Doç. Dr.
Önder Aytaç, Doç. Dr. Emre
Uslu ve araştırmacı-yazar
Faruk Mercan konuşmacı olarak katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Mehmet Altan, Türkiye'nin seçim sürecine girdiğini söyledi. Seçime 12 Eylül rejiminin
seçim kanunu ile gidildiğine dikkat çeken Altan, 12 Eylül'ün siyaset gurubunu değiştirmeden Türkiye'deki sistemin demokratikleştirilemeyeceğini savundu.
Altan şöyle devam etti: "Mağdurların başına gelen problemleri hiç görmeden, konuşmadan; Ostim ve
Zonguldak madenlerinde ölenleri hiç yokmuş gibi varsayarak, hep Ankara'yı yönetecek kişiyi ve kişinin ikbalini konuşarak, bunu ne kadar kalıcı hale getirebiliriz?" diye sordu. Genellikle övünme üzerinden
propaganda yapıldığına dikkat çeken Altan, başaranların hakkını vermek kadar eksiklikleri de görmenin gerekli olduğuna işaret etti.
Araştırmacı-
Yazar Faruk Mercan ise konuşmasına Turgut Özal'ın 'Ben öldüğümde beni çok arayacaksınız' sözüyle başladı. Mercan, "Hakikaten Turgut Özal'ı aradık. Şu nedenle aradık: 1987'de siyasi otoriteye karşı çıkan komutanları
emekli etti ama işte Türkiye'de bu işin bir alt yapı sistemi kurulamadığı için biz 1997'ye geldiğimiz zaman bu sefer 28
Şubat diye bir süreç yaşadık." dedi.
Mercan şöyle konuştu: Geçenlerde önemli bir AKP yetkilisine sordum '2002 yılında siz iktidara geldiniz. 2011'in başındayız, acaba bu süreyi yeteri kadar değerlendirdiniz mi? Tabi son bir yılda muazzam şeyler oldu. Referandum ve şimdi geçtiğimiz haftalarda TBMM'den geçen yargı
reformu paketi muazzam iş. Son 50 yılda yapılamayacak bir iş. Fakat bu soruma şu cevabı verdi: '
Yargı paketi Meclis'ten geçmemişti, bizim üzerimizden 150 yılın yükü geçti.' Darbe senaryoları, çetelerle mücadele, Ergenekonlar, Balyozlar,
Kafes yani muazzam şeyler oldu. Bu olayları yakından izledim bir gazeteci olarak. Başbakan'a yönelik 15 veya 20 fiziki suikast teşebbüsü yapıldı. Bu ülkede çok şeyler yaşandı.''
Doç. Dr.
Önder Aytaç ise "Eğer kendi irademizi sandıkta çok güçlü bir şekilde ifade gösterebilirsek ve bunu da anayasayı değiştirebilecek anlamda parlamentoya taşıyabilecek olursak, seçtiğimiz kişilere
hesap sorabiliriz.'' ifadelerini kullandı.
Doç. Dr.
Emre Uslu da "Kendi dinamiklerimiz ile bizi demokratikleşmeye getiren, bizi bu sürece getiren şey ne onun tanımını yapacağım.
Anadolu ekonomisi dediğimiz, kimilerinin göre Anadolu kaplanları dediği, yani Anadolu'daki
girişimcilerin dünya ile yaptığı bir
rekabet, dünya ile yaptığı bir girişimcilik var. Bizi getiren girişimci şunu ifade etti; 'Çorum'dan kalkıp Paris'te kuru yemiş fuarına katılıyorum.' Bu,
demokrasi açısından çok önemli.'' dedi.
Panelin yapıldığı otelde
emniyet görevlileri tarafından sıkı güvenlik önlemleri alınırken, bir grup Tüm Gençlik Birliği (TGB) üyesi açtıkları pankartlarla yazarları
protesto etti.