ANTALYA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Sırrı Sakık
evladını kaybettiği zaman herkesin ağzına geleni yazdığı ve duyurduğu bir sosyal
medyanın kime ne faydası var- Ne kadar ayıp, ne kadar çirkin. Bir insanın evlat
acısıyla (Oh olsun) diyerek adeta zil takıp oynamak neyin nesi- Bu kadar da mı
insanlığımızı kaybettik dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Antalya Gazeteciler Cemiyetinin Hillside
Su Otelde düzenlediği Yılın Basın Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada,
propaganda unsurunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin verdiği kararlarda gösterildiği şekilde yeniden yorumlanması
gerektiğine karar verdiğini anlattı.
Türkiyede, Sayın diye başlayan pek çok suçun işlendiğini ve bazı
kişilerin tutuklandığını kaydeden Arınç, Yargıtay ve Danıştayın bu konuda farklı
kararlar aldığını ifade etti. Bunun üzerine Yargıtayın kesin bir içtihada
kavuşturarak, Filan kişi hakkında sayın demek propagandaya girmez dediğini
anlatan Arınç, Demek ki propaganda da bir geçiş süreci yaşamışız Türkiyede.
Herkesin suratını buruşturan bir şey, 3 sene sonra Yargıtayın suç kabul etmediği
bir nokta olarak karşımıza çıkmış diye konuştu.
Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysalın bir bildiri okuyarak propaganda
suçu işlediğini de anlatan Bülent Arınç, Örgüte üye olmasa da örgüt lehine
hareket ettiği için ayrı bir ceza alıyor, iki, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında
artırarak değerlendirildiği için bir daha ceza alıyor, üç. Cezası karşımıza 8 yıl
9 ay olarak çıkıyor. Şüphesiz bunda bir çarpıklık var. Bu çarpıklığı gidermemiz
lazım ve giderdik. Nerede giderdik- 3. yargı paketinin içinde giderdik diye
konuştu.
Bu yüzden mahkum edilen kişiler için düşünce fikrini açıkladığı ve basın
yayın ile ilişkili olarak bunu yazdığı için hakkında ceza verilenlerin de 5 yıla
kadar erteleme kapsamına sokulduğunu belirten Arınç, bütün bunları basın ve
gazeteciler adına yapılan iyileştirme olarak gördüğünü dile getirdi.
Arınç, Terörle Mücadele Kanununun diğer maddelerinin unsurlarının da
değişmesi gerektiğini savundu. Bu konuda da bir çalışmaları olduğunu anlatan
Arınç, şöyle devam etti:
Daha çok Balyoz, Kafes, buna benzer suçlamalar ortaya çıktığında, telefon
dinleme kayıtları televizyon ve gazetelere düştüğünde, kanunsuz olarak hakkında
bir dinleme kararı olmadan yayınlanmaya başlayan kişilik haklarına da tamamen
aykırı olan bu eylemlere karşı 3 maddede ağırlaştırıcı maddeler getirdik. Yani
ifşa etmek, bunu yayınlamak bir kişilik hakkının ihlali olarak görüldü. Aynı
zamanda da soruşturmanın gizliliğini ihlalle adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs
gibi suçlarda suçun unsurlarını daha güçlü hale getirdik, ama cezalarını
indirdik. Bütün bunları kimse görmezden gelmemeli. Gazeteci sıfatını taşıyor, ama
bir eylemde de bomba atıyor. Herhalde bahsimiz bu değil, değil mi- Biz bunları
konuşmuyoruz. O zaman (Şu kadar gazeteci içeride) dediğimiz zaman bu kadar
gazetecinin kaç tanesinin molotoftan, bombadan, örgüt evinde yakalanmaktan,
silahlara yardım ve yataklık yapmaktan suçlanıp da bu yüzden içeride olduğunu da,
adli kayıtlara bakarak bir zahmet ortaya koymakta fayda var.
Terörle mücadele bugün için ne kadar önemli bir hale geldi hepimiz bunun
farkındayız. Başarısız bulabilirsiniz hükümeti, ama ortada bir olay var. İntihar
saldırıları gibi her gün gelen ve kendilerini öldürmek üzere gelenlerle belki
onları yaşatmak, kendilerini de müdafaa etmek zorunda kalan güvenlik güçleri
arasında büyük bir kavga var, mücadele var. Her gün şehitlerimiz, her gün
gazilerimiz var. Dolayısıyla terörle mücadele eden bir ülkenin her şeyi serbest
bırakmasını herhalde akıl karı bulamayız.
-Yıpranma zammı-
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, basın çalışanlarını yakından ilgilendiren
ve Yıpranma zammı olarak bilinen fiili hizmet zammının 2008de kabul edilen
Sosyal Güvenlik Kanunu ile kaldırıldığını anımsattı.
Gazetecilik meslek grubunun yanı sıra başka iş kollarında da fiili hizmet
zammının kalktığını vurgulayan Arınç, Dolayısıyla (Bu tekrar konulsun, geri
getirilsin) derken diğer iş kollarında ne yapacağız- Onlar için de düşünmemiz
lazım. Bunların içinden birisini seçtiğimiz zaman diğerleri feryat edecek. Ben
aslında olumlu bakıyorum, Başbakanımız da olumlu bakıyor dedi.
Sosyal güvenliğin, geçmişten bu yana Türkiyenin kara deliği olduğunu
belirten Bülent Arınç, bu kara deliğin de siyasette sorumluluk taşımış insanlarca
getirildiğini söyledi.
Arınç, şöyle konuştu:
İsim vermeyeceğim, zaten esasen adrese teslim. Kimi konuştuğumu da
biliyorsunuz. 6 tane farklı emeklilik sistemi getirip, 30, 35 yaşında insanları
emekli yapmakla, kıyağıyla, kıyak olmayanıyla, dışarıda, içeride emeklilik hakkı
tanımakla bizim sosyal güvenliğimiz her hükümetin başına bir dert oldu. Biz bunu
yeniden toparlamak için büyük bir mücadele ile herkesi aynı sosyal güvenlik
şemsiyesinde toplayacak bir kanun çıkardık. Ama arada da 20 yıl, 30 yıl gibi
geçiş süreleri koyduk. Şu anda bize bir faydası yok. Ne zaman faydası olacak-
2019da bir kısmı, 2029da bir kısmı yürürlüğe girdiği zaman. Ama adını koymak
zorunda kaldık. Dolayısıyla bugün bu sisteme zarar verebilecek bir hususu yerine
getiremeyiz.
En sonunda bizim yaptığımız bir çalışma oldu. Sizlerden aldığımız çalışmalar
oldu. Başbakanımız bunu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın önüne koydu, (Bu
meseleyi çöz) dedi. Çok zor bir iş. Ama çözülecek. Nasıl çözüleceğini hepimiz
yakın zamanda göreceğiz. Geçmişin siyasetçileri gibi her ilçeye bir il plakası
vermek veya herkesin talebine (Eyvallah yaparız, seçimden sonrasını bir görelim)
demek durumunda değiliz. Böyle bir popülizm Türkiyeye kazandırmaz, kaybettirir.
Ben basın mensubu arkadaşlarımın bana göre de haklı olan taleplerine karşı hiçbir
yerde, (Evet bu iş olacak) demedim, ama (Üzerinde çalışıyoruz) dedim. İnşallah
olumlu bir cevabı yakın zamanda verebilirsek ki herhalde ekim ayı açıldığı zaman
SGK çalışmaları içinde bunları da görebileceğiz.
-İnternet medyası-
Başbakan Yardımcısı Arınç, internet medyasına yönelik çalışmanın hazır
olduğunu, özellikle sosyal paylaşım sitelerinde sınırsız ve sorumsuz bir alan
olduğuna dikkati çekti.
Buradaki yorumları okuduğunuz zaman kulaklarınıza kadar kızarırsınız
diyen Arınç, BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın oğlunun ölümünün ardından sosyal
medyadaki bazı paylaşımları örnek gösterdi.
Arınç, şöyle konuştu:
İyi de bir alanda bu kadar sorumsuzluk olursa, en son Sırrı Sakık evladını
kaybettiği zaman herkesin ağzına geleni yazdığı ve duyurduğu bir sosyal medyanın
kime ne faydası var- Ne kadar ayıp, ne kadar çirkin. Bir insanın evlat acısıyla
(Oh olsun) diyerek adeta zil takıp oynamak neyin nesi- Bu kadar da mı
insanlığımızı kaybettik. Herkesin evladı kendisi için çok kıymetlidir. Bu insani
bir duygu. Onunla başa çıkamayız. Onunla başa çıkacak şey, bundan dört beş sene
evvel çıkmış olan Bilişim Suçlarıyla Mücadele diye bir kanundur. O kanuna göre
takip yapılabilir. Bize de hakaret edenlerle ilgili olarak savcılıklar bazen dava
açıyorlar. Bize soruyorlar, biz çoğundan (Vazgeçin) diyoruz. Vazgeçiyorlar,
takibat yapmıyorlar. Kamu görevlisine hakaret eden, ağzını doldura doldura,
Türkiyede pek çok insan var. Her siyasetçinin başına gelebilir. Biz bunları bir
kenara bıraktık. Bunlar genel hükümlere göre takip edilsin. Bizim yapmamız
gereken şey, internetteki haber portallarını düzenlemek. Onları Basın Kanunu
içine almak, Basın Kanununun tanıdığı haklardan istifade etmelerini temin
etmek.
Bunu hazırladıklarını, ancak haksız kazanç temin edilmesine yönelik ne
yapılması gerektiği konusunda sorun yaşadıklarını belirten Arınç, bir kişinin
yazdığı yazının, haber sitesi adı altında başka sitelerce izinsiz
kullanılabildiğini kaydetti.
Bu sorunun çözümüne ilişkin halen orta noktanın bulunamadığına işaret eden
Arınç, Aslında Basın Kanununun 25. maddesinde buna ilişkin bir hüküm var, ama
tatmin etmiyor. Dolayısıyla o meseleyi çözdüğümüzde 11 maddelik internet
medyasını yeniden düzenleyen, onlara basın kartı veren, internetteki haber
portallarına reklam alma imkanı veren yeni bir düzenleme elimizde hazır dedi.
-AAyı örnek gösterdi-
Bülent Arınç, Türkiyede basın mensuplarının en büyük sıkıntısı olarak
basında çalışanların çalışma güvencesinin bulunmayışını gördüğünü de dile
getirdi. Basın çalışanlarının sosyal haklarının konuşulması gerektiğini kaydeden
Arınç, şöyle konuştu:
Tabi patronların bunu dile getirmesi çok zor. Emekçiler de böyle
toplantılarda konuşamıyor, kulaklarımıza söylüyorlar. Ben canım sıkıldığı zaman
Türkiyede bir patronu her yerde şikayet ediyorum. Milyar dolarlık enerji
ihalelerine giriyor, peşin para buluyor, teminat mektubu getiriyor, ama
gazetesinde çalışanlara 6 aydır, 7 aydır maaş ödemiyor. O gazetede çalışanlar da
ikide bir beni telefonla arıyorlar, (Başkanım ne olur bir defa daha vur da belki
birkaç aylık maaşımız ödenir) diye. Geçende vurmuştum 3 aylık ödemişler, daha 4
ay içerdeler. Arkadaşlar böyle olmaz dedi.
Anadolu Ajansında (AA) Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Medya-İş Sendikası
olduğuna dikkati çeken Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
Benim sorumlu olduğum yerde iki sendika var. Bütün gazetelerin
hiçbirisinde sendika yok. Sendikal hakları talep etmek her babayiğidin karı da
değil. O yüzden bunların mücadelesini vermemiz size de düşen bir görevdir. Yani
medya çalışanları cesaretleriyle, enerjileriyle (Biz ne olacağız, neden yasal
haklarımızı kullanamıyoruz, neden her gün kapı önüne konuluyoruz)... Ucuz iş gücü
çalıştırıyor medya patronları. O ucuz iş gücünün karşılığını da çoğu zaman
vermiyorlar. Bütün bunları ben kendime vazife bilerek yeri geldiğinde söylemeye
gayret ediyorum. Ama siz Gazeteciler Cemiyetimizin de pek çok örneklerinin bu
konuda inşallah daha kararlı olacaklarını düşünüyorum.
Suriyede kaçırılan Cüneyt Ünalın hayatta olduğunu bildiren Arınç, Onu
kullanmak isteyen güçlerin elindedir. Hayatta olması bile bizim için sevindirici.
En kısa sürede Türkiyeye, ailesine ve basın camiasına Cüneytin katılmasını
bekliyoruz dedi.
(Bitti)
Muhabir: Güç Gönel
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu